Haydar Yalçınoğlu

Haydar Yalçınoğlu

KAHROLSUN KORONA DİKTATÖRLÜĞÜ! KORONA YAZILARI -2

 Bütün dünyada, servetleri, benlikleri, heva ve hevesleri, makamları, saltanatları, şişirilmiş entellektüel ego balonları ile övünen ve mavi küremizi kana boyayan tüm savaş makineleri ile böbürlenen tüm insanları aciz kılan bu Korona virüsünün toplam ağırlığı ne kadardır dersiniz. Sekiz ila on gram kadar. Evet artık patlamış ego balonlarınızı tamir etmekle uğraşmayın ve kendinize gidebilirseniz pazardan yeni bir balon alın.

Makineler durdu – yeni ütopyalar .

“Aşkınlık boyutuna önceden sahip olan veya içlerinde bu boyutu harekete geçirebilenler... makinelerin, teknolojilerin, modern kentlerin, kısacası soğuk , insanlık dışı, tehditkar, samimiyetten uzak, kişiliksizleştirici, “barbarca” görünen katıksız bir nesnellik ve gerçeklik içeren bir şeyin oluşturduğu bu “ ruhsuz” dünyaya tamamen farklı bir anlam yükleyebilirler...

Simge olarak makineler, bir amaca ulaşmak için gerekli araçların tam ve nesnel gerekliliğinden doğan, ve gereksiz, keyfi, düzensiz ve öznel olan her şeyi dışlayan bir biçimi temsil eder,bu bir fikri (tahsis edildiği amacın fikrini) tam bir kesinlikle gerçekleştiren bir biçimdir.”

“Aslında makinenin biçimi tam da neyse onu ifade eder, yani KOZMİK ve İLAHİ düzene yönelik bir tür meydan okumayı ifade eder. Ancak kozmik ortamla ilişkisinde ‘Platon'cu bir fikir’ değil, zihni bir pıhtılaşmayı, daha doğrusu bir kışkırtmayı veya hileyi nakleder”. T. Burchardt, “ Aklın Aynası” İnsan , 1997, sh: 74-75

Makine uyuyor, makine uyanıyor, makine duruyor. Makine duruyor ve ütopyalar üretiliyor. Makine çalıştı ve ”kargaşa yasaların zinciriyle bağlandı” (Zamyatin). Bir gün salt bilgi makineyi durdurduğu zaman, ütopya olacak, merkezler yıkılacaktır.

Virüs ile birlikte makineler durdu ve büyük bir panik başladı, çünkü tüm kaos düzenini yasa zinciri ile bağlayan şey makineler idi. Yasalar tehlikeye girdi, yeni ütopya çağı başladı. İlk söyleyeceğim budur.

Şimdi küresel kapitalizmin tüm sahipleri makinelerin yeniden nasıl çalışacağını tartışıyor. Bunun için her türlü önleme rağmen, asla ve asla üretim birimleri kapatılmadı ve fabrikalar üretmeye devam etti.

Dünyanın bütün büyük ekonomilerinde ölümlerin fazla olmasının nedeni işçilerin üretim platolarına zorla sürülmüş olmalarındandır. Zenginler ise Bahamalardaki yeraltı saraylarına zaten çoktan çekilmişlerdi. Zaten tıp zenginleri tedavi eder ve fakirlik tedavi edilemeyen bir hastalık değil midir?.

Makine ölürse ne olacaktır. Kısaca bu küresel barbarlık çağının sonu, yeni Ortaçağ, yeni ütopyalar, yeni ve yatay üretim (şimdiden öğrenciler kentlerin ortak alanlarına patates ekmeye başladı ) yeni dinler ve yeni bir tevhid.

Belki de cennetten gelen yeni bir özgürlük dini inşa edilerek (bu niteleme Hegel'e aittir), devletlerin sonu yeni ütopyaların başlangıcı olacaktır.

Yeni bir zihin, yeni bir insan

Aristo, zihnin “kendine özgü bir niteliği olmadığı”, “bildiği şeyin özelliğini kazanmış” olduğunu söyler. (Aristo,Metafizik”, Sosyal yay. Sh: 69.).

Modern dünyada insan zihni kendine özgü bir niteliği yok ise, dış dünyada meydana gelen olguları kendi anlam dünyamıza nasıl transfer edeceğiz ve onu nasıl anlamlandıracağız. Bize bilmemiz için sunulan şeylerin özelliğini mi kazanacağız. Eğer öyle ise neler olacaktır.

Maslov Gereksinim Hiyarerşisi.

Abraham Harold Maslow (1 Nisan 1908 - 8 Haziran 1970) Rus göçmeni ABD’li bir akademisyendir. İnsanların çeşitli kıtlık, savaş, çatışma, salgın gibi dönemlerde davranışlarını incelemiştir.

