ÜRGÜPTE BAĞ BOZUMU

Genç sanatçımız Elif Buse Doğan’la, hem TGC Basın Müzesi’ndeki hem İTÜ TMDK’daki etkinliklerimizde birlikte olmuştuk. Beğendim, değer verdim, başarılarından sevinç duydum. Paylaştığı afişi görmeseydim. 11 Eylül’de Ürgüp’te Bağ Bozumu Festivali’nin yapılacağını bilmeyecektim. Bu etkinlik bildiğim kadarıyla elli yıldan beri sürüyor. Şimdi bağ bozumunun yanına “ve Balon”u da eklemişler.

Ankaralı Aşık Ömer’in (Behçet Kemal Çağlar) çok sevdiğim şiirlerinden biri, “Ürgüp’te Bağbozumu” adını taşıyor. Eylül ve bağbozumuna ilişkin yaptığım programlarda, gazete, dergi yazılarımda üç beş dörtlüğünü kullanırım.

Hangi çevre olduğunu tahmin edersiniz. Ağır ithamlarda bulunurlar. Bana adeta, “Bre zındık, sen ümmeti şarap içmeye mi teşvik ediyorsun?” derler.

Fakültede Osmanlıca gramer derslerimizde Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş vezinleri öğretirdi. Arapça kelime kökü olan hafileri, yükleyeceği anlamları verecek vezinler içine koyarak kelimeler üretirdik. Örneğin, yazmak fiilini oluşturan “k-t-p” kökünden” kitâb”, “kâtip”, “mektup”, “mektep”, “kütüp”, “kitabe” gibi kelimeler üretir, vezinlerinin işlevine göre anlamlandırırdık.

Şarap, Arapça “ş-r-b” kökünden gelmekteydi. Her türlü içecek içki anlamını içerirdi. Yine vezinlerin işlevlerine göre uygulama yaparak, şurup, şerbet, meşrubat benzeri şarapla aynı kökten kelimeler yapmamız mümkündü.

Sevgili dostlar, şarabın günümüzde alkollü içki olduğu doğru. Ama şarap bir kültürün yansıması olarak efsanelere konu oldu.

Bu efsanelerden biri İranlı Çemşid üzerine söylenir. Özetlemeye çalışayım: Üzümden daha uzun süre yararlanmak isteyen Çemşit, suyunu sıkıp küplere doldurur. Bir süre sonra küplerdeki üzüm suyunun tadına bakılır ve acı olduğu anlaşılır. Cemşid suyun zehirli olduğunu sanarak ağzını kapatıp saklatır. Günün birinde Cemşid'in cariyelerinden biri çok hastalanır ve hastalığın acısıyla intihar etmek ister. Zehir sandığı küplerden birini açar ve kendini öldürmek için bir kadeh içer. Kadın suyu içer içmez iyileştiğini hisseder. Bir kadeh daha alır. Cariyenin hastalığı geçer.

Olayı öğrenen Çemşid de küplerdeki üzüm suyundan, şaraptan içer ve kendinden geçer. Hastalıkların şifası olarak halkına da içirir. Böylelikle şarap Çemşid tarafından keşfedilmiş olur.

Klâsik Türk şiir geleneğinde şarabın gerek gerçek anlamıyla gerekse mecaz anlamıyla hemen hemen tüm şairlerin en önemli şiir gereçlerinden biri olduğunu görürüz. Aşk, şiir, tasavvuf, üzüm denilince ilk akla şarap geliyor.

7-8 Ekim tarihlerinde Eyüp Belediyesi’nin düzenleyeceği Yunus Emre Sempozyumu için hazırlamaya çalıştığım bildiri gereği, Hoca Ahmet Yesevî’den Yunus Emre’ye, Yunus Emre’den Aşık Veysel’e ulaşacak yolculuk için bir süre önce tekrar tekrar okumak zorunda kalmıştım.

Hoca Ahmet Yesevî “Divan-ı Hikmet”tin beşinci hikmetinde şöyle diyor:

“Otuzüçte saki olup mey paylaştırdım

Şarap kadehini ele alıp doyasıya içtim;

Ordu hazırlayıp şeytan ile ben vuruştum

Allah'a hamd olsun, iki nefsim öldü dostlar.”

Mey ve meyhane, Divan ve Tasavvuf Edebiyatında çok kullanılan sembollerdi. Tasavvuf şairleri meyhane kavramını tekkeyi ifade etmek için kullanmışlardı. İlahi aşkın sunulduğu, her türlü dünyalıktan, kötülükten ve çirkinlikten uzakta olunan yer anlamındaydı.

Ahmet Yesevî’nn yoldaşı Yunus Emre’den aktarma yapayım:

“Bir sakiden içtim şarap, / Arştan yüce meyhanesi… / Ol sakinin mestleriyiz, / Canlar onun divanesi.”

Kur’an’ı Kerim’de şaraptan söz eden ayetlere girmek istemiyorum. Çizmeden yukarı çıkar yanlış anlamaya ve anlatmalara neden olabilirim. Sözü başa getireyim, “Ürgüp’te Bağ Bozumu”nun bu defa tamamını paylaşacağım:

“Çek git dedim sana gel git mi dedim?

Sesimi mi içti kulağın sarhoş,

Ne bu dolanışın kapımda benim?

Üzüm mü çiğnedi ayağın sarhoş.

Var ise aklını bağda yitirdin,

Yerine bir salkım üzüm getirdin.

Su yerine şaraba mı batırdın?

Saçın darmadağın, tarağın sarhoş.

Başın duman seçemezsin yüzümü,

Aman gözüm sanıp sevme üzümü.

Geldi gönlümdeki bağın bozumu

Onu tadamazsın damağın sarhoş.

Üzümün üstünde kızlar tepinir

Karlı baş içinde yazlar tepinir

Gönlüm de, göğsüm de sızlar tepinir

Meyvan sarhoş olmuş tabağın sarhoş.

Ürgüp tepeleri baca bacadır

Tütüyor derdinle kaçyüz gecedir

Derse ki Aşk derdi benden yücedir

Kusuruna bakma çırağın sarhoş.

Gerçi gönlüm kafesinden yekindi

Islaktır uçamaz şarap dökündü

Aman alnı sabah gözü ikindi

Serinliğin sarhoş, sıcağın sarhoş.

Şarap tütsüsüyle yıkanır yamaç

Işığı içmiş ve sızıvermiş saç

Rüzgarı içmiş te sallanır ağaç

Göğün sarhoş olmuş, toprağın sarhoş.

Emzirsin süt diye şarap analar

Şarap göllerine insin turnalar

İçsin de sahipsiz çalsın zurnalar

Davulun sarhoştur, tokmağın sarhoş.

Şarap rengi tepelere bak hele

Hora tepecekler verip elele

Odan sallanırsa sanma zelzele

Döşemen, tavanın, konağın sarhoş.

Tanrım, aman Tanrım bu nasıl yerdir?

Senin ayık kalman bile hünerdir

Aşık Ömer bile sarhoş Ömer'dir

Yürü yolun sarhoş, durağın sarhoş..

Aşık Ömer (Behçet Kemal Çağlar) ( 1908 - 1969 )

Önceki ve Sonraki Yazılar