Umut Berhan Şen

Umut Berhan Şen

TÜRKİYE’NİN RUHUNU ARAYAN ADAM: KEMAL TAHİR

Bilinen adıyla Kemal Tahir ya da gerçek adıyla İsmail Kemalettin Demir, 13 Mart 1910’da İstanbul’da dünyaya geldi ve 21 Nisan 1973’te yine İstanbul’da vefat etti. 63 yıllık yaşantısına, 23 roman, 2 hikaye, 7 film senaryosu sığdırmayı başardı. Türk halkı, onu Kurt Kanunu, Esir Şehrin İnsanları, Yol Ayrımı, Bozkırdaki Çekirdek gibi baş yapıt romanlarıyla tanıdı. Ancak onu asıl üne kavuşturan iki başyapıt var: Devlet Ana ve Yorgun Savaşçı.

Osmanlı imparatorluğunun kuruluşuna ilişkin oldukça özgün ve sıradışı bir yaklaşımla kaleme alınan Devlet Ana romanı, 1967 yılında yayınlandı. Eserde, Osmanlı devleti kurulmadan önceki Anadolu’nun görünümünü ve Anadolu insanının o devirdeki sosyo-ekonomik yapısını anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu özlemi de dışa vurmaktadır. Dolayısıyla, Kemal Tahir’in en önemli romanı olarak gösterilen Devlet Ana, onun fikir dünyasını ve tarih anlayışını en iyi yansıtan eserlerindendir. Ayrıca Kemal Tahir, Devlet Ana sayesinde Batı'nın iktisadi, sosyal ve inanç kurumlarının Türk kültürünün sahip olduğu kurumlardan farklı yapıda olduğunu ve bu nedenle de uyum sorunu yaşadığını ifade etmiştir. Nihayetinde bu roman, 1968 yılında Kemal Tahir'e Türk Dil Kurumu roman ödülünü kazandırmıştır.

Kemal Tahir, yaşamı boyunca güçlü iradesi, çalışma azmi ve sağlam yüreğiyle inandıkları doğrular çerçevesinde çalışmış ve üretmiştir. Sosyalist olmasına rağmen, savunduğu ideolojiyi Anadolu’nun toplum yapısına uyarlamak için öncelikle toplumu anlamaya çalışmış, edindiği bilgileri de edebi bir anlam zenginliğiyle romanlarına aktarmayı başarmıştır. Bu noktada, onun kaleme aldığı en sıradışı ve özel eserin; Yorgun Savaşçı olduğu bir realitedir. Zira bu eser, Kemal Tahir’in yakın dostu Halit Refiğ tarafından senaryolaştırılarak 1980 yılında TRT için dizi olarak çekilmiştir. Dizinin film kopyaları 12 Eylül sonrası devrin askeri cuntası tarafından yakılmak istenmiş ve sadece bir adet kopyası devrin TRT genel müdürü merhum Turgut Özakman tarafından saklanarak kurtarılmıştı.

Kemal Tahir, ‘Yorgun Savaşçı’ romanında İstiklal Harbi yıllarının başlangıcını İttihat Terakki üyelerinin ve Teşkilat-ı Mahsusa mensubu subayların maceraları ekseninde sürecin görünmeyen yönleriyle ele almıştır. Romanda, mütareke devri sonrası Anadolu’daki yeraltı teşkilatlanması ve ordunun yeniden kuruluşu sürecinde etkin konumda olan İttihatçıların başından geçen olaylar ve mücadelenin zorlu koşulları anlatılmaktadır. Yorgun Savaşçı’da zaman, sıra dizimsel olarak ilerlemektedir. İttihat ve Terakki’nin devlet yönetiminde etkisinin azaldığı 1919 yıllarından başlayarak Milli Mücadele’nin başlangıç yıllarını kapsar. 6 Şubat 1919’da başlayan roman 1920 bahar aylarında sona erer. Vaka zamanı ile anlatılış zamanı itibari zaman ile aktarılır. ‘Vaka zamanı’ ile ‘anlatma zamanı’ arasında geçen belli bir süre vardır. Yorgun Savaşçı’da, yazar-anlatıcı bu ikisi arasındaki farkı, roman yazma kabiliyeti ile roman unsurlarının da işleviyle kurgulamıştır.

Kemal Tahir, İttihatçı kadroların mütareke devrinde toplumdan soyutlanışını, hapse atılmalarını, Malta’ya sürülmelerini, dağılmalarını, yaşanılan kahredici fakru zaruret halini ve en nihayetinde, herkesi şaşırtacak bir şekilde Teşkilat-ı Mahsusa ve Kuvay-ı Milliye ruhu içinde yeniden doğuşlarını da İttihatçı Yüzbaşı, nam-ı diğer ‘Cehennem Topçu Cemil’in şahsının maceraları etrafında kurgulamıştır. Elbette bu eserde, Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızdan başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, Batı cephesinde 17. Kolordu komutanlığını yürüten merhum Albay Bekir Sami Günsav, Milli Mücadele dönemi ilk başbakanlarından da olan meşhur Hamidiye kahramanı Rauf Orbay, Kuvva-yı Seyyâre komutanı Ethem Bey ve ağabeyleri, Enver Paşa’nın amcası ve Kûtü’l-Amâre kahramanı olan Halil Paşa, devrin en kıdemli generallerinden olan Yusuf İzzet Paşa gibi yakın tarihimiz içinde yer bulan önemli isimler de romanın gerçekçi ve sürükleyici kurgusunda yerlerini alıyorlar.

