DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİNİ DİYORUM

Dünkü yazımda: “Öğretmenlerimiz, yıllar boyu destanlar yaratmışlardır. Bu bir övgü değil, gerçeğin anlatımıdır. Öğretmen, kişiliğini, mesleğinin onurunu, saygınlıkla yürüten bir sevdalıdır. Sevdası, okuluna ve öğrencilerinedir,” diye yazmıştım. Geriye doğru gelişi güzel baktığımızda, terör duvarının altında kalıp can veren öğretmenlerimizden bir bölümünü görüyoruz:

Nuriye Ak (11 Haziran 1993), Bayram Tekin - Yasemin Tekin (25 Ekim 1993), Neşe Alten (26 Ekim 1993), Buminhan Temizkan, Ali İhsan Çetinkaya, Metin Kaynar, Mustafa Karınca, Rüstem Şen ve Vedat İnan ‘11 Eylül 1994), Nurullah Saraç, Ersoy Yorulmaz, Ali Bulut, Mersin i Ragip Köse (11 Ekim 1994), Zeki Ödük, Mahmut Çatalkaya, Erol Ercan, Ali Yıldız, (4 Kasım 1994), Nesrin Ünügör, Cuma İbiş, Mustafa Sadettin Küçük ve Uğur Gören (1 Ekim 1996), Dilay Kerman (4 Eylül 2011), Şenay Aybüke Yalçın, (9 Haziran 2017), Ayşenur Alkan (21 Kasım 2022)

Ceyhun Atuf Kansu, Okulun yıkılan duvarının altında kalan köy öğretmeni Şefik Sınık’ın son sözlerini yazmış: “Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin." demiş hayata gözlerini yumarken Şefik öğretmen.

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Bütün çiçeklerini getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

Bütün köy çocuklarını getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Getirin, getirin...ve sonra öleceğim.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,

Kaderleri bana benzeyen,

Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları

Geniş ovalarda kaybolur kokuları...

Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri

Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,

Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini

Bacımın suladığı fesleğenleri,

Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,

Avluların pembe entarili hatmisini,

Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,

Aman Isparta güllerini de unutmayın

Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.

Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,

Ben bir Bahçe suluyordum, gönlümden,

Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,

Ne güller fışkırır çilelerimden,

Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,

Korkmadım, korkmuyorum ölümden,

Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Baharda Polatlı kırlarında açan,

Güz geldi mi Kopdağına göçen,

Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,

Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden

Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,

Eğin türkülerinin içine gömün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

En güzellerini saymadım çiçeklerin,

Çocukları, öğrencileri istiyorum.

Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,

Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,

O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.

Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,

Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,

Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,

Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,

Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,

Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,

Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,

Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Okulun duvarı çöktü altında kaldım,

Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,

Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,

Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,

Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,

Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.

Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

 

Sevgili dostlar, şimdi de öğretmene bir başka açıdan bakalım. Geleneklerimizde, göreneklerimizde, inanç dünyamızda öğretmene verilen önemden söz edelim. “Eğer Allah gökten yere inip bir meslek seçseydi, muhakkak öğretmen olurdu. Zira öğretmenlik her şeyden önce, bir Tanrı sanatıdır.” diyor Eflatun. Hazreti Ali de “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” demiş. Bizim inanç dünyamız da öğretmene büyük önem veriyor. Çünkü peygamberler dini, Tanrı sevgisini ve insanlık sanatını öğretmek için görevlendirilmiş birer öğretmendir. Bir hadiste, en güzel hediyenin, yararlı bir sözü iyice anlayıp anlatmak olduğu, bunun aynı zamanda bir yıllık ibadete denk olduğu bildiriliyor. Şimdi öğretmen şairlerden Güner Demiray’ın anasına gönderdiği mektubu okuyalım mı?

 

Oğlunu sorarsan anacığım,

Karlı dağların ardındadır şimdi,

Bir ülkü alev almış içinde,

Korlanan bir ocak gibi

Çetin bir öykü. Üzüntüleri batma anacığım,

Yavrun ışık götürmüştür gecelere,

Umutsuzlara umut, Sayrılara ilaç götürmüştür,

Ve yürekler doluşu sevgiler...

Ve anacığım yavrun, Elif’lere Satılmış’lara

Yaşamak götürmüştür çiçek çiçek.

Ağlama anacığım

Oğlun kutsal savaşlar içindedir.

Köylülerle omuz omuza

Çalışmaktadır harıl harıl,

Can katmaktadır toprağa,

Ve çocuklar alfabbe sökmektedir

Bahar dalları altında. Kederlere varma anacığım,

Oğlun sessiz ve dingin koyaklarda

Yeni çağ türküleri söylemektedir.

 

Evet bu şiirden sonra kaldığımız yere dönelim. Tarihimizde öğretmene verilen önem, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Ali Kuşçu, Molla Zeyrek gibi nicelerinin şahsında öyküleşmiş. Yüzyıllar boyu dünyanın her yerinde öğretmenlere değer verilmiş baş tacı yapılmıştır.

Sevgili dostlar, yarın “Ziller Çalacak” diyeceğim ama, Ziller çalmıyor ki. Nostaljiyi yaşarken, zillerin çalacağı günlere özlemimizi yazacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar