Tarihçi Mustafa Solak, Ayasofya araştırmalarını kitap haline getirdi

Aynı zamanda TUM-HABERLER.COM yazarı da olan tarihçi-eğitimci Mustafa Solak, Ayasofya üzerine ortaya atılan iddiaları incelediği 'Atatürk ve Ayasofya' eserini yayımladı. Tarihçi Mustafa Solak'ın kitabı hakkında, yine Ayasofya denilince, otorite kabul edilen bir başka isim, Ayasofya Müzesi eski Müdürü Erdem Yücel bir sunuş yazısı hazırladı. İşte o yazı:

Tarihçi Mustafa Solak, Ayasofya araştırmalarını kitap haline getirdi

24 Kasım 1934’te Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle müzeye dönüştürülen Ayasofya’yı tekrar ibadete açma istekleri 1950’li yıllarında başlamıştır. Aradan geçen 70 yıl boyunca gündemde tutularak Ayasofya tartışıldı. 10 Temmuz 2020 tarihinde Danıştay’ın 24 Kasım 1934 tarihli kararnameyi geçersiz sayarak iptal etmesinden sonra aynı gün Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle tekrar 24 Temmuz 2020 tarihinde ibadete açıldı.

Dünya Kültür Mirasının önde gelen yapılarından olan Ayasofya konusunda yerli ve yabancı kaynaklarda çok sayıda eserler yazılmıştır. Bunların büyük çoğunluğunun konusu mimarisi, mozaikleri ve Osmanlı döneminde yapılmış olan yapılardır. Bilimsel değeri olan eserlerin yanı sıra popüler ve rehber niteliğinde olanlar da onları tamamlamıştır.

Ayasofya Müzesinde belirli aralıklara on yıl iki ay müdürlük görevini üstlenmiş, idari işlerin yanı sıra Ayasofya’nın sanat tarihi yönüne de eğilerek yerli ve yabancı kaynaklarda araştırmalarım yayınlanmış, çeşitli sempozyumlarda bilgiler sunmuş, bazı kuruluşlarda da söyleşiler yapmıştım. Ayasofya’nın mimarisini, mozaiklerini ve Osmanlı dönemi eserlerini kapsayan geniş çaptaki bir kitabım da yayınlanmak üzeredir. Araştırmacılar Ayasofya’yı çoğunlukla bu yönüyle ele almışlardır. Oysa onun bir başka yönü daha vardır ki; belki de uzun ve zorlu bir araştırma gerektirdiğinden üzerinde çok az durulmuştur. Ayasofya’nın müze olmasıyla birlikte ortaya bir takım iddialar atılmış, bazıları kendilerine paye verebilmek, bazıları da kendilerinden söz ettirebilmek için belgelere dayanmayan yanlış bilgilerle ortalığı karıştırmışlardır. Zaman zaman siyasetçiler de gündemi değiştirmek için Ayasofya’ya sarılmışlardır!

Kendilerini bu yönde ehil görenler (!) Ayasofya’yı müzeye dönüştüren kararnamenin gerçek olmadığını, Atatürk’ün imzasının sahte olduğunu, O’nun haberi olmadan müzeye çevrildiğini, Batı’nın bu yönde etkili olduğunu bile söylemekten çekinmemişlerdir. İşin acı yönü de konuyu bilmeyenlerin bu yalan yanlış söylemlere inanmış olmalarıdır. Bazen de doğru söylenen bir sözü çarpıtarak bambaşka bir anlama sokmaya çalışmışlardır. Bunun bir örneği kısa bir süre önce benim başıma da geldi; gülüp geçtim ama yine de yazmadan edemiyorum. Pelin Çift ve Erhan Altunay, yazdıkları “Ayasofya’nın Gizli Tarihi” adlı kitapta, benim “Ayasofya müzeye çevrilirken etrafındaki Osmanlı eserleri yıkıldı” dediğimden, Osmanlı Ayasofyası’nın bilinçli bir şekilde yok edilmek istendiğini düşündüğümden bahsetmişler. Oysa kendileriyle ne konuştum ne söyleşi yaptım. Yalnızca benimle röportaj yapan dergide “Ayasofya’yı çevreleyen mimari değeri olmayan parazit yapılar yıkıldı” demiştim. Osmanlı’nın son dönemlerinde Ayasofya çevresinde onu gölgeleyen sanat tarihi ve mimari değeri olmayan bir takım yapılar yapılmıştı. Kaldırılan onlardı ve son derece yerinde olmuştu. Yıkılanlar derme çatma ahşap evlerden başka bir şey değildi. Bu yalnızca toplumu yanlış yönlendiren, kendilerini bu yönde ehil sananlara küçük bir örnektir. Ayasofya müze olduktan sonra bu yönde yalan yanlış birçok şey yazılmıştır; yazanların bazılarını tanıyor ve onların kendilerinden söz ettirmekten başka amaçları olmadığını biliyordum. Meşhur sözdür; ağzı olan konuşur diye…

Ayasofya’nın mimarisi ve mozaikleri dışında sözü edilmesi gereken, belgelere, geçmişteki yazışmalara ve gazetelere dayalı bir araştırmaya ihtiyaç vardı ve hiç kimse onun bu yönüne eğilmemişti.

Gerçekten büyük bir boşluktu; adeta iğneyle kuyu kazmak gibi bir çalışmayı gerektiriyordu. Gün olmuş bunu kimin yapacağını düşünmüştüm. Sonunda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi’ni bitiren ardından Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsünde Yüksek Lisansını tamamlayan, bununla da yetinmeyerek Hukuk Fakültesi’ni bitiren Mustafa Solak isimli tarihçi, yazmış olduğu bu eseriyle büyük bir boşluğu doldurmayı başardı. Kendisiyle yüz yüze gelmedik ama telefon ve eposta ile çok kez görüştük. Bana yönelttiği soruları yanıtlamaya çalıştım, ayrıca konuyla ilgili de aydınlandım. Kendisinin Ayasofya konusu dışında yakın tarihimizle ilgili eserleri de bulunuyor.

Sayın Solak’ın yazmış olduğu bu eser kolay bir çalışma değildir. 1930’lu yıllardan bu yana basını incelemiş, arşivleri didik didik edip en ince ayrıntıyı bulmuş ve o belgeleri bir araya getirerek yorumlamış. Bu arada zaman zaman ortaya atılan yalan yanlış iddialara da değinerek gerçekleri ortaya koymuş.

Titiz bir arşiv araştırması sonucunda hazırladığı bu eseriyle Ayasofya konusunda gerçek belgeleri de kullanarak büyük bir boşluğu doldurduğu için Sayın Mustafa Solak’ı ayrıca kutlarım.

Sanırım bu eserden sonra kendini araştırmacı sanan, bilenin de bilmeyenin de Ayasofya konusunda yalan yanlış sözlerde bulunması, iddialar ortaya atması olanaksızdır.

Eski Ayasofya Müzesi Müdürü Erdem Yücel

Kitabı, yazarından imzalı olarak edinmek isteyenler için iletişim:

https://twitter.com/karahuseyinler?s=09