TÜRK’ÜN KANLA, ATEŞLE, SÜNGÜYLE KAZANDIĞI ZAFER… SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ

Sevgili dostlarım, arkadaşlarım, iki gün sürecek olan, Kurtuluş Savaşımızın dönüm noktası sayılabilecek Sakarya Meydan Muharebesi’nden söz edeceğim. Yazılarımın uzunluğundan şikâyet edenler olacak. Zamanı imkânı olanlar okuyabilir. İleride okumak için kopyalayan bir köşede saklayanlar bulunabilir. Elbette es geçmek de mümkün.

Sakarya Meydan Savaşı mı, “Sakarya Meydan Muharebesi “mi? Muharebe, iki veya daha fazla sayıda ordunun birbirlerine askerî açıdan üstün gelmek üzere belirli bir süre ve askeri güç kullanarak yaptıkları çatışma olarak tanımlanır. Muharebeler savaşlara göre süre ve kapsam bakımından daha sınırlıdır ve genellikle uzun süreli bir savaşı meydana getiren çatışmalardan biridir. Bir savaş tek bir muharebeden oluşabileceği gibi çok sayıda muharebeden de oluşabilir. Kurtuluş Savasımız içinde Sakarya bir muharebe. Elbette başkaları da bulunuyor.

Sakarya Muharebesi, Kurtuluş Savaşı'nın en önemli dönüm noktası. 22 gün 22 gece sürdü. Türk ulusu kanla, ateşle, süngüyle büyük bir zafer kazandı. Ben milletin kötü kaderi, talihi iyiye döndü.

Önce İbrahim Yalavaç’ın dizeleriyle giriş yapalım:

“Geliyordu kana susamış caniler,

Yıkılmıştı, nice nice bentler,

Sakarya kenarına kadar geldiler,

Sakarya’nın suyundan içemeden öldüler.

….”

Birkan Soylu’dan da bir dörtlük alıntıladıktan sonra konumuza gireyim:

“ Yüreklerde bitmeyen o vatan aşkı,

Mehmet’i coşturuyordu düşmana karşı.

Unutulur mu? Tarihin bu altın sayfası,

Bir destansın artık, Sakarya Savaşı….”

Yunan General Anastasios Papulas, Yunan ordularına Ankara’ya harekat emrini verirken, Türklerin Sevr Antlaşması’nı kabul etmek zorunda kalacaklarından emindi.

Mustafa Kemal Paşa, cepheye giderek durumu yerinde gördü ve komutayı eline aldı. Batı Cephesi birlikleri Yunan ordusuyla arada büyük bir mesafe bırakacak ve Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilecekti. Savunma bu hatta devam edecekti. Emrini verdi:

“Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.”

Azıcık detaya gireyim:

Takvimler 22 Temmuz 1921’i gösterirken, Türk ordusu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilemeye başladı. Yunan birlikleri ise taarruz pozisyonu için 9 gün boyunca yürüdü. Bu yürüyüşün hangi yöne olduğu Türk keşif birliklerince tespit edildi.

25 Temmuz 1921 sonrası. T.B.M.M´i içinde ve dışında kurtuluş savaşının kaybedilmesi ile ilgili birçok tartışmalar yapıldı. Sorumlu arandı. Bu durum, Türk ulusu için bir ölüm kalım uğraşısıydı.

Mustafa Kemal Paşa’ya inananlar, bu ağır sorumluluğun altından O’nun kalkabileceğini biliyorlardı. Mecliste, Büyük Önder´e karşı olanlar ise, bu yolla O´nun otoritesinin kırılacağını umuyorlardı. Ortamı bozmakla meşguldüler.

5 Ağustos 1921´de İsmet ve Fevzi Paşa´nın önergeleri ve 144 sayılı yasa ile Mustafa Kemal Paşa T.B.M.M´de Başkomutan atandı. Meclisin bütün yetkilerine sahip kılındı. Artık vereceği kararlar, kanun gücünde olacaktı. Ancak o, verdiği bir önerge ile ulusal egemenlik ilkelerine herkesten fazla bağlı olduğunu belirterek bu yetkinin, üç aylık bir süreyle sınırlı olmasını istedi.

Başkomutan, ilk iş olarak 7-8 Ağustos 1921 de Sakarya´nın doğusunda bulunan orduyu güçlendirmek amacıyla, tüm ulusu özveriye çağıran “Ulusal Yükümlülük Emirleri” (Tekâlif-i Maliye Emirleri) ni çıkardı.

13 Ağustos 1921 de yeniden harekete geçen Yunanlılar, 14 Ağustos’ta Sivrihisar´ı işgal etti. 15 Ağustos’ta da Yunan Kralı, askerlerine, Ankara´yı hedef olarak gösterdi. İngiliz İrtibat Subaylarını, Ankara´da vereceği ziyafete çağırdı.

Türk Ordusu Sakarya hattına çekilirken Başkomutan Mustafa Kemal´in Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı Alagöz´deki çiftlik binasına yerleşti. 22 Ağustos´tan 13 Eylül 1921 tarihine kadar 22 gün, 22 gece aralıksız devam eden savaşı bu binadan idare etmişti. Bütün planlarını burada hazırlamış, tarihi kararlarını burada almıştı.

Yunanlılar Porsuk Çayı´nın kuzeyinden ve güneyinden, doğuya doğru yürümüşler, 17 Ağustos 1921´de Sakarya´nın batısındaki Türk Kuvvetleri ile karşılaşmışlardı.

Buradaki Türk Kuvvetlerinin görevi, Yunan ileri hareketini durdurmak ve mümkün olduğu kadar geciktirmekti. Onun için bu birlikler yavaş yavaş oyalama muharebeleri yaparak geri çekiliyorlardı.

Düşman ordusu 22 Ağustos 1921 sabahı bütün gücüyle Türk ileri mevzilerine hücum etti. 24-25 Ağustos muharebeleri her iki taraf içinde çok kanlı oldu.

Yunanlılar, Sakarya Nehri’ni geçtiler. Muharebenin 3. gününde Mangal Dağı ve Türbetepe Yunanların elindeydi. Türk savunmasının temel direği adeta çökmüştü. 4. gün Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Milli Savunma Bakanı Refet Bey’e telgraf çekerek Meclis’in Kayseri’ye taşınmasını istedi.

Yunanlılar, 30 ve 31 Ağustos’ta yeniden taarruza geçtiler. Fakat bugünden sonra Yunanlılar, Türk sol kanadına giriştikleri taarruzdan vazgeçerek, 1 Eylül 1921 de Türk Kuvvetlerinin sağ kanadı ile merkezine taarruz ettiler. 2 Eylül’de aynı hareketi tekrarladı. Ama, başarılı olamadı. Türkler, Yunan taarruzlarını kırarak cephe bütünlüğünü bozmadı.

14. günden sonra Türk cephesinin merkezine yapılan Yunan saldırıları giderek azaldı. Kaybedilen toprakların geri alınması için taarruza başlandı.

10 Eylül 1921´de ilk defa ele geçen Polatlı’nın batısındaki Dua Tepe, muharebenin sevk ve idare edildiği yer oldu. Duatepe, Mustafa Kemal Paşa’nın attan düşmesi sonucu kaburga kemiklerinin kırılmasına rağmen görevini ısrarla sürdürdüğü ve bu nedenle Türk’ün azim ve kararlılığının simgesi oldu.

Türk Komuta Heyeti, 10 Eylül 1921 de genel taarruz kararı aldı. Yapılan bu karşı taarruzda başarı çok büyük olmuş ve düşman geri çekilmeye başlamıştı. 12 Eylülde sürdürülen ileri yürüyüş karşısında ise yunan kuvvetleri, düzensiz bir şekilde, kaçmak zorunda bırakılmışlardı.

Yarın 22 gece, 22 gündüz süren savaşın bilançosu ve detaylarını yazacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar