BİLİM DAMLALARI BEŞ ( IŞIK HIZININ BULUNMASI )

Işık hızı uzun süre sonsuz olduğu kabul edildi.Tarihte pek çok ünlü ünsüz bilim insanı ışık hızını ölçmek için çeşitli deneyler yapmış ancak hep olumsuz sonuç alınmıştı.Bunun en büyük sebebi herhangi bir canlının bu kadar kısa zamanda reaksiyon gösteremeyeceği gerçeğinde yatar.Bilindiği gibi canlılarda (insanlarda dahil ) sinir yolu ile iletilen bilgiler ışıkla kıyaslandığında adeta hareketsiz gibidir.

Bu gibi nedenlerle bilim dünyasında ışık hızı hep bir muamma ve sonsuz hız olarak algılanıp değerlendirilmiştir.Eğer ışık hızının gerçek değeri olan yaklaşık saniyede 300.000 km olduğunu hatırlayacak olursak dünya üzerinde ki en uzak mesafesinde en fazla 20.000km olduğunu (ki aslında bu da gerçekte imkansızdır zira hem dünyanın eğitimi hem yükseltiler nedeni ile ) düşünürsek (dünya küre biçiminde olduğu için diğer 20.0000km yi mecburen devre dışı bırakıyoruz) yeryüzünde yapılacak bir deneyin sonuçsuz kalması anlaşılır durumdur.Işık hızı sadece uzay ortamında ölçülebilirdi veya ölçüm tekniklerinin çok geliştiği bir dönemde fakat o dönem henüz gelmemişti ancak teleskobun bulunması ile yeni bir çağ başlamış bulunuyordu.1610 yılında Galilie teleskop ile Jüpiter gezegeninin dört adet uydusunu bulmuştu (aslında 79 adettir) 1660 yılında ise Paris’te Kraliyet Gözlemevi müdürü olan “Giovannni CASSİNİ “ bu uyduların tutulmalarını kestiren cetveller hazırladı.Bu uydular Jüpiter’in önünden geçerken gölgesi görülebiliyordu. Casssini’nin bu uğraşılıarı bilim insanlarına boylam tespiti için yeni bir imkan yaratmıştı.Burada Paris için verili bir zaman içinde zaman farkına dayanıyordu. Denizde dahi karada yapılan bu gözlemleri karşılaştırarak boylamı hesaplama ihtimali doğmuş oluyordu ki bu durum yüzyıllardır asla başarılamamıştı.Ancak denizde hala şöyle bir sorun vardı,gemi sallandığı için teleskop sabitlenemiyor ayrıca bir deniz kronometresi yapılıncaya kadar da hassas ölçüm olamıyordu.Bu kronometre olayında ileride aşılacaktır.

Bilim insanı “Ole Romer “ Jüpiter’in “İo” uydusunun iki yıllık dönemine ait gözlem sonuçlarını inceledi ve Cassini ‘nin cetveli ile karşılaştırdı.Sonuçta dünya Jüpiter’e en yakın olduğu zaman alınmış gözlem ile en uzakta olduğu zamanda alınan sonuç arasında 11 dakikalık bir fark olduğunu buldu.Bu farkın tek bir nedeni olabilirdi,bu da ışığın dünyanın yörünge çapını kat etmesi için geçen zamana ait olmalı idi. Zaten yerin (dünyanın) yörünge çapını bilen Romer bu sayede ışığın hızını ilk kez ölçebildi.Bulduğu rakam ise 214.000 km/saniye olmuştur. Gerçek rakam olan 299.792 km/s ile karşılaştırıldığında fark olmasına karşın bulduğu sonuç çok önemlidir artık ışık hızının sonsuz olduğu sona ermiş oluyordu.Ancak garip olan şudur,bu bilimsel gerçek büyük çoğunluk tarafından kabul görmedi.

1729 yılında James Bradley yıldız paralaksı yardımı ile yeniden ölçerek ışık hızını 301.000km/s gibi gerçeğe son derece yakın olarak yeniden buldu.Işık hızı konusunda son noktayı ise tamamen farklı bir yöntemle çözen kişi “Hippolyte FİZEAU” olmuştur.Bu kişi artık gelişen ölçüm teknikleri yardımı ile ve laboratuvarda ışık hızını tereddüt yaratmayacak şekilde ölçtü.Bulduğu rakam ise 299.792,458 dir.

Şimdilik kaydı ile evrendeki en yüksek hız yukarıda yazılandır.

Önceki ve Sonraki Yazılar