HAYDİNDİ TIKIR TIKIR YALLAH YALLAH!

Trenden, kağnıdan söz ettim. Bugün de atlı arabalardan söz edeceğim. Bilmem yanılıyor muyum? Çocukluk günlerimde kağnıların yerli halk tarafından, arabaların da muhacirler yanı göçmen aileler tarafından kullanıldığına dikkat etmiştim.

Kağnılar yavaş yavaş, aheste aheste gacur gıcır giderker, arabalar daha hızlı, tıkır tıkır taşırdı. Birinde mazu denilen ana taşıyıcı, iki ucunda takılmış tekerle birlikte dönerken, diğerinde dingile takılı metal aksam üzerinde dönerdi. Birini öküz veya mandalar çekerken, diğeri atlara özgüydü. Buradan toplumsal bir yorum yapmak istemiyorum.

At, yüzyıllar boyu bütün insanlığın ulaşım aracı olmuş. Ama Türkler atı ailesinin bir parçası saymış. Lüks değil, sosyal hayatın her devresinde yer alan, güvenilir bir arka-daş olmuş. Dede Korkut’un yiğitleri birer adsız kişiyken at ve silahı ile ad aramaya çık-mışlar. Halk inanışında, iki varlık emanet olarak dahi kimseye verilmez: At ve avrat. Bu sözün Anadolu'da daha yaygını “At avrat silah” biçimidir. Motorlu ulaşım araçları yaygınlaşıncaya kadar, ulaşımın ağırlığını atlar taşıdı. Binek olarak kullanıldığı gibi yollarda arabaya, cephede topa, terkisinde mermiye, tarlada sapana koşuldu.

Arabalı, yaylı, talikalı yüzlerce türkü dilden dile söylene geldi. Bu araçların hepsinde insanlar bir yerden bir yere ulaşmaktaydı.

Birkaç örnekle yetinelim:

“Arabacı arabacı / İşte sana ben kiracı” sözleriyle başlayan İstanbul türküsünün “Yallah yallah yallah yallah / haydindi tıkır tıkır yallah yallah” nakaratında atların ayak sesini duyumsarsınız. Tekirdağ Malkara türküsünde “Arabalar gelir geçer (aman) / (yavrum aman) Hovardalar candan çeker” sözleri yer alırken Denizli Acıpayam türküsü , arabaların tıkır mıkır geldiğini haber veriyor. Erzurum türküsünde araba resmediliyor: “Arabam mazılı-dır / Üstü gül yazılıdır” Rumeli türküsü de öyle: “Arabamın tekerleği mor boya” denilir-ken daha sonra gümüşten ve vişneden olduğu söylenmiş. Balıkesir Balya’lı türkü yakıcısı şanssızlığını şöyle anlatmış: “Arabam taşa geldi / Konağa paşa geldi / Çekilecek dert değil / Çekiyom başa geldi..” “Arabaya taş koydum / Ben bu yola (gül yastığa) baş koydum” sözleriyle başla-yan onlarca türkümüz yurdun dört bir yanında söyleniyor. Burdurlu “Arabamın tekeri / Çıkamaz yokuş yukarı” diyor. Yozgat’ın güzel oyun türküsü arabacının arabayı tez getirmesi üzerine kurulmuş. Belli ki Azerbaycan türküsünde arabalar sevilen birini getirmekte: “Arabalar gelir goşa / Canım gurban galem gaşa” denilmekte. Bu da Denizli’den: “Gökte yıldız tek gider / Arabası çift gider / Oğlan hasta olunca / İlacı kızdan gider…”

YAYLI TALİKA FAYTON Atların çektiği arabaların bir türü ne “yaylı” deniliyor. Şu Keşan türküsü ne gü-zeldir: “Yaylı gelir taşlıktan / Dingil çıktı başlıktan / Şu köyün oğlanları / Evlenemez başlıktan…” Şarkışla’da faytona yaylı diyorlar. Bir türküde “Yaylı geliyor yaylı / Bizi bindirse bağri” deniliyor. Ordu Ünye türküsünün nakaratında “Galeden indir beni / Yay-lıya bindir beni / Gapılar kitliyise / Bacadan indir beni” sözleri yer almış. Yozgatlı geli-nin Ömer’e şartı var: “Aynalı körük (fayton) olmazsa / Ben gelin gitmem / Ud kemani çalmazsa / Aynalı körüğe binmem” Rumeli yörelerinde arabaya “Talika” deniliyor. Türkülerimizde böylece anılmış: “ Merdivenden inelim / Taligaya binelim / Nikahımız kıyılsın / Evimize gidelim…” Bir başka Rumeli türküsü sitemli duyguları yansıtmış: “Aman Emine’m aman ne hal oldu bilemedim / Gelin oldun amma daligaya binmedim / Güvey oldum amma al yanaktan öpmedim…” Bir Tekirdağ ağıtında tuzağa düşürülen gencin cansız bedeni talika ile ta-şınmakta: “Talikamdan kanlar akar / Anem bubam yola bakar / Çifte kurşun yürek ya-kar…”

Çok eskidenr köylerle ilçeler arasında gidip gelen araçlar yoktu. Aslında yollar da yoktu.

Yüzyıllar öncesinde Sümerlerde olduğu gibi, köylere postaları atlı posta dağıtıcıları getirirlerdi. Atlı posta dağıtıcıları sıcak, soğuk, kar tipi demeden köylere en az haftada bir gün mektup, telgraf, celp, diğer tebligatları ulaştırırlardı. Atlı postacıların her türlü koşullara dayanabilmesi için güçlü kuvvetli olması gerekirdi. Onların ya da posta arabalarının bir adı da “tatar”dı. Bir Erzincan türküsünde “Erzincan’dan gelir tatar / Gamçısını atar tutar” denilmiş. Bu sözler Rumeli türküsünde şöyle olmuş: “Uzak yoldan çıktı tatar / Kamçısını göğe atar / Hasta olan handa yatar / Konduramam beyim seni…”

Önceki ve Sonraki Yazılar