AK PARTİ VE MHP'NİN ÖNÜNDEKİ TEK ÇIKAR YOL OLAN SEÇENEK

Seçim artık aylara kaldı,zaman hızla akıyor. Geçtiğimiz yıllar içinde Türkiye geçmişte de olduğu gibi olağandışı siyasi gelişmeler içinde çalkalandı durdu. Biz millet olarak ayranı severiz ama siyasette bu kadar çalkalanma milletin kafasını karıştırır.

Özellikle son on senedir (yuvarlayarak tarihliyorum özel anlam çıkarılmasın) Türkiye dünya kaygan siyaseti içinde bir yerde, zoraki belli karanlık dehlizlere sokuldu arada birde ışık yakıldı ancak işler öyle bir gelişti ki uysallaştırıldığı düşünülen Türkiye, içinde kendisine biçilen role itiraz edenler çoğalıp durdu. İlk bayrağı kaldıranlar beklenildiği üzere Batıcıllaşmamış sosyalist solcular oldu ancak bu kesim zamanında önlem alınarak son derece küçültülmüş olduğundan dünyanın efendileri tarafından dikkate alınmadı. Fakat sonradan sütü saf Kemalist kesimde bu kesimin etki alanına girmeye başlayınca bazı siyasi önlemler alındı bazı cezalandırmalar ve suikastlar ile gözdağı verildi. Batılı efendilerin asıl korkusu sosyalist Kemalist ittifakından ziyade milliyetçilerinde bu çekime kapılmaları olduğundan her zamanki silahlar ortaya çıkarılıp bu durum engellenmeye çalışıldı. Ancak hiç beklenmeyen ve en tehlikeli oluşum bu bir araya gelmez sanılan üçlüye dinci millicilerinde yaklaşması olunca artık olabilecek en kötü senaryo hayata geçebilirdi bu nedenle de derhal ve panik halinde 15 Temmuz kalkışması daha doğrusu darbesi hayata geçirilmek istendi.

Bu girişimin öncesinde tek kalmış sosyalist çekirdek ve partisi her tür ahlak kalıpları dışında ve insanlık değerleri ayaklar altına alınarak sözde demokrasi savunucusu Batı tarafından tam bir faşizm yaklaşımı ile içeri tıkılıp sesi kısıldı ancak bunlar kadar tehlikeli olan eli kanunen silahlı Kemalist kesime de aynı tezgah ayarlandı. Bu iki farklı dünyanın ancak aynı ülkenin çocukları karanlık odalarda aslında ne kadar yakın düşündüklerini gördüler. Siyasetin çekim kanunu gereği partisiz olan partileşmeye başladı Batı ve yerli işbirlikçileri ciddi bir hesap hatası yapmışlardı. Hiç istenmeyeni bizzat kendileri hazırlayavermiş  oldular!

Ülkenin lideri bu süreç içinde yeni hedefin kendisi ve kitlesi olduğunu yaşadığı süreç içinde anladı. Ülkenin silahlı gücünün nasıl Batı tarafından ele geçirildiğini hatta başka bir silahlı güç olan Emniyet teşkilatının da  artık kontrolleri dışında olduğunu daha da acısı yargı sisteminde tamamen elden çıkıp gittiğini gelen bilgiler olan olaylar ve daha da vahimi yakın gelecekle ilgili planlar anlaşılınca devlet içinde “büyük temizlik “ için devletin kalan Çelik çekirdeği ile karar aldılar.

Bu Türk tarihinin en kritik kararlarından biri idi  ve o derecede gizli olması gerekiyordu fakat Batı ve işbirlikçileri adamları sayesinde bu “derin vuruşu “ engellemek için önceden yapılan planın dışına çıkıp her zaman başarılı sonuçlar alınmış darbe girişimini başlattı. Bu darbe sanılanın aksine milli görüşçüler tarafından değil ilk iki çekirdeğin kaynaşmasından ortaya çıkan sinerji ile engellendi elbette Türk halkının bağımsızlık tutkusunu da eklemek gerekir.

Neticede önemli oranda FETÖ cü diye isimlendirilen ancak gerçekte Batı emperyalizminin kulları ele geçirilip hak ettikleri cezalar verildi. Fakat! Evet burası çok önemli hala yılanın başı dışarıda olduğu gibi onları besleyen devletler ile hala ilişkilerin devam etmesi hem zamana uyarlı moral kaynağı olmaya devam ettirirken hem de önemli sayıda “büyük başın “ gizlenmesine hizmet etti.

Türkiye, ,Atatürk’ün yok edilmesinden sonra hızla savaştığı Batının yanında yer almış ve siyaset denilen şeyde iki odak arasında yakınlık tercihine inivermişti özellikle Avrupa’ya yakın duranlara “solcu “ denilmiş ABD ye yakın duranlar ise “sağcı “ denilerek gerçek sağ ve sol kavramları dejenere edilip bu durum uzun süre devam ettirilmiştir.

