Bora Özizmirli

Bora Özizmirli

İTİBAR SUİKASTLERİ YAYGINLAŞIYOR!

11 Ocak 2021 tarihinde yayımladığım yazımda, Türkiye'de anti-emperyalist çizgideki basına yönelik baskılardan söz etmiş ve bununla birlikte, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sadık bazı isimlerin hedef yapılabileceğini ve itibar suikastleri ile karşılaşabileceklerini özellikle belirtmiştim.

Aslında, gelecek dönemde;  itibar suikastlerinin artacağına dair tahmin yürütmek, hiç de zor değildi. Çünkü Türkiye,  2014 yılından bu yana İkinci Kurtuluş Savaşı vermekteydi. Bir savaş veriyorsanız, bu savaşın mutlaka içerde de yansıması olacaktır. 

Eğer, ülke olarak böyle büyük bir savaş veriyorsanız, karşı taraf her yolu deneyecektir. Bu deneyecekleri yollardan birisi de itibar suikastleridir.

İtibar suikastlerine en son uğrayanlardan birisi, eski devlet bakanlarından ve halen Türkiye Cumhuriyeti Prag Büyükelçisi görevini yürüten Egemen Bağış oldu. Tek bir cümle içerisinde açıklar isek; bu saldırıların, dışarıdaki savaşın içeriye yansıması olduğunu ve direk ABD ve İsrail arka planlı olduğunu söyleyebiliriz.

Elbette, Sayın Bağış'ın avukatı değiliz. Fakat, Türkiye'nin başta Doğu Akdeniz, Suriye'nin Kuzeyi, Libya, Azerbaycan gibi cephelerde savaştığını bilirsek, bu saldırıların neden yapıldığını da daha iyi kavrayabiliriz. 

Açıkça söylersek, Türkiye'yi teslim almaya çalışan güçler; AK Parti'yi içeriden yıkmaya, dejenere etmeye çalışarak, etkileme alanlarının dışındaki kadroların önünü kesmeye çalışmaktadırlar.

Belirtmekte fayda var, bu yazımızın ana konusu Egemen Bağış'a yönelik itibar suikastleri de değildir. (İtibar suikastlerini sonraki yazımızda daha detaylı inceleyeceğiz.)

Ancak geçtiğimiz günlerde Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin'in 1 Temmuz 2021 tarihli yazısına dikkatinizi çekmek istiyorum. Sayın Aytunç Erkin, Sayın Bağış'ın daha önceki açıklama ve çalışmalarını bilmiyor ya da eksik biliyor olsa gerek, neredeyse Büyükelçi Bağış'ı liberallerle aynı kefeye koyuyordu.

Aytunç Erkin o yazısında, Ergenekon terör örgütünden dem vurmuş, Ali Bayramoğlu'na ithafen Egemen Bağış'a daha açık bir ifade ile "liberallerle beraber" izlenimi vermeye çalışmıştı. 

Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmeyiz. Okuyucularımızı da bilgilendirmek amacıyla, Sayın Erkin'in değinmediği ya da eksik bildiği bazı noktaları bizler burada değinelim.

Öncelikle Sayın Bağış'ın daha önceki açıklama ve demeçlerini incelediğimizde, kendisinin her fırsatta vatanın birliği ve Türkiye'nin çıkarları noktasında uzlaşmaz denilen grupları uzlaştırmaya, Türkiye'yi bekleyen tehditlere karşı tüm milleti siyasi görüş, etnik köken, ırk ayrımı yapmadan birleştirmeye çalıştığını görürüz.

Bırakalım Sayın Bağış'ın libarellerle yan yana gelmesini, tam tersine Türkiye'yi savunan, vatansever, haklı olan herkesle beraber olduğunu söylemek, daha doğru bir tanımlama olacaktır. 

Bu davranış, aslında hem AK Parti'nin hem de Türkiye'nin ihtiyacıdır. İçinde bulunduğumuz şartlarda, bu ülkenin vatandaşları olarak dayanışma içinde olmamız şarttır. 

Egemen Bağış’ın iki durumda tutumu, esasen kendisinin tavrını ve siyasi yelpazenin içerisindeki konumunu açıklar, diye düşünüyorum. 