Buna göre İnsanların ilk ihtiyaç düzeyi beslenme, barınma ve güvenliktir. İkinci düzlemede sevgi, saygı, yardımlaşma vardır. Üçüncü düzlem ise kendini gerçeklendirme aşamasıdır. Bu kendini gerçeklendirme düzeyi yaratıcılık, problem çözme, önyargısızlık, hakikati kabul, kendi hakkında eleştirel açımlamaları kapsar.

Buna göre ilk düzeydeki ihtiyaçları karşılanamayan insanlar asla ikinci ve üçüncü düzeylere geçemiyorlar. Hatta sürekli temel ihtiyaçlar düzeyinde kalma histeriler üretiyor. Bir taraftan sınırsız tüketen insanlar ile (tam tüketim), diğer taraftan hiç bulamayanlar arasındaki uçurum toplumsal histeri yaratıyor ve bir anda toplum zemberekten boşanmış gibi patlıyor. Bu basit bir neden gibi gözüküyor, ABD’de G.Floyd’un ölümü üzerine olan patlama insani değil, böylesi bir patamadır.

İşte salt temel gereksinim düzeyine muhtaç olan insanların ilk istediği güvenliktir. Açların, sefillerin, ayak takımının ve sürpüntü denilen ve toplumun en alt kesimini oluşturan Yupirilern ( Yupuri, Hz. Musa taraftarlarına verilen isim idi.) saldırılarına karşı korunma gereksinimi için daha mutlak devlet, daha jandarma devlet, daha silahlı muhafızlar toplayan devlet gereksinimi ortaya çıkacaktır. Bunun tipik örneği Çin’dir. İlk panikte birinci derecede savaş alarmı verdiler. Devletler yeni kolluk, bekçi..vb kadroları ihdasına başladı.

İngiltere Tudor Hanedanı kıtlık döneminde 1485 – 1649 yılları arasına iki düzine kadar ”poor law” denilen yoksulluk yasları çıkardı. Kent soylu sınıfın yaşadığı kentlere fakirlerin girişi yasaklandı, fakirlere seyahat yasağı getirildi, hırsızlık idam cezası kondu. Mutlak sefalet vardı ve mutlak devlet de tabii. Bir kural vardı: ekmek azalmış ise kelepçe artar.

Bence bu virüs uzun sürerse ilk olası sonuç daha otoriter ve totaliter devletler ve bu devlet biçimini örgütleyecek Peronist , popülist, demogog liderler dönemi de olasıdır.

İkinci bir kolonyalist sömürgecilik mi?

Şurası açıktır ki, Çin sahip olduğu büyük mali kaynakları ile, Afrika’nın aç kalmış ve çatışmalı ülkelerine sürekli paralar aktarmaktadır. Bu kredinin maliyeti sadece faiz değil, ödenmediği taktirde tüm alt yapı kaynaklarının da devrini içermektedir. Bunun yanında bu ülkelere nüfus da aktarılmaktadır.

Bu sadece sömürgecilik değil, aynı zamanda yeni bir kolonileştirme çağını da açabilir ve sekiz gramlık bir vürüsün tüm Afrika’yı teslim alması kaçınılmaz görünmektedir. Yakın zamanda Türkiye Çin Büyükelçilik sözcüsü Ceviz Kabuğu programında bunu ikrar etti.

Yeni bir Yupiri hareketi mi?

Tevrat’ta Genesis’ten sonraki bölüm Oksodus’tur. Oksodus çıkış demektir. Mısır'da köle statüsünden bile aşağı koşullarda zorla çalıştırılan insanların, Firavunun ülkesinden özgür topraklara Hz. Musa önderliğinde yolculuğunu anlatır. Bir Tuarek atasözüne gör,e çocuk yolda büyürdü zaten.

Bugün 70 milyon insan kendi ülkelerini terk ile göçmen olarak yollardadır. Akdeniz bir Müslüman mezarlığına dönmüştür. Bu göç koşulları İkinci Dünya Savaşı'nın koşullarını hatırlatmaktadır. O zaman 30 milyon insan yollara düşmüş ve dünya düzeni bozulmuş idi.

Bugün gidilecek bir özgür topraklar olmadığına göre, eğer insanlar kendi topraklarını özgürleştirmez ise, bu göç birkaç katına çıkacak ve mazallah yeni bir savaşın eşiğine sürüklenebiliriz.

Evet yeni Musa’lar nerede, nerede o geçip gitmiş güzel günler ?

Hawthrone Deneyi: 1920'li yıllarda Kalforniya'ya bağlı Howthrone kentinde bilim adamları aydınlatmanın verimlilik artışına etkisi için deney yaptılar. Bilim adamları ışık kudretini artırdığında verimlilik de arttı. Işığı azalttılar verimlilik yine arttı. Durumu işçilere sordular, her iki durumda verimlilik nasıl artıyor diye. İşçiler konunun ışıkla bir ilgisi olmadığını, dikey hiyerarşi içinde baskı ve zorlama yerine ilk defa kendileri ile yatay bir ilişki kurulduğu için verimliğin arttığını söylediler.

