Ahmet Özdemir
“ANNABEL LEE” VE EDGAR ALLAN POE
Lise kaçıncı sınıftaydım anımsamıyorum ama, edebiyat kitabında yer alan bir şiir beni etkilerdi. Tekrar tekrar okur, empati yapardım. Benim meçhul ya da olmayan sevgilimi anlatıyordu. Sevgi ve aşk konusunda hazırladığım pek çok programda bu dizelere yer vermişimdir. Şiirin adı “Annabel Lee”ydi. Daha sonraki yıllarda şairi olan Edgar Allan Poe’yu ve hayatını edebi kişiliğini öğrenmiştim. Aynı şiirin birkaç çevirisini okumuştum ama bence en güzeli ilk okuduğum Melih Cevdet Anday’ın çevirisiydi:
“Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan melekler
Kıskanırlardı bizi
Bir gün işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı oradadır şimdi
O deniz ülkesinde
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet! Bu yüzden 'Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi'
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
Sevdadan yana kim olursa olsun
Yaşca başca ileri
Geçemezlerdi bizi
Ne yedi kat göklerdeki melekler
Ne deniz dibi cinleri
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee
Ay gelir ışır, hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orda gecelerim uzanır beklerim
Sevgilim sevgilim hayatım gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni...
Edgar Allan Poe aktris Elizabeth Arnold Hopkins ve aktör David Poe Jr.'ın ikinci çocuğu olarak 19 Ocak 1809'da Boston'da doğdu. Babası aileyi 1810 yılında terk etti. Annesi de bir yıl sonra veremden öldü. İskoç kökenli John Allan, Edgar'ı evine aldı. Allan ailesi resmî olarak Poe'yu evlat edinmemişti ama "Edgar Allan Poe" adını onlar vermişlerdi.
Kısa hayatına pek çok acılar, tatlar, sığdırdı. Bazen varlık içinde oldu, çoğu zaman da maddi sıkıntılar çekti. Yazar olarak geçinmeye çalıştığı süre boyunca sürekli olarak para ya da diğer konularda yardım için birilerine yalvarmak zorunda kalmıştı.
1835 yılında 26 yaşında olan Poe 13 yaşındaki kuzeni Virginia Clemm ile evlenmek için izin aldı. Virginia'nın genç yaşta ölümüne kadar on bir yıl evli kaldılar. Eşinin ölümü eserlerinin bazılarına esin kaynağı oldu.
Eşinin ölümünden sonra Poe giderek daha da fazla dengesiz hâle geldi. Poe'nun sarhoşluğu ve aykırı davranışları nedeniyle türlü ilişkileri yürümedi. Poe'nun "güzel bir kadının ölümü" temasını sıklıkla kullanmasının nedenini olarak eşi de dahil, bağlantılı olduğu kadınları kaybetmesine bağlarlar.
Edgar Allan Poe, Amerikan Gotik edebiyatın öncülerinden biriydi. ABD'nin ilk kısa hikâye yazarlarından oldu. Modern anlamda korku, gerilim ve polisiye türlerinin örneklerini verdi.
Kurgusal karakter olarak genellikle "çılgın dahi" ya da "ıstırap çeken sanatçı" portresiyle tanıtılmıştı. Birçok ünlü sanatçı gibi Poe'nun eserlerini de taklit edenler oldu. Taklitçilerin bir kısmı Poe'nun ruhu ile iletişime geçerek şiirleri yazdıklarını söyleyenlerdi.
Şiir ile olan ilk denemelerinden sonra Poe düzyazıya eğildi. Yaşadığı dönem daha çok edebiyat eleştirmeni olarak tanınmıştı. "Kurgu eserler üzerine Amerika'da eleştiri yazmış olan en titiz, felsefi ve korkusuz eleştirmen" olarak niteleyenler, onun için, bazen mürekkep yerine siyanür asidi kullandığını belirtirlerdi.
Bugün birçok kimse tarafından ABD'nin ilk büyük yazarı kabul edilse de Poe hayattayken sık sık küçük düşürülmüş ve yanlış anlaşılmıştı.
3 Ekim 1849'da Poe Baltimore sokaklarında hezeyan hâlinde iken bulundu. Götürüldüğü hastanede, 7 Ekim 1849’da öldü. Ölümünden önceki gece sürekli olarak "Reynolds" adını sayıkladığı söylendi. Poe'nun son sözleri "Tanrım zavallı ruhuma yardımcı ol" olmuştu. Ölüm belgesi de dahil olmak üzere tüm tıbbi kayıtlar yok oldu. Poe'nun hayatının son evresinin anlatıldığı 2012 yapımlı Raven (Kuzgun) adlı filminde ölümüne değinilmişti.
Bir Şiirini daha aktarayım:
BİR DÜŞÜN İÇİNDE DÜŞ
Alnına konsun bu öpüş
Ve, şimdi senden ayrılırken,
İtiraf edeyim ki
Günlerimi bir düş
Sayarken yanılmıyorsun;
Ama, umut gitmişse uzaklara
Bir gece ya da bir gün
Bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
Fark eder mi bu yüzden?
Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
Yalnızca bir düşün içinde bir düş.
Kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
Haykırışları içinde duruyorum:
Ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda
Ne kadar az! Ama nasıl da
Süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere
Ben ağlarken, ben ağlarken!
Ah Tanrım! Daha sıkı
Tutamaz mıyım onları?
Ah Tanrım! Tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan?
Bir düşün içinde bir düş mü
Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?