TANSU SARITAYLI PARİS’TEN BİLDİRİYOR

Bugün Meslektaşım Tunsu Sarıtaylı’nın henüz mürekkep kokusu üstünde olan son kitabından söz edeceğim. Sözünü edeceğim kitap, Türkiye’de Boğaziçi Yayınları tarafından basıldı.

Sarıtaylı, İzmir Yeni Asır gazetesinde başladığı gazeteciliği 1977 yılından bu yana Paris’te sürdürüyor. Kırk yılı aşkın süreden beri Türk halkına Fransa’dan önemli ve ilgili haberleri çalıştığı gazeteler, televizyonlar aracılığı ile duyurdu. Yalın organları, onun haberlerini “Tansu Sarıtaylı Paris’ten bildiriyor” klişesi ile sunuyorlardı. Bu klişe tanıtacağım anılar kitabının adı oldu.

Kişilerin yaşadıkları, gördükleri, duydukları, tanığı olduğu olayları anlattığı yazıların ortak adına “Hatıra” ya da “Anı” diyebiliriz. Çoğu anı yazarı anlattıklarında kendini merkeze alır.

Anıların, edebiyat alanında yaygın ve önemli yeri var. Jean-Jacques Rousseau anılarına “İtiraflar” adını vermiş. Biz de Ziya Paşa’nın “Defter-i A’mâl”ını, Ahmet Rasim’in “Falaka” ve “Muharir, Şair, Edip”ini, Halit Ziya Uşaklıgil’in "Kırk Yıl" ve "Saray ve Ötesi"’ni, Hüseyin Cahit Yalçın’ın "Edebî Hatıralar"ını, Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya" ve "Zeytindağı" adlı eserlerini anı türünün seçkin kitaplarına örnek gösterebiliriz.

Tansu Sarıtaylı’nın anıları, günü gününe tutulan notların kronolojik aktarımı değil. Onlara sonradan hatırlanmış, doğrulanmış, kıyaslama ve yorumlamaları yapılmış ayakları üzerinde duran bilgiler manzumesi, diyebilirsiniz.

Anıların, edebî eserler arasındaki yerini dilleri pekiştirir. Açık, anlaşılır, objektif, yalın, canlı bir dil ile yazılan anılar kolay okunur, amacına ulaşır.

“Tansu Sarıtaylı Paris’ten Bildiriyor” içeriğinde vücut bulan anılar, güzel bir Türkçe ile kaleme alınmışlar. Dolambaçlı cümleler, ulamalı ağır ağdalı ifadeler yerine, akıcı anlatım içinde açık, yalın dil kullanmış. Duygu ve düşünceleri, içtenlikli ve gerçeği yansıtıyor. Öykü tadını ve okuma kolaylığını hissediyorsunuz. Kaldı ki Sarıtaylı geçmişte, Hollanda Türk Federasyonu tarafından düzenlenen Gurbetteki yazarlar öykü yarışmasında ödül almıştı. Avrupa Gazeteciler Cemiyeti 1988 yılı araştırma ve inceleme dalında birincilik ödülü, Tercüman gazetesinin 1993 yılında açtığı röportaj yarışmasında birincilik ödülü, Gurbette Bayrak dergisinin açtığı gurbet yazarları röportaj yarışmasında birincilik ödülü gibi birçok ödülün sahibi olduğunu belirtmeliyiz.

Sarıtaylı’nın öykü ve röportaj alanlarında ustalığıyla birlikte şiirlerinden de söz etmek gerekli. “Elmas Karası” adlı bir şiir kitabı 2019 yılında yayınlandı.

“Tansu Sarıtaylı Paris’ten Bildiriyor” da yer alan anılardan, öncelikle meslektaşlarının çıkaracağı paylar var. Onların içinde, gazeteciliğin gül dikenli yollarında karşılaşabilecekleri zorluklar, güzellikler, yaşayabilecekleri acı, tatlı deneyimler ve görebilecekleri her düzeyde, her konumda kısım kısım insan manzaraları ve damar damar yerler sergileniyor. Kırk yılı aşkın zaman dilimine ilişkin gerek Fransa’dan Türkiye’ye ve toplumumuza gerek ülkemizden Fransa eksenli dış dünyaya bakış açılarından durum tespitleri yapılıyor.

Sarıtaylı’nın yaşadıklarından tanığı olduğu olay ve kişilere ilişkin anlatılarından yalnız meslektaşları değil, tüm kişi ve kuruluşlar sosyal ve toplumsal dersler “kıssadan hisse”ler çıkarabilir. Resmi veya özel kuruluşlar üzerine düşen payı almalıdır. Çünkü, birçok yakın tarih gerçeğinin açıklanmasında Tansu Sarıtaylı’nın anılarının yardımcı olacağı kuşkusuz. Türkiye’deki yaşanan sosyal ve politik sürecin, Fransa’daki iz düşümü, konulara daha geniş açı ile bakılmasına katkı verecek. Devirlerin tarihini yazacaklar için önemli belgeler barındırıyorlar.

Ne yazık ki, unutkan bir toplum olduk. Çok kısa zamanda hepimizi çok ilgilendiren, üzen, yaralayan olayları unutuveriyoruz.

Yanlışlardan pay almadıkça aynı kusurları yapmayı sürdürürüz. İnsanın doğası, başarıları üstlenir, hataları görmek istemez, başkasının üzerine atıverir. Onun için tarihin tekerrürden ibaret olduğu söylenir. Mehmet Akif'e kulak vermeli: "Geçmişten adam hisse kaparmış.. Ne masal şey! / Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? / 'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?.."

Mehmet Akif’in sorusunu resmî kurumlar, kuruluşlar ve kişiler bazında sorabilirsiniz. Anılar arasında 1994 Ekonomi krizi gibi pek çok örnek gösterebilirsiniz

Tansu Sarıtaylı anılarında bilinmeyenin öğrenilmesine katkı ve ışık sağlıyor. Kendine özgü kişisel yargılar ve yorumlarını da veriyor.

Bir anısında “naylon faturacı” dini-bütün bir iş adamımızı anlatırken diyor ki: “Bizim ülkemiz neleri görmedi ki, bir iş adamımızın Fransa’daki şirketinin yıllık Cirosu 10 Milyon Frank. Ama aynı şirket üzerinden Türkiye’de devletten aldığı vergi iadesi 25 Milyon Frank…” Ayrıntısını kitap içeriğinde okumalısınız.

Sarıtaylı anılarında geçmişten sonuçlar çıkardığı, eleştirdiği, deneyimlerini gelecek kuşaklarla paylaşma çabasında olduğunu görüyoruz. Anılarının ön planında dürüstlük, içtenlik ve sorumluluk duygusuna tanık oluyoruz.

Tansu Sarıtaylı’nın anlattığı Fransa anıları içinde öyle olaylar var ki, toplumsal hafızamızda kayıt altında tutmamız ve unutmamamız gerekiyor. Unutmamız, büyük bedeller ödemek zorunda kalacağımız durumlara davetiye olur.

Örnek olarak “Montargis’te Paylaşılamayan Dernek” başlıklı bir anıdan söz edebilirim. Bu anı bizi Tansu Sarıtaylı’nın “… bizim vatandaşımız ilk önce birliğe öncülük eder sonra da ayrışma için başkalarının sözüne bakar…” yorumuna götürüyor.

1975’te Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve şoförü Talip Yener’e pusu kurulup şahit edilmeleri ve sonraki yıllarda tekrarlanan Türk devlet yetkililerine karşı ASALA’nın saldırıları, cinayetleri, başka eylemlerine ve adli gelişmelere ilişkin birçok anı var ki, bunlar da unutulmaması gerekenler arasında.

İki anıyı dikkatlı okumak gerekli, biri “Kaptan Cousteau Müslüman olmuş muydu?” diğeri, “Anthony Quinn, Çağrı filminde oynadıktan sonra Müslüman olmuş muydu?” Tansu Sarıtaylı’nın emek ve sabır vererek yaptığı röportajların öyküsü olan bu anıları sıradan bir magazin olayı sayamayız. Yaşamını sualtı keşiflerinde geçiren ve bu alanda otorite olarak kabul edilen Cousteau, okyanusun derinliklerinde bir yerlerde, denizin tuzlu suyu içinde, çeşitli, taze ve içilebilir su kaynakları olduğunu keşfetmişti. Bu durumdan Kur’an’da söz edildiğinin anlaşılması üzerine Müslüman olduğu söylenmiş bizim medyamızda yayınlanmıştı. Sarıtaylı birçok engeli aşarak yaptığı röportajında Cousteau’nun Müslüman olmadığını öğrenmişti. Bence önemli olan Sarıtaylı’nın röportajının Türkiye’de yayınlanmamasıydı. Eğer Müslüman oluğu teyit edilseydi. Röportaj sürmanşetten verilecekti. Dolayısıyla Türk okuyucu veya izleyicisi gerçeği öğrenme imkânı bulamamıştı.

Benzer bir durumu Anthony Quinn’le ilgili olarak da yaşanmıştı. Buna ilişkin anısının sonunda şu cümle yer almış: “… 2001 yılında 86 yaşında öldüğünde cenazesinin College Hill kasabasındaki “First Baptist” Kilisesinden kalktığını da söyleyeyim…”

Tansu Sarıtaylı’nın 129 anı yazısı arasında karşılaştığı zorluklar, tehditler, operasyonlar, Türk mafyasının Fransa’daki konumu, Türk Sporcuların Fransa’daki davranışları, bir çok politikacının Fransa’da mahrem yaşantıları, ilginç hayretler içinde kalacağınız saptamalar ve Fransa’da Türk bürokrat ve gazetecilerin karıştığı yolsuzluklar var. O yolsuzluklardan bazıları Türkiye’de gündem olmuştu. Çok tartışılmıştı. Ama zaman aşımı çarklarında unutulup gitti. Yapanın yanına kar kaldı.

Tansu Sarıtaylı’nın anılarında, Hülya Avşar, Tuba Büyüküstün, Müjde Ar gibi sanatçıların Paris’te evlenmesinden, Fazıl Say’ın Tarkan’ın konserlerine ve Ahmet Kaya’nın Fransa’daki yaşadıklarına ve mezarına kadar birçok durum ve her birinin perde arkasındaki trajikomik olaylar anlatılıyor.

Tansu Sarıtaylı’nın “Tansu Sarıtaylı Paris’ten Bildiriyor” kitabını Dr. Kadri Mustafa Orağlı yayına hazırladı.

Elbette anılardan kesin belge niteliği taşıması beklenemez. Ancak, Sarıtaylı’nın anılarının, belgeye dayandığını, ilgisi oranında tarihe yansıyacak pek çok olayın aydınlatılmasında kaynak olacağını söyleyebilirim.

Önceki ve Sonraki Yazılar