Gerçekten ilk defa sol kanat ortaya çıktığında ise çocukluk hastalıklarının kurbanı olarak ilk önderlerini darağacına gönderilmesine seyirci kalmıştır. Sonraki süreçte Batı derhal hızla gelişen sol hareketlerin içine sirayet edip kendi en Marksist en Leninist gruplarını çıkarıvermiştir…

Gelinen yer tercih edilen yer değildir. Tarih bir kez daha hepimize hem kalk borusu hem hücum borusunu birlikte çalmaktadır.Bu sese uymak istemeyenler bertaraf olup gidecektir.

Tarihimizin derin sesi bize “ birleşin “ demektedir yakın zamanda önlem alınmazsa baş gösterecek tehlike grupları değil, bütün milleti hedef almakta olacak bu hengameden kurtulmak belki mümkün olacak ancak bedeli çok yüksek olacaktır. Bu nedenle ülkemde siyaset yapan bütün milli güçler yabancı güçlerin donattığı partilere,gruplara,ekiplere kişilere karşı tek yumruk olmak görevi ile karşı karşıyadır.

Birinci olarak şu acı tespiti özellikle AK Parti ve kısmen MHP anlamak durumundadır.Bütün iyi niyetlere karşın ülke ekonomik olarak çıkmaza doğru gitmekte olup halk sadece yakın zamanlı düşünmekte bunun neticesinde ise bu krizi yaratan güçlerin iktidarı mümkün hale gelmektedir.

Bu durum karşısında acil olarak yapılması gerekenler;

1-) Türkiye’nin kadroları ne yazık ki çirkin siyasi ortam içinde hem siyasetten uzaklaşmış hem de umutsuz durumdadır.

2-) Türkiye’nin kadrolarının önemli bir kısmı tartışma götürmeksizin CHP tandanslı kişilerden oluşmaktadır. Bir kısmıda sosyalist gelenekten gelenlerdir.

3-) AK Parti ve MHP içinde kadrolarda karmaşa sürmekte olup kimin kim olduğu FETÖ taktiği gereği belirginleşmesi zor olmaktadır.Bunun doğal sonucu olarak maskelenmiş kişiler hükümetin ve Cumhurbaşkanının aleyhinde çalışmakta olup halkın tepkisine neden olmaya devam etmektedir.

4-) Yapılacak en akıllıca iş zaten CHP' nin etkili yerlerinden atılmış veya partiden uzaklaştırılmış bu kadrolara ciddi ve yetkili kişilerce çağrı yapılması ve de bu kişilere konumlarına uygun görevler verilmesidir. Bu çağrı sadece CHP kökenlilere değil geçmişi ve günümüz itibari ile Türkiye’den yana taraf alan kökeni ne olursa olsun bütün aydınları kapsamalıdır.

5-) Tehdit sadece şu veya bu görüşe karşı yapılmamaktadır bu nedenle şimdiki hali ile en karşıt bile görünse dahi bu kişiler yetkili makamlara gelince eldeki bilgilere göre tavır alacakları çok açıktır.

6-) İyi bildiğim için kendi alanımdan örnek vererek yazıma son vermek istiyorum. Uzun zamandır dar bir bölgede ve çok küçük imkanlarla değerli taş ve maden arıyorum. Bu nedenle de Türkiye’nin en büyük üniversite ve ilgili bölümlerine gittim konuştum tartıştım.

Hiç uzatmadan kesin fikrimi yazıyorum; her kim bir konuda yetkin ise makamsız ve yetkisiz her kim makam ve yetki varsa yetersiz ilgisiz paracı yabancı hayranı. Böyle bir ülke yüzlerce fakülte açsa neye yarar?  Başka bir ülkede olsa olay olacak derecede önemli mineraller bulmuşum çoğu Türkiye’de ilk defa bulundu bazıları dünyada çok ender düzinelerce ilgili ile yıllardır konuşup ayaklarına gitmeme karşın sonuç hep hüsran oldu. Sayın Cumhurbaşkanına ulaşmak için yıllardır gayret sarf ediyorum mümkün olmuyor! MTA yazı yazıyorum dört kişi gönderip yangından mal kaçırır gibi davranıp yeri öğrenip örnekleri alıp belge göndereceklerini söyleyip aylardır tutanağı  göndermiyorlar…Çeşitli üniversitelere verdiğim numunelerin hiç birini geri alamadım…Kendi dertlerimle yazıyı doldurmak istemiyorum ancak ülkeyi yöneten kişilere bu şekilde ilerleme sağlanmasının da asla başarılamayacağını haykırıyorum!

Devletin bütün kademelerine gerçekten gece gündüz çalışacak kendini yetiştirmiş kadroların ülkeyi durdurmak için görev yapanlardan kariyercilerden para tapıcılardan benbenci küçük kişiliklerden kurtarılıp yerlerini almaları tekrar yazıyorum “tarihin bize emridir bu emri dinlemeyenler, dinlenmeyecektir”

Önceki ve Sonraki Yazılar