Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

YELDEĞİRMENİNİ KİM BULDU?

Birkaç hafta önce çok enteresan bir olay yaşadım.

Ch'ang Ch'un adlı Taocu Budizmin gelmiş geçmiş en büyük keşişlerinden birisinin Cengiz Han'ın daveti üzerine, giriştiği uzun seyahatine dair anılarını okurken rast geldiğim, Lin Chen-Nan tarafından iliştirilen küçücük bir notta, Semerkand'da, Türklerin ihtiyaçları olduğunda buğdaylarını öğütmek için kullandıkları yel değirmenleri gördüklerinden söz ediyordu.

Anlaşılan o ki, Çinli keşiş ve maiyeti hayatlarında ilk kez yel değirmeni görmüşlerdi. Yıl milattan sonra 1221.

Yine büyük bir rastlantı eseri olarak, bu notun heyecanı kafamı yorarken, iki oğlumun doktoru, herhalde çocuk hastalıkları alanında Avrupa'da da sayılı uzmanlardan birisi olan Prof. Dr. Sırrı Bektaş'ın baba ocağı Hacıbektaş ilçesinde, tarihlenemeyen, ama Hünkâr Hacı Bektaş Velî zamanından beri çalıştığına inanılan ve bir süredir işlevsiz kalmış bir yel değirmenini yeniden restore ettirmeyi üstlendiğini haber aldım.

Elbette, sevincimi tarif etmem imkânsız. Köklerine ve kültürüne derin bağlılığına imrenerek tanıklık ettiğim Sırrı Bektaş ağabeyin, öz tarihini ayağa kaldırmanın nişanesini kadim bir yel değirmenini müzeye dönüştürmekle anlamlı kılması umarım hepimize örnek olur.

Üreten, ürettiğini paylaşan, "hak değirmende olur" vecizesi ile tarih, ekenomi ve sosyolojiyi özetleyen bir kültürü en etkin ifade etmenin aracıdır, yel değirmeni.

Babaî ayaklanmasının 1239 tarihli olmasına bakarak Suluca Karahöyük'te 1240 yılından beri bir yel değirmeni vardır, diyebiliriz. Kesin tarihlemeyi akademisyenlere bırakıyorum.

Semerkand ve Suluca Karahöyük'te yaklaşık aynı tarihlerde yel değirmeni olduğunun ortaya çıkması beni hem heyecanlandırdı ve hem de derin bir sorgulamaya itti.

Peki, yel değirmenini kim buldu?

Önce, batıya bakayım dedim. 1843 yılında değirmencinin kitabını yazan Mathias Bachmann'a göre, yel değirmenleri 1300'lü yıllarda Almanya'ya girmiş. Nasıl girdiğini ise, levrai.de sitesi şöyle ifade etmiş: "pekçok kişi yel değirmenlerinin sabahyurdu (Asya) orjinli olduğuna ve Haçlı seferleri döneminde Avrupa'ya getirildiğine inanıyor."

Halep Üniversitesi eski rektörü, islamî bilim ve teknoloji tarihi konusunda uzman Filistinli Prof. Dr. Ahmad Yusuf Al-Hassan, 'Islamic Technology' eserinde yel değirmenlerini doğu İran, Horasan orjinli olarak göstermiş.

İngilizlere ve Amerikalılara göre ise, Çin, Orta Asya, Tibet veya orjini bilinmiyor!

Dünyanın herhangi bir şehrinde, azbuçuk entelektüel vasıfları olan birisine yel değirmenlerinin menşeîni sorarsanız, size hazırcevaplılıkla Hollanda, diyecektir.

Hollanda'nın "imajı" gerçekten de lale ve yel değirmenleri üzerine kuruludur. Heyhat!

Yel değirmenlerini kimin bulduğunu kesin olarak öğrenebilirsek, bunun bizim bugünkü yaşantımıza ne katkısı olabilir, diyebilirsiniz.

Gelin, tarih günümüzü ve geleceğimizi nasıl etkiliyor, sorusunu başka zaman tartışalım.

Eski adı Suluca Karahöyük olan Hacıbektaş ilçesinde kadim bir yel değirmeninin restore edilip hayata döndürülmesi, bence içinde tüm soruların cevaplarını da barındırıyor.

Bulmayı bilene, elbette.

Önceki ve Sonraki Yazılar