Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİNDE YENİ SENARYOLAR

 Demokrat aday Joe Biden’ın kazanması ile Türk-Amerikan ilişkilerinin yönünün değişeceği konusunda aşırı subjektif yorumlar yapılıyor.

Bu yorumların bir kısmı, ABD lehine Türk kamuoyunu etkilemek amaçlı olsa da, bir kısmının da, Türkiye’nin dış politikasının ABD’nin etki alanında olduğunu kabullenmiş ön yargılardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.

TRUMP DÖNEMİ ABD’NİN TÜRKİYE POLİTİKASI

Yaratılan diğer bir ön yargı da, Donald Trump döneminde ABD’nin Türkiye’ye “müsamahakâr” davrandığı yönünde.

Halbuki, Türkiye ile ilişkilerinde ABD hiçbir alanda tavizkâr davranmadı.

Türkiye’yi ekonomik alanda sıkıştırmak, askeri işbirliği alanında yaptırımlar uygulamak, Ortadoğu’da ABD politikalarına eklemlemek, Doğu Akdeniz’de doğal haklarından vazgeçirmeye zorlamak ve Rusya ile ilişkileri sabote etmek gibi temel konularda Trump yönetimi, Türkiye ile çatışan pozisyonundan geri adım atmadı.

BIDEN YÖNETİMİ NE YAPACAK?

Demokrat aday Biden’ın kazanması ile, ABD’nin Türkiye ilişkilerinde “demokrasi ve insan hakları merkezli” bir politikanın hakim olacağını vurgulayan gazeteci/analist Aslı Aydıntaşbaş, ABD’nin dış politika analiz ve araştırmalarının yayınlandığı ECFR (European Council on Foreign Relations – Dış İlişkiler Avrupa Konseyi) sitesine yaptığı değerlendirmede, Trump’ın gitmesiyle Kongre’nin elinin rahatlayacağını öne sürerek, Türkiye’ye karşı daha sert önlemler alınacağını öne sürüyor.

Gazeteci/Analist Aydıntaşbaş’ın bir diğer vurgusu da, Avrupa ülkelerinin Türkiye tutumuna ilişkin. ABD Türkiye’ye karşı sertleşirken, Avrupa denge politikası ile devam mı edecek, yoksa ABD’yi destekleyecek mi?

KORKU SENARYOLARININ DAYANAĞI

Türkiye’nin Biden ile karşı karşıya kalacaklarının çok daha sert olacağını düşünen yorumların temel dayanağı, ABD’nin gücü ve yapabilecekleri üzerine kabul edilen güç tasavvurundan kaynaklanıyor.

Biden’ın da, kendisinden önceki dİğer ABD başkanları gibi demokrasi ve insan hakları ile, sadece ABD imparatorluğunun çıkarları çerçevesinde ilgilendiğini hepimiz avı bir şekilde deneyimledik.

Türkiye tarihinin en büyük kumpası olan Ergenekon tertibi döneminde, herkesin gözü öneünde gelişen hukuksuzluklar, demokrasi ve insan hakları ihlalleri ABD’yi o günkü hükümetin uygulamalarını eleştirmek konusunda zerre etkilemedi.

Üstelik, o dönemde de Demokrat bir başkan Beyaz Saray’ın reisiydi.

O dönemde, Ergenekon tertibinin hedefi haline gelen, bugün CHP İzmir Milletvekili olan Tuncay Özkan’ın Obama’yı müdahale etmeye çağıran mektubu da işe yaramadı!

Çünkü, ABD’yi ilgilendiren, Türkiye ile Suriye’yi parçalamak projesinde yapacağı işbirliği idi.

Biden’ın da farklı davranacağını beklemek, hayalcilik ötesinde, Türkiye’yi kandırmak olur ki, sanıyorum, bu konuda kim inanır, diye sorsak, Kadir İnanır bile hayır, der!

ABD BIDEN İLE HUZURU BULACAK MI?

Biden, kazanacağı aşağı yukarı kesinleşmesinin ardından, resmi sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “Amerika, büyük ülkemize liderlik etmem için beni seçtiğin için onur duyuyorum. Önümüzdeki iş zorlu olacak, ama size söz veriyorum: Bana oy verseniz de vermeseniz de, tüm Amerikalılar'ın Başkanı olacağım. Bana verdiğiniz inancı koruyacağım.

Elbette, bu açıklamayı sadece bir iyiniyet gösterisi olarak kabul edebiliriz.

Halbuki, arka planda, ABD’nin geleceği üzerine yürütülen büyük bir savaş var.

Bu savaşın bir tarafında Biden’ın temsil ettiği küreselciler var, diğer tarafında ise, sermayesini yurt dışına götüren kapitalistleri vatan haini olmakla suçlayan, ABD’nin temel sorununu ülke içinde üretimi artırmak olarak açıklayan Amerikan ulusalcıları var!

Biden ile birlikte ABD egemen güçlerinin iç çelişmeleri görece zayıflayacak ve birlik eğilimi mi güçlenecek; yoksa, çelişme ve çatışma daha da keskinleşecek mi?