Yüzbaşı Cemil tamamen kurgu ve hayali bir karakter olmasına rağmen tarihimizde vuku bulmuş olayların okuyucuya aktarılması bakımından oldukça önemli bir işleve sahip. Tipik bir İttihatçı subay profili çizen Yüzbaşı Cemil, yenilgi sonrası derin bir psikolojik sarsıntı ve travma geçirir. Baş karakter Cemil için, kırılma anı da işte tam bu noktada gerçekleşir. Aslında Yüzbaşı Cemil üzerinden anlatılmak istenilen, tüm İttihatçıların ve o devrin genç idealist subaylarının yaşadığı hayal kırıklığı ve ruhsal çöküntüdür. Lakin yaşanılan bu travmatolojik süreç, Cemil ve silah arkadaşlarının tekrar ayağa kalkıp, savaşmasına da vesile olacaktır.

Eserin 110. ve 120. Sayfalarında, Cemil’in 7. Ordu’dan ayrılırken, Mustafa Kemal’den aldığı altı araba dolusu silahı, Teşkilat-ı Mahsusa şeflerinden Kuşçubaşı Eşref Bey’in Salihli’deki çiftliğine teslim etmesi anlatılmaktadır. Gerçekten de İstiklal Harbimizin başlangıcında, yeni kurulan ordunun teçhiz edilmesi, henüz 1918’in Kasım ayının ilk günlerinde, Eşref Bey’in çiftliğine nakledilen bu silahlar sayesinde olmuştur. Yorgun Savaşçı, Türk edebiyatına ait tarih romanlarında, Teşkilat-ı Mahsusa’ya değinen az sayıda örnek arasında, bir ilk olması açısından fevkalade önemli bir yere sahiptir. Kemal Tahir’in de bu eseri yazarken üç bin sayfa civarında not tuttuğunu ve döneme ait belgeleri titizlikle incelediğini unutmamak gerekiyor.

Kemal Tahir’in eserde toplumsal yabancılaşmayı eleştirirken kullandığı sembol Alman Von Kres Paşa’nın Dürbünüdür. Eserin ilk bölümüne de adını veren dürbünü Cemil elinden düşürmez. Dürbün, oryantalist bakış açısının sembolüdür. Dürbün konusunda Dr. Münir adlı eski İttihatçı karakterin yorumlamaları bize ışık tutacaktır. Dürbün ile dışarıyı seyrederken inzibatlar tarafından kovalanan İttihatçı Diyarbakır valisi Doktor Reşit Bey’in kendini öldürüşünü görmesini Cemil anlatır. Sonrasında ise Cemil’in dürbünü üzerine Dr. Münir’in Halil Paşa’ya yaptığı yorum oldukça ilginçtir:

-Onlar öyle dürbünlerdir ki Paşa Amca, Von Kres Paşalar, önceden neleri hazırlamışlarsa ancak onu gösterirler! İstersen Kâbe’de ol! Von Kres Paşa’nın dürbünü, kan, ölüm, çöküntü, Türkçesi hep rezillik gösterir, yüzde elli de aptallık… Büyük Cemal Paşamız da, bir kum tepesinden, Kanal’a öyle bir dürbünle baktı. Onun ki Kres Paşa’nın değil, palabıyık Vilhelm’in armağanıydı (Y.S. s. 111).

 Dürbün, eserdeki bu diyalogda, ‘gerçekleşen tüm bakışların batılı araçların güdümünde gerçekleştiğini ve onlar nasıl görüyor, göstermek istiyorlarsa o yönde gösteren' bir psikolojik manipülasyon cihazını sembolize etmektedir. Dolayısıyla dürbün üzerinden derin bir oryantalizm eleştirisi yapılmaktadır.

 Günümüzde Kemal Tahir’in değerinin ve öneminin bilinmesi açısından, devletin onun fikirsel mirasına ve eserlerine sahip çıkması elbette ki önemlidir. Yakın süreçte Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri’nde vefa alanında merhum Kemal Tahir’e ödül verilmesi bu açıdan oldukça önemli bir adımdır. Kuşkusuz Kemal Tahir, bir romancı ve bir aydın olarak, cesareti, azmi ve gayretiyle bir hakikat savaşçısı olabilmiştir. Tarihimizle ilgili ezber bozan yaklaşımları ve tespitleriyle çok sayıda aydına da ilham kaynağı olmuştur. Nihayetinde Kemal Tahir, tüm bu yönleriyle aslında ‘Türkiye’nin ruhunu arayan adamolarak da tarif edilebilir. Vefatının 49. yılında, bir kopyası halen bulunduğu bilinen Yorgun Savaşçı televizyon dizisi uyarlamasının yeniden TRT ekranlarında izleyiciye sunulması, Kemal Tahir’in hatırasına karşı hem vefa hem de vicdan borcudur. Bitirirken son sözü yine Kemal Tahir’e bırakalım:

Tarihimizle garip bir kopuş gösterdik ve tarihimizi türlü sebeplerle horladık. Halbuki bunda haklı değildik. Çünkü Anadolu insanında büyük bir insani güç birikimi vardı.” Kemal Tahir

Umut Berhan ŞEN / SASAM Uzmanı-Yazar

umutsen91@outlook.com

Önceki ve Sonraki Yazılar