BU DA KARADENİZLİ FİTNAT HANIM

Gelelim Zübeyde Fitnat Hanım’ın ölümünde altmış iki yıl sonra doğan Karadenizli Fitnat Hanıma. Niçin Karadenizli Fitnat Hanım diyorum. Yıllardan beri Trabzon’la Ordu illeri Fitnat hanımı paylaşamıyorlar. Trabzonlular diyor ki, “Fitnat Hanım, Trabzon’da doğdu, Hazinedârzade Abdullah Paşa’nın kızıdır.” Ordulular ise: “Fitnat Hanım, Ordu’nun Aybastı ilçesinden ve Canikli Haznedarzade Süleyman Paşa’nın sülalesinden Abdullah Paşa’nın kızıdır.” İşin içine Canikliler yani Samsunlular girmeden ben sözü Fitnat Hanım’a getireyim. Önce, “Divân şiiri ” geleneği içinde terkipli diliyle, aşk ve şarap mazmunlarıyla farklı klâsik şekilleriyle dikkati çeken bu şairemizin bir gazelini okuyalım:

Sernigûn etti felek asayişim peynâmesin 

Çünkü dilşâd eylemez neşveyle ben mestânesin

(Felek huzurumu alt üst etti. Onun şarap kadehi benim gibi mest olmuş birinin gönlünü neşesiyle şâd eylemez.) Azm-i nûş- u sohbeti değmez anın hiçbir pula Neylerim zıll- serap âsâ şu mihmanhânesin (Onun sohbetine niyet etmek bir pula değmeyecek kadar değersizdir. Neyleyeyim şu misafirhânenin serap gibi gölgesini.)

Vâdi-i âlâm-ı gamda kaldım ey sâki-i dehr

Mahrem etti yâr zîra meclise bîgânesin

(Ey dünyanın sâkisi! Gam elemlerinin vadisinde kaldım. (Çünkü) Sevgili kendisine yabancı olanları meclise almadı.)

 

Pertev-i Câm- Cem’in ile fahr eylesin

Ba’d-i ezîn yâd etmesin Fıtnat gibi dîvânesin

(Dârâ,Cem Sultan ’ın kadehinin ışığını ölsün dursun .Bundan böyle Fıtnat gibi bir dîvânesini anmasın)

Divan Edebiyatı kadın şairlerin en önemlilerinden biri sayılan Fitnat Hanım, 1842 yılında Trabzon’da doğdu. Zamanın Trabzon valisi Hazinedarzâde Abdullah Paşanın kızıydı. Üç-dört yaşlarındayken, ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmişti. İyi bir eğitim görmüştü. Çok iyi derecede Farsça öğrenmiş, eğitimini evliliğinden sonra da sürdürmüştü. Güzelliği ile ünlenmişti. Kıskanç olan kocası, uzun ve güzel olduğu için Fitnat Hanımın kirpiklerini kestirmeye kalkışmıştı.

Fitnat Hanımın şiir ve edebiyatla uğraşmasından hoşlanmıyordu. Diğer Fitnat Hanım gibi mutsuzdu. Kocasının şiir ve edebiyatı men etmesi üzerine bir süre hattatlığa yönelmişti. Fıtnat Hanım güzel ve zekî olduğu kadar, “Gazel” söylemekte usta idi. Ne yazık ki bu alandaki yeteneği kıskanç ve kuruntulu eşi yüzünden körelmeye yüz tutmuş; hattatlıkla sanat arzusunu bastırmaya çalışmıştı. Kendi eliyle yazdığı Kur’an- ı Kerîm ’i armağan ettiği Süleyman Nazif’in beğenisini kazanmıştı.

Fitnat Hanım'ın şair yönü ve şiirleri Süleyman Nazif Bey tarafından keşfedilmiş edebiyat dünyasına tanıtılmışı. Ahmed Midhat Efendi ile akrabalığı vardı. Hatta gönül ilişkisi olduğuna ilişkin söylentiler vardı. Çekilmez hal alınca, Fitnat Hanım kıskanç kocasından boşandı. İkinci defa Bahriye Nezareti mektupçusu Mehmet Ali Efendi ile yeniden dünya evine girdi. 1911'de İstanbul'da hayata veda etti. Edirnekapı Mezarlığı'na defnedildi.

Fitnat Hanım’ın bir başka özelliği, geçen yazımda sözünü ettiğim Leylâ (Saz) Hanımla birlikte, Tanzimat döneminde yayınlanan dergilerde imzalarının görülüyor olmasıydı. Karadenizli Fitnat Hanım’dan bir gazel daha aktarayım:

Eylesin tesir-i derdin cânâne Allah aşkına

Girmesin gam hâneme bîgâne Allah aşkına

(Sevgili, derdine çare bulsun Allah aşkına. Yabancı kimse benim gam hâneme girmesin Allah aşkına.)

Kim bilir dert ehlinin hâlin yine yâri bilir

Kıl tarrahhum dîde-i giryâne Allah aşkına

(Dert ehlinin hâlini yârinden başka kim bilebilir? Şu ağlayan göze Allah aşkına merhamet et.) Bezm-i cânânım uzak bi sûziş-i hasret ile Gel seninle yanalım pervâne Allah aşkına (Sevgilinin meclisi uzaktır. Gel bu hasret ateşiyle Allah aşkına pervane olup dönelim.)

Bî-harâb-âbâd- ı aşkındır unutma rahm edüp

Fıtnat’ı gel eyleme dîvâne Allah aşkına

(Aşkından vîrâne olmuş şu Fitnat’a merhamet et. Allah aşkına onu unutup da dîvâne eyleme.)

Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Fitnat Hanım klasik edebiyatımızın değişik şekillerinde şiirler yazmıştır. Bildiğiniz gibi, Klasik edebiyatımızda Muhammes, beş dizelik bölümler halinde söylenen nazım şeklidir. Şart olmamakla birlikte bir muhammesin ilk beşliğindeki son dize, aynı beşlikteki diğer dört dize ile kafiyelidir. Beşlik sayısı dört ile sekiz arasında değişir. Yukarıya örnek aldığım gazelinde olduğu gibi “Allah aşkına” redifli bir muhammesinden bir kıta ile yazımı bitireceğim:

Etme rağbet düşmeni bed kâre Allah aşkına

Verme fursat öyle her mekkâre Allah aşkına

Olmasun mahrem rakib esrare Allah aşkına

Sen edersen razıyım azâre Allah aşkına

Kıl mürüvvet verme yüz ağyare Allah aşkına

Önceki ve Sonraki Yazılar