Bu soru önemlidir; çünkü, ABD hakim sınıfları içerisinde iç çatışma keskinleşirse, bunun tün dünyaya farklı etkileri olacaktır.

Biden’ın kazanması ile bu çatışmanın sona ereceğini var saymak, büyük bir yanılgı olur.

TRUMP SANILDIĞINDAN DAHA GÜÇLÜ

Amerikan medyası, Trumpizm'den söz ediyor.

Bu kavram, Trump'ın Cumhuriyetçiler arasında dominant bir gücünün varlığını öne çıkarıyor.

Üstelik, 3 eyalette Cumhuriyetçi valiler seçmenlerini Trump'a oy vermemeye çağırdıkları halde!

Donald R. Trump’ın hem kitlesel destek anlamında ve hem de egemen güçler arasında çok büyük bir desteğe sahip olduğu kimsenin itiraz etmediği bir olgu.

Ancak, ABD iç politikaları konusunda Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasındaki politika farklılılar makasının açılmasının, çatışmanın keskinleşeceğinin ön işareti olarak kabul etmek, gerçekçi bir yorum olur.

Bu ön verilere bakarak, ABD hakim sınıfları arasında çelişme ve çatışmanın giderek daha da keskinleşeceğini ön görebiliriz.

ABD’NİN DIŞ POLİTİKADA BAŞARI ŞANSI VAR MI?

Daha da önemlisi; Biden yönetiminde de ABD'nin küresel egemenlik iddiasının geçerliği uluslararası arenada temel soru(n) olmaya devam edecektir.

Ortadoğu, Asya ve Rusya politikalarında Biden’ın temsil ettiği küreselci ekip sertleşmeye gitse dahi, başarı elde etme olasılığı üzerine düşünmek gerekir.

ABD’nin Ortadoğu'da; Irak, İran ve Suriye'de hamle yapabilme şansı var mıdır?

Doğu Akdeniz'deki doğal kaynakların paylaşımında ne gibi rolü olabilir?

Türkiye'yi yeniden kendi rotasına getirme ihtimali var mıdır?

Kanaatimce, her 3 soruya da ABD lehine cevap vermek mümkün değil.

Asya'da ise, ABD'nin Avustralya, Hindistan ve Japonya ile kurmaya çalıştığı ittifak her 3 ülkeden de yara alma ihtimali yüksek bir girişimdir.

Japonya ve Hindistan'da Çin ile gerilimi yükseltme dayatmasının ulaşacağı son nokta sıcak savaş ise, bundan her iki ülkenin de kazançlı çıkma ihtimali sıfırdır.

Avustralya ise, hem ekonomik olgular nedeniyle ve hem de ülkedeki Çinli nüfus varlığı ile, zaten Çin ile gerilimi yükseltemeyecek konumdadır.

Rusya ile Biden yönetimi altında bir uzlaşı mümkün mü?

Veya, Rusya'nın etki alanlarının daraltılması mümkün müdür?

Her iki soruya da ABD lehine cevap vermek imkansız.

Rusya, eğer ABD önünde direnemezse, elindeki egemenlik sahalarını da kaybedebileceğini biliyor.

Avrasya Ekonomik İşbirliği Örgütü ve stratejik askeri anlaşmalar ile eski Sovyetler Birliği ülkelerini tamamen kontrolü altında tutuyor.

Avrupa'da ise ekonomik yaptırım gücü, Avrupa ülkelerinin büyük bir kısmının Rusya ile çatışmasızlık politikasına ağırlık vermesini getiriyor.

EMPERYALİZM KAĞITTAN BİR KAPLANDIR

Bütün bu olguları birlikte düşündüğümüzde, aslında işi zor olanın bizzat Biden’ın kendisi olduğu ortaya çıkıyor.

Biden, Avrupa ülkeleri arasında yaygınlaşan bağımsız politikalar üretme eğilimini, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da ABD aleyhine bozulan dengeleri, Asya’da Çin varlığını kısıtlama girişimlerini kendi lehine döndürebilecek ne maddi ve ne de manevi kaynaklara sahiptir.

Biden’ın “neo-con kabadayılık” günlerine dönmeye kalkışması ise, sadece kendisine zarar verir.

Dünyayı zorbalıkla ABD lehine hizaya getirmeye kalkışması durumunda, görevini vaktinden önce bırakmaya dahi zorlanabilir.

Türkiye, Biden karşısında da küresel ölçekte de en avantajlı ülkeler arasındadır.

Demokrasi ve insan hakları konusunda da, ekonomik ve askeri ilişkiler alanında da Türkiye’nin ABD’nin önünde taviz vereceği bir tutuma girme ihtimali yoktur.

Dolayısıyla, Türkiye için daha zorlu bir dönemin geleceği korkusunu yayanların haksız çıktığını hep birlikte göreceğiz.

Onlara, hep birlikte “emperyalizmin kağıttan bir kaplan olduğunu” yine hep beraber hatırlatacağız. 

Önceki ve Sonraki Yazılar