Oysa tüm dünyada çalışmaya ilişkin koşullar ağırlaştırılıyor ve aç kalan yedek işçi ordusu tehdidi ile, mevcut işçiler baskı altına alınıyor. Tüm ülkelerde rölövans sisitemi, bizde 4C denilen, işçi kiralama şirketleri (bu kölelikten kötüdür ve işçi ağaları işçi maaşlarını önemli bir kısmına el koyarak iş gücü sağlar) yaygınlaşıyor. Bu insanın kendine yabancılaştığı, verimin düştüğü, dikey hiyerarşi ve baskını artığı bir dönem demek.

Bundan sonra ne oluyor: İnsanların manevi dünyası çöküyor. Kognitif düzlem denilen bilme, anlama gibi çöküyor, simetri, güzellik gibi estetik düzlem, ideallerin ve yeteneklerin gelişmesi duruyor ve tinsel gereksinimler düzlemi de (dini inanç da bunun içinde) giderek çöküyor.

Son bir kamuoyu araştırması Z kuşağı denilen genç kuşakta ateistlerin oranının % 30'u aştığını belirtti.

Aslında yeni dünya prototipi için tam bir Gulag olan Çin Fabrikaları üzerine bir çalışma yapılırsa durum tüm çıplaklığı ile görülecektir. İnsanların nasıl zombileştiği açıkça belli olacaktır. Yeni nizam bu mu olacaktır? Ya da, yasaların mermer sütunlar üzerine siyah harflerle yazılmadığı ve insanların kalplerine kadife harflerle nakşedildiği; tüm isimlerin alt alt yazılmayıp, adımızın yan yana insanlığın hizasına yazıldığı yeni bir güne mi uyanacağız? Dikey hiyerarşinin yerini yatay düzlemde eşit ilişkiler mi alacak?

Bu konuda söyleyebileceğim şey. Tarihin bir amacı, doğanın da ahlakının olmadığıdır. İnsanlar alacakları tavra göre kendileri belirleyeceklerdir.

Yeni bir çatışma ve sosyalleşme mi?

Kısaca modern kapitalist toplum şu demektir. Devlet + ulus= sermaye. Sermaye giderek devletten bağımsızlaşıyor. Bu virüs sürecinde bu daha açıkça ortaya çıktı. Uzaya 17.000 uydu gönderen özel firmalar, aşı çalışmaları, kripto paralar, kızıl elmanın sonunu getirecek olan block chain,.ve ilh.

Gelecek süreçte devletler ile sermaye arasında bir çatışma kaçınılmaz gözükmektedir. Bu da devletlerin daha da otoriterleşmesi için diğer bir gerekçedir. ABD’de hemen hemen tüm sermayenin Trump’a karşı duruşu bundandır. Trump buna karşın hiçbir yasa, hukuk, devlet teamülü..vb tanımadan yel değirmenlerine saldırmaya devam etti.

Tüm dünyada da hukuk kuralları, yasalar ve anayasalar rafa kaldırılmakta; bunun yerini idari yönden yasa tahsisi denilen başkanlık kararnameleri almaktadır. (Başkanlık kararnamelerinin dünyada egemen olduğu dönemlerde yan dünya savaşı ya da iç savaşlar çıktı. Hitler'in kararname saltanatı sonucunda 2. Dünya savaşı, Luis Bonaparte'nin kararname devleti sonunda iç svaş çıktı). Birçok ülkede mevcut liderler için ölene kadar başkanlık teminat altına alınmaktadır (mevcut Çin Başkanı ömür boyu seçildi bile, Rusya bu konuda referandum deniyor, Azerbaycan’da Aliyev sonrası çocukları için anayasa değişikliği yapıldı, Mısır, Arabistan; Suriye, Ürdün, BEA.. vb ortada).

Bu bir çatışmaya hazırlık dönemidir. Sermaye ile devletlerin çatışması da safdil teorisyenler sosyalizm bile sanmaktadırlar. Bu sürecin daha kanlı olma ihtimali de vardır. Eğer süreç hızlanır ise, Ortaçağda olduğu gibi, koloni kent şehir devletleri (Venedik- Ceneviz kolonileri zengin banker ve tüccarların idi ve devletler güçsüz olduğu için, kendi ticari- kadroları ve faaliyetlerini korumak için kurulmuş idi) kurulacaktır.

Benim tahminim gelecek 50 ile 100 yıl arasında 2000 şehir devleti kurulacağı yolundadır.

İslam bilgeleri çürümüş ve yozlaşmış emirlere karşı ne önermişler idi. Bir kısmı tahammül, bir kısmı kıyam Ebu Hanifi ise TEMKİN (şartların olgunlaşmasını bekleme sonucu isyan).

Evet bu cebberrut – emperyal- kolonyalist dünya nizamına karşı ne dersiniz, Tahammül mü, Kıyam mı, TEMKİN mi?

Evet, kahrolsun sekiz gramlık korona diktatörlüğü.

08.05.2021 

Önceki ve Sonraki Yazılar