TÜRKLERDE ÇOCUK YETİŞTİRMENİN ÜÇ EVRESİ

(Avut – Oynat –Eğit)

Tarih boyunca kırk günlük bir Çin esaretinin dışında esareti olmamış, on altı imparatorluk ve yüzlerce devlet kurmuş bir milletin, çocuklarını nasıl yetiştirdiğini, hangi eğitim süreçlerinden geçerek, dünyayı yönetecek insanlar yetiştirdiklerini hep merak ettim.

Bu merakımı gidermenin iki yolu vardı. Bunlardan birincisi; alan taraması yaparak, ikincisi de saha çalışması yaparak öğrenmekti. Ben okumayı, araştırmayı ve yazmayı da sevmeme rağmen bu merakımı gidermek amacıyla kendi imkânlarımla, gücümün yettiği kadar saha çalışması yapmaya karar verdim.

Çocuk yetiştirme ile ilgili kodlarımızı kaynağından öğrenmek amacıyla yüzlerce yerleşim yerine gittim. Gittiğim yerlerde özellikle elli yaş ve üzerinde on binlerce vatandaşımızla ana başlığı “eğitim” olan sohbetler ettim. Sohbetlerimiz sırasında bizim her bir şeyimizi araştırdılar. Nasıl çocuk yetiştirdiğimizi ilk defa siz soruyorsunuz diyerek, bu konuda araştırmaların daha önce yapılmadığına vurgu yaptılar. Eğitimci kimliğimi öğrenen bazı vatandaşlarımız da: “Bu işi en iyi sen bilirsin” diyerek ilk planda konuşmak istemediler.

Bu çalışmayı yapmamın tek amacı: merakımı gidermek olduğu için sohbet ederken not almadım. Fotoğraflar çekmedim. Ben sordum onlar söyledi. Konu konuyu açtı. Her şeyin temelinin eğitim olması ve eğitimin tüm disiplinlerle ilişkili olması nedeniyle sohbet konularımız çok çeşitli oluyordu. Bu durum eğitimin hayatımızda ne kadar önemli bir yer tuttuğunun da bir göstergesiydi.

Bin dokuz yüz doksan dört yılında Anadolu’da tanıştığım doksan yaşlarında bir Yörük Beyine yıllar önce kendime sorduğum ve cevap aramak için yollara düştüğüm soruyu sordum. Türk devletlerini kuran Türk Milletinin göçebe bir topluluk olduğunu, altı ay yazlakta altı ay kışlakta yaşadığını, geçim kaynaklarının; tarım, hayvancılık, zanaat ve ticaret ağırlıklı olduğunu, bu süreçte çocuklarını nasıl yetiştirdiklerini ve dünyaya yön verdiklerini sordum.

Yörük Beyimiz hiç düşünmeden bana; “Avut, oynat, eğit” dedi. Ben de bunun üzerine; “Amca üç kelimeyle çocuk mu yetiştirilir? Bu kelimelerin içini doldurur musun?” dedim.

Yörük Beyimiz bu üç kelimenin altını şöyle doldurdu:

Bak Evladım: Çocuk doğar. Çocuk acıktığında, susadığında, altı pislendiğinde, hastalandığında, ilgi istediğinde, canı sıkıldığında, yerini yadırgadığında, bulunduğu yerden rahatsız olduğunda ağlar. Çocuğu ağlatmadan ihtiyaçlarını gidermeye “avutmak” denir.

Çocuk biraz büyüyünce avutma işi biter oynatma işi başlar. Çocukla oynarsın. Oyunlarla hayatın kurallarını öğretirsin. Çocuğun ilk oyun arkadaşı aile büyükleridir. İlk oyunlarını aile büyükleriyle oynayan çocuklar zamanla kendi akranlarıyla oynamayı da öğrenir. Oyun deyip geçmeyin. Atalarımız; “Oynamayan tay at olmaz” sözünü boşuna söylememişler. Atın yavrusu olan tay nasıl oynamadan iyi bir at olmuyorsa, çocuklarımızda oyun oynamadan iyi bir yetişkin olamazlar. Çocuk oyunla öğrenir.

Oynama dönemi bitince de eğitirsin. Bildiklerimizi, gördüklerimizi, tecrübelerimizi, değerlerimizi, kültürümüzü çocuklarımıza aktarırız. Kısacası; bizler millet olarak yaparak ve yaşayarak öğrendiğimiz gibi yaparak ve yaşayarak da öğretiriz. Bu öğretme şekli çok kalıcı olduğunu biliriz. Çocuk senin söylediğinden çok senin yaptıklarından etkilenir. Sözle değil davranışlarla çocuk eğitilir. Büyükler küçüklere her konuda örnek olurlar. Çocuklarda gördüklerini işlerler.

Eğitim Fakültesinde pedagojik formasyon derslerine giren iki öğretmenime; çocuk gelişiminin evrelerini üç kelimeyle ifade etmek isteseniz ne dersiniz? diye sorduğumda bana, “Çocuk gelişimi konusunda bir kitap bile yazabiliriz ama üç kelimeyle ifade edemeyiz“ dediler.

Ben de “avut, oynat, eğit” kelimelerini söyleyince de; “bizden ve orijinal kelimeler” diyerek değerlendirme yaptılar.

Önceleri çocuklar üç kuşağın birlikte olduğu geniş ailelerde büyüyorlardı. Günümüzde değişik nedenlerden dolayı geniş aileden çekirdek aileye doğru bir dönüşüm yaşanmaktadır. Aile büyüklerinden ayrı yaşayan genç anne ve babalar çocuk yetiştirme konusunda yaşadıkları sorunların çözümünde batılı kaynaklara daha çok rağbet göstermektedirler. Oysa ki, batılı kaynaklar bizim bünyemize uygun değildir. Çocuk yetiştirmede batılı kaynaklara değil, yüzyıllardır doğruluğu tespit edilmiş ve uygulamada olumlu sonuçlar vermiş kaynaklarımıza itibar edilmelidir.

Yaptıkları çalışmalar ile dünyaya kültür ve medeniyet alanında damgasını vurmuş bir milletin çocukları olarak bize düşen görev; çocuk yetiştirmede batılı kaynaklardan beslenerek değil, bünyemize ve kültürümüze uygun kaynaklardan beslenerek yeni nesillerimizi yetiştirmek olmalıdır.

Türk tarihine ve bugünkü Türk devletlerindeki uygulamalara bakıldığında Türklerde çocuk yetiştirmenin üç evresinin ortak olduğu ve uygulandığı görülür. Türklerde çocuk yetiştirmenin üç evresi :”Avut, oynat, eğit” dir.

Önceki ve Sonraki Yazılar