Bunlardan birincisi, Genel Kurmay eski Başkanı İlker Başbuğ ve ikincisi ise Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Ermeni soykırım yalanına karşı beyanatları nedeniyle İsviçre’de yargılanması olaylarıdır. Bu iki örnek de, FETÖ'nün Türkiye'de etkinliğini en fazla arttırdığı dönemlere denk gelmektedir.

1- Türkiye'nin vatanseverleri ABD güdümündeki Fetö'nün mahkemelerinde yargılanırken Egemen Bağış bu kumpasa ortak olmamış, yargılanan vatanseverleri de desteklemiştir.

Diğer taraftan; FETÖ’nün ilk hedeflerinden birisi olan Genel Kurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ’un tutukluluk sürecinde, avukatı ile düzenli iletişimde bulunan Egemen Bağış’ın dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan ile Başbuğ arasında iletişim köprüsü vazifesi görmesi ve bunun neticesinde Erdoğan’ın Başbuğ’un tutuksuz yargılanması gerektiği yönündeki açıklamasını yapması hain terör örgütünü daha çok saldırgınlaştırdığı da belirtilmesi gereken bir husustur.

2- İkinci örneğimiz ise; yine Ergenekon soruşturmaları mağduru olan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile ilgilidir. Bilindiği gibi, Doğu Perinçek Avrupa'da “Ermeni soykırımı yoktur!” demiş, arkasından bunu söylediği için İsviçre'de hakkında dava açılmış ve yargılanmıştı. 

İlker Başbuğ örneğinde olduğu gibi, Egemen Bağış, Perinçek'i de İsviçre'de yalnız bırakmamış, yanında yer almıştır. "Bakın ben şu anda İsviçre'deyim. Ermeni Soykırımı olmamıştır diyorum. Hodri meydan isteyen gelsin tutuklasın beni" şeklinde açıklaması internet ortamında, halen mevcuttur!

Eski Bakan Bağış, 2020 yılında, Ulusal Kanal'da katılmış olduğu canlı yayında ise şu sözleri kullandı: “Doğu Bey yargılanırken siyasi görüşlerimiz farklı bile olsa kendisinin orada ortaya koyduğu milli duruş Türkiye adına çok önemliydi. Avrupa Konseyi Parlemanterler Meclisi'nde Türkiye'yi temsil eden milletvekillerimizin neredeyse tamamı hep birlikte gittik ve Doğu Bey'e destek vermeye çalıştık.”

İlker Başbuğ'u ve Doğu Perinçek'i  beğenelim veya beğenmeyelim, ama liberal olmadıkları kesindir ve üstelik FETÖ’nün hedefindeki en önemli kişiler oldukları gerçektir. 

Egemen Bağış'ın FETÖ'nün en güçlü olduğu dönemlerde bu iki kişiye haklı oldukları alanlarda desteklemekten de çekinmediği de ortadadır. Aslında, Bağış’ın hedef alınmasının nedenini de Türkiye’nin en kritik anlarında aldığı kritik ve kararlı tutumunda aramak daha doğru olacaktır.

Türkiye'de eleştirilebilecek onca siyasi varken, canla başla, Çekya'da Türkiye'yi en güzel şekilde temsil etmek için çırpınan Egemen Bağış'ın sürekli hedefte olmasının manidar olduğunu düşünüyorum. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlılığı ve kader birliği, FETÖ tehditi konusunda en başından beri AK Parti içerisinde en uyanık ve tehlikenin farkında olan az sayıdaki kadrolardan birisi olması, Bağış’ın hedefe konmasındaki asıl neden olduğu kanaatindeyim.

Bunlar, Aytunç Erkin gibi, bazı medya mensuplarının bilmediği, eksik bildiği veya bilse de, dikkate almadığı olgulardır.

Her şeye rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde ve diğer milli kuvvetlerce "TAM BAĞIMSIZLIK" okunun atıldığı bu süreçte, içeride birlik olup, farklılıklarımızla birlikte, daha çok dayanışma içerisinde olmaya mecburuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar