TARİHİN ŞEMSİYESİ VE OSMAN SELİM KOCAHANOĞLU

Onlarca insanın yeryüzü sayfası gelip sofra kurarken

Sessiz bir kalemin gülen çocukluğu yarının güneşi yok mu?

Mevzu bahis vatan olunca tarih tuğlasını örmek için emek aşkı yanmaz mı?

Ana okulu gerçeklik atlası fenerini büyüten direnç tuğlası istiklali gibi

Nar-ı aşkı insanlığın davasına ferman yasasının dermanı kadar maratonu olmaz mı?

Sözlerin akıl çağında uykusunu yalnız bırakmayan Herodot gibi

Engin suların canında gökyüzü kalbi olmanın harcını katan Katip Çelebi ışığı var ki

Limanında doğan Erciyes dağının cesaretine bayrak olmanın satrançlarına iz sürüyor!

İnsanlığın coğrafyasında insanlık divanı kuranlara alınteri kitapları yazmak için yaşıyor.

Meleklerin gece gündüz duası yanından ayrılmadan kabesini kaybetmiyor!

Kimler gelip kimler geçiyor tarih zulasının toprağı, suyu, emeği çoğalırken!

Oyunların içinde yakılan, yıkılan insanlık kalelerinin paslı saatleri bilinmezlikte yıkanıyor.

Coşkusu zaman tozunda saklanan belgelerin alkışını kim kurtarabilir ki?

Anadolu'nun bağrında saklanan insanlık gerçeğini tutan el olmak tarih sahnesi değil mi?

Hasır altı edilmiş umutların vicdanını vefa yapma devriminin Mithat Paşası unutulur mu?

Ağlayan gözlerin, yıkılmış insanların gizli kahramanları memleket feryadını yazmaz mı?

Ne savaşlar yaşanır ne acılar suskun kalır evveliyatı kadar çözülür nehrinin görkemi pasını siler!

O yüzden Osman Selim Kocahanoğlu'nun omzundaki hayat işliği günlerin yakamozunu getirir.

Genlerinde duran aşk davası içinde binlerce yılın akıl rövanşı hamlesini yapmazsa olmaz!

Liyakatı tarih kokusundaki çürümeye karşı panzehir olan kılıç anahtarı yiğitliği mozolesidir.

Unutulmayacak parşömenlerin mürekkep inadında, onurlu aydınlar üniversitesi, yurdun çocuklarına armağan dağıtıyor tıpkı Mustafa Kemal gibi!

Önceki ve Sonraki Yazılar