
Güneş Gürseler
"NİTELİKLİ YARGILANMA HAKKI" İŞLEVLİ KILINMADAN "İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI" İŞE YARAR MI?
Yeni bir “İnsan Hakları Eylem Planı” daha hukuk tarihimizde yerini almak üzere açıklandı.
Öncekiler gibi yargı işleyişindeki aksamaları giderebilecek, hemen hepsi desteklenebilecek nitelikteki önerileri içeren hoş bir plan.
Plan güzel, hoş da “eylem” kime emanet?
Neden dönüp dolaşıp aynı şeyleri tekrar ediyoruz?
Demokrasinin Türkiye serüveninde geldiğimiz nokta, “Türk tipi başkanlık sistemi” ile fiilen işlevsiz kalan bir erkler ayrımı değil mi?
Bu tabloda kavgasını yargı üzerinden yapan bir siyaset anlayışı ve bu anlayış sonunda siyasetin yargısallaşması.
Asıl sorun demokrat olamamak, demokrasiyi özümseyememek ve erkler ayrımını işlevli kılmak istememektir.
Bu konumdaki yargının sorunlarına çözüm aranırken görmezden gelinen, hukuk eğitim ve öğretiminin yetersizlikleri ile bunun yargı mensuplarının; hakim, savcı ve avukatların niteliklerine etkileridir.
Bağımsızlık ancak bilgisizlikten ve keyfilikten arınmış, iyi eğitimli uygulayıcılar eliyle gerçekleşebilir.
Mecelle’nin “Hâkim, hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olmalıdır.” tanımı tüm zamanlar için geçerlidir. Vatandaşların başvurduklarında haklarının tanınacağı mahkemelerin varlığına inanıp güvenmeleri devlet olgusunu ayakta tutar. Bu güveni sağlayacak olanlar ise sadece nitelikli hukukçulardır. Adil yargılanma hakkı da ancak nitelikli yargılama ile geçerlik kazanır. Nitelikli yargılamayı içermeyen bir sürecin sonunda adaletin gerçekleşmesini beklemek ne kadar gerçekçidir? Nitelikli yargılamaya ulaşmak için düzgün çalışmayanı sadece cezalandırmak çözüm olabilir mi?
Bu nedenle adil yargılanma hakkını “nitelikli yargılanma hakkı” ile birlikte düşünerek, bireylerin nitelikli hukukçular tarafından yargılanma isteklerini içeren bir insan hakkı olduğunu kabul edip tanımak gerekir.
Bu anlayışa ulaşılabildiğinde zaten insan haklarında ve yargı işleyişinde büyük yol alınmış olacaktır. Bu nedenle “hızlı” yargı gibi tehlikeli bir saplantının peşinden koşmak yerine niteliği yükseltmenin peşinde koşmak gerekir.
Yargıya olan güvensizliğin sadece nicelik eksikliğinden kaynaklandığı saplantısı ile “boş” hukuk fakülteleri açarak mezun sayısını çoğaltıp bunların hemen hepsini avukat, tartışmalı sınavları aşabilen birazını da hakim/savcı olarak tam yetki ile ülkenin dört bir tarafına dağıtmanın yargıda niteliği yükseltmediği bellidir.
Deneme yanılma metodu ile adalete ancak bu kadar ulaşılabilir. Yargı, deneyimsizlerin hata yaparak deneyim kazanmalarına olanak tanınabilecek bir alan olamaz.
Reformları yaşama geçirebilmek için nitelikli uygulayıcılara gereksinim vardır.
Ya da Büyük Atatürk’ün buyurduğu gibi;
“İdare-i maslahatçılar esaslı inkılâp yapamaz.”
9.3.2021