Ali Rıza Özdemir yazdı: Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nden saçma bir açıklama

Halk ozanı Ali Nurşanî'nin oğlu, müzisyen Engin Nurşanî'nin cenazesinde, cenaze namazı sonrasında bazı halk müziği sanatçılarının saz çalması ve deyişler-nefesler okuması üzerine, Aleviler arasında süregelen bir tartışma yeniden alevlendi: Cenaze namazında saz çalmak doğru mudur? Pir Sultan Abdal Dernekleri Genel Merkezi adına yapılan bir açıklamada, saz çalınmasını eleştiren Aleviler "İslamcı, selefi, asimilasyoncu ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın emrinde" gibi ifadelerle eleştirildi. Alevilik konusunda ça

Ali Rıza Özdemir yazdı: Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nden saçma bir açıklama

Alooo! 'Genel Merkez' sesim geliyor mu?

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nden saçma bir açıklama

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Merkezi’nin sosyal medya hesabından (1) akıllara ziyan bir açıklama yapıldı. Açıklama baştan sona kadar –en kibar tabiri kullanıyorum- bir saçmalıktan ibaret.

“Önemle” yapılan açıklamanın sahibi “Genel Merkez”, açıklamaya göre adını aldığı Pir Sultan’dan tamamen ayrışıyor. Yani Pir Sultan ne demişse “Genel Merkez” tam tersini söylüyor.

Yapılan açıklamaya göre sırasıyla gidelim.

ASİMİLASYON SUÇLAMASIYLA ASİMİLE ETMEK

Açıklamanın açılışı asimilasyona vurguyla başlamış. “Örgütlülüğümüzün asıl amaçlarının başında asimilasyon'a karşı mücadele gelmektedir” cümlesiyle başlayan açıklamaya göre, Alevilik “eğitimden, giyim kuşama, kadın ve çocukların yaşam alanlarına” kadar bir saldırı altındadır. Asimilasyonu yapanlar ise başta Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ve Diyanet’in devşirdiği “yol düşkünleri”dir.

Bu iddia baştan sona zırvadır. Bir kere DİB’in Alevi toplumu nezdinde bir kıymeti yoktur. Alevi toplumu için DİB, çaycısı bile Alevi olmayan bir kurumdan ibarettir. Bu nedenle Alevi toplumu üzerinde bir etkisinden söz edilemez. Zaten DİB’in de Alevi toplumuna yönelik bir çalışması yoktur. Olsa bile, bu ancak boşa kürek sallamak olur. DİB’in devşirdiği kişi de yoktur Alevi toplumunda. Hele ki, bu kişiler üzerinden bir asimilasyon siyaseti yürütüldüğü tamamen boş bir iddiadır.

“Genel Merkez”, kimlerin DİB eliyle devşirildiğini ve nasıl bir asimilasyon çalışması yürütüldüğünü isim isim belgeleriyle açıklamalıdır. Aleviliğe ihanetle itham ettikleri ve “Yol düşkünü” diyerek itibar suikastında bulundukları kişileri deşifre etmek, artık üstlerine düşen bir sorumluluktur. Bunu yapmadıklarında müfteri durumunda kalacaklarını bilmeleri gerekir.

Öte yandan Aleviliğin asimilesi ancak iki şekilde olur. Birincisi kurumlarını (ocak sistemi, musahiplik vb.) yok etmek, ikincisi ise Dört Kapı Kırk Makam eğitim müfredatının içini boşaltmak. Kurumları ve eğitim müfredatı ayakta olan bir Aleviliği kimse asimile edemez.

Derneğin adını aldığı Pir Sultan, yıllık görgüyü anlattığı bir şiirinde ocakların önemini şöyle vurguluyor:

“Ocak oğlu ocağından gelince

Günahlının günahını sorunca

Evliya buyruğun doğru sürünce

Kalktı birkaç kişi görünmez oldu” (2)

Pir Sultan, Dört Kapı Kırk Makam ile musahipliği konu edindiği bir dörtlüğündeyse şöyle diyor:

“Gaziler sözümüz rızasız soru

Müminler bu yola koymuyor zoru

Musahip kavline girmeyen körü

Dört Kapı Kırk Makam gördüremezsin” (3)

'CENAZE NAMAZI' KONUSU

Açıklamaya cenaze namazıyla devam edilmiş. “Genel Merkez” adına yapılan açıklamaya göre, “Alevi olarak yaşayanların cenazeleri Sünni olarak kaldırılmakta”, Engin Nurşani'nin cenazesinde olduğu gibi bunun uygulanmadığı erkânlara ise saldırılmaktadır.

Birincisi, Engin Nurşani’nin cenaze namazı kılınmış, daha sonra birkaç türkücü cenazenin başında saz çalmıştır. Nurşani’nin cenazesinde tepki gösterilen konu, türkücülerin saz çalmasıdır.

İkincisi, cenaze namazı Aleviliğe sonradan eklenmiş bir asimilasyon aracı değildir. Asıl uydurma olan, Aleviliği asimile eden türkücülerin cenazenin başında saz çalmasıdır. Alevilikte böyle bir uygulama yoktur ve geçmişte de olmamıştır. Bu uygulama Hünkâr Vakfı Başkanı Veliyettin H. Ulusoy ile ABF Başkanı Hüseyin Güzelgül’ün başında bulunan bir ekibin uydurmasıdır. (4)

Bilmeyenler için tekrar edelim. Alevilikte cenaze işlemleri iki aşamalıdır. Birincisi şeriat kapısına göre, ikincisi ise tarikat kapısına göre yapılır. Şeriat kapısında cenaze namazı kılınır, tarikat kapısında dardan indirme erkânı uygulanır. Pir Sultan, bu gerçeği şöyle dile getiriyor:

“Pir Sultan Abdal’ım özümüz darda

Seni sakınırım ağyar nazarda

Çıkmadık can kazılmadık mezarda

Cenaze namazın kılsın da gelsin” (5)

PİR SULTAN BAŞKA, 'GENEL MERKEZ' BAŞKA…

Açıklama aslında cenaze namazına karşı kaleme alınmış ve derneğe bağlı birimlere bir talimat olarak gönderilmiş. “Genel Merkez”in şubelere gönderdiği talimata göre, derneğe bağlı cemevlerinde yürütülen cenaze erkânlarında, “Şiacı ve şeriatı çağrıştırıcı, İslam dili” yasaklanmış.

Açıklamanın sonunda Pir Sultan’dan bir dörtlüğe yer verilmiş. Bu dörtlük, açıklamanın üst kısmındaki bilgilerle komik şekilde çelişiyor. “Genel Merkez”e göre “Pirimiz Pir Sultan Abdalın dediği gibi;

Şimdi bizim aramıza

Yola boyun veren gelsin

Şeriatı tarikatı

Hakikati bilen gelsin”

Yani Pir Sultan “şeriatı bilen gelsin” diyor ama “Genel Merkez”, “şeriatı çağrıştırıcı, İslam dili”ni yasaklıyor. Şeriatı bilenleri cemevlerinden kovuyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demezler mi insana!

Pir Sultan’ın ve Alevi ulularının Dört Kapı’nın ilki olan şeriat kapısını yücelttiği sayısız kayıt vardır. Örneğin Pir Sultan, şöyle diyor:

Şeriat yolunu Muhammet açtı

Tarikat menzilini Ali seçti

Bu meydandan nice erenler geçti

Turnalar Ali'mi görmediniz mi?” (6)

Hızını alamayan “Genel Merkez” talimat yağdırmaya devam etmiş. Derneğe ait yerlerde “Kuran kursu, namaz kılma gibi alanlar” yasaklanmış.

Oysa derneğin adını aldığı Pir Sultan, Kur’an’ın kendisine delil olduğunu söylüyor:

Kur'an oldu delilimiz

Sırr-ı hakikat yolumuz

İmam Cafer’dir ulumuz

Mürüvvet kerem erenler” (7)

Peki, yasaklanan “İslam dili” hakkında ne diyor “Genel Merkez”in piri Pir Sultan?

“Her sabah her sabah seher yelleri

Seher yelleriyle esen Ali'dir

Muhammed kılavuz Mahşer yerine

İslam’ın sancağın çeken Ali'dir.” (8)

“Genel Merkez”in piri Pir Sultan, Kur’an’ın delil olduğunu söylüyor ama Pir’in yolundan çıkan “Genel Merkez”, derneğe bağlı yerlerde Kur’an’ı yasaklıyor.

Pir Sultan, mahşer yerinde “İslam sancağı” altında toplanacağını söylüyor ama “Genel Merkez” “İslam dili”ni yasaklıyor.

Ortaya çıkan sonuç böyle…

ALEVİLİK AYRI BİR 'DİN'MİŞ!

“Genel Merkez”e göre, “Alevi inancı İbrahimi (semavi) ve diğer dinlerden ayrı ve bağımsız bir inançtır. Vardan Var olma-Hakk- anlayışı ile temelden ayrılır.”

Bu iki konuda da “Genel Merkez”, pirlerinin yolundan sapmış görünüyor. Hz. İbrahim’i “Halil” olarak anan Pir Sultan, o hazrete “peygamber” diyor:

“Başına bağlamış çarkınan çenber

Cemalinde kokar miskilen anber

Kâbe’yi yaptıran Halil Peygamber

Ya bana sabır ver ya nazlı dostum” (9)

Yani Pir Sultan, İbrahimî olduğunu söylüyor ama “Genel Merkez”, pirlerine uymuyor, İbrahimî bağlılığı inkâr ederek kendilerine başka din icat ediyor.

Pir Sultan bununla da kalmıyor. Hz. Muhammed’in dininden olduğunu açıkça, üstelik sayısız kere ikrar ediyor:

“Evvel baştan Muhammed'e salavat

Bizim dinden ulu din bulunur mu?

Eyyüb şükreyledi murada erdi

Erden özge ere er bulunur mu?” (10)

Görünen o ki, “Genel Merkez” bu konuda da adını aldıkları Pir Sultan’la aynı çizgide değil. Hatta tam tersi bir noktada...

Ya “Vardan Var olma” konusuna ne demeli! Pir Sultan şiirlerinde “vardan var olma” gibi bir görüş dillendirilmiyor. Hatta tam tersi şekilde Pir Sultan, “yoktan var olma”yı savunuyor:

“Hakk bizi yoktan var etti

Şükür yoktan vara geldim

Yedi kat Arş'ta asılı

Kandildeki nura geldim” (11)

CENNET-CEHENNEM YOK MUDUR?

“Genel Merkez” açıklamalarına devam ediyor. Diyor ki, “Alevilik, Cennet Cehennem gibi korku veya ödül değil, Kamil insanlığa giden yolda arınmayı hedef alır.” Bu cümle teknik olarak doğru. Alevilik cennet arzusu veya cehennem korkusu ile ibadeti değil, Allah sevgisi için ibadeti esas alır. Ancak bu durum, cennet ve cehennemi inkâr ettiği anlamına gelmez. Gerçi, “Genel Merkez” açıkça cennet ve cehennem yoktur demiyor ama biz yine de yanlış anlamaların önüne geçmek için sözü “Genel Merkez”in piri, Pir Sultan’a bırakalım:

“Açıldı Cennet kapısı

La'l ü gevherdir yapısı

Kıldan incedir köprüsü

Geçebilirsen gel beri” (12)

Cehennem konusu da Pir Sultan da nettir. Herkes iyi olamayacağına göre cehennem de zaruridir:

“Eli ile komadığın alırsa

Yalan söyler Hakk'a asi olursa

Tövbe etmez günah gümrah olursa

Cehennem oduna yanar billahi” (13)

KİMLERİN CENAZE NAMAZI KILINMAZ?

Aleviliğin yazılı kaynaklarında cenaze namazı kılınmayacak kişiler murdar kişilerdir. İyi insanların cenaze namazı kılınır, murdar kişilerin cenaze namazı kılınmaz. Mesela Şah Hatayi (16. Yüzyıl) bir şiirinde şöyle diyor:

“La der ise nasibini verme gel

Nefsi yamandır yanında durma gel

Ölür ise namazını kılma gel

Sad hezaran lanet anın canına” (14)

Yani diyor ki, nefsine uyan kişiler ölürse onun cenaze namazını kılma ve ona yüz bin kere lanet oku.

Pir Sultan da benzer bir görüşü savunur:

“Dokunma yaylasın sahra dağ ise

Açma kapağını mubah yağ ise

Mürebbisi müsahibi yoğ ise

Ölüsü murdardır namazın kılman” (15)

ŞİMDİ SORMAK GEREKİYOR…

Şimdi sormak gerekiyor “Genel Merkez”e…

“Genel Merkez” Alevi cenazelerinde namaz kılınmasını yasaklayarak, bu kişileri kötü, murdar ilan etmiyor mu?

“Genel Merkez”, vefat eden kişileri hangi kötülüklerine göre cezalandırıp cenazelerini murdar ediyor?

Tarih boyunca Alevileri kâfir ilan edip cenaze namazını kılmayan yobazlarla, Alevilerin cenaze namazını yasaklayan “Genel Merkez”in ne gibi bir farkı kalıyor?

“Genel Merkez” bu durumda Alevi ve Alevilik düşmanlığı yapmıyor mu?

“Genel Merkez” asimile silahına sarılıp aslında Aleviliği kendisi asimile etmiyor mu?

“Genel Merkez” adını aldığı Pir Sultan’ın görüşlerinin neden tam tersi bir noktada kendini konumluyor?

Hem Pir Sultan’a “pirimiz” demek, hem de onun hilafına inançlar ve uygulamalar uydurmak münafıklık, ikiyüzlülük olmuyor mu?

Kendilerinden tamamen farklı inanan Pir Sultan’ın adını taşıyan bir kurumun koltuğunda oturmaya utanmıyorlar mı?

Derneğin adını mesela “Alevileri Asimile Etme Derneği”, “Alevi Düşmanı Derneği” yahut “Pir Sultan’a Muhalefet Derneği” gibi bir isimle değiştirmeyi düşünüyorlar mı?

İki sayfalık açıklamada şeriatı bir yerde yermek, bir yerde övmek nasıl bir “zeka”nın eseridir?

Alooooo!!!!!

“Genel Merkez”, sesim geliyor mu!!!!

Kaynaklar:

1- https://www.facebook.com/108748954193983/photos/a.115710116831200/226902739045270/

2- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 285.

3- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 285.

4- Bunun hakkında çok sayıda yazı yazdım. Odatv ve veryansıntv’de ki konuyla ilgili yazılarımı okuyabilirsiniz.

5- Detalar için bkz.: https://odatv4.com/aleviler-cenazelerde-saz-calar-miydi-28101859.html

6- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 223.

7- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 99.

8- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 101.

9- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 240.

10- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 286.

11- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 88.

12- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 79.

13- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 219.

14- İsmail Özmen, Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 2. Cilt, (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995), 148

15- Abdulbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, Pir Sultan Abdal, (İstanbul: Derin Yayınları, 2010), 248.