BİR SINAV HİKAYESİ ÜÇ

Edirne’nin nahoş merasiminden sonra hayatım sıradanlaşmaya başladı.Bölük komutanı ve Bl.Astsb. ile aram çok iyi bölüğümüz de  muvazzaf subay sadece yüzbaşı var bazen iki bazen üç olmak üzere yedek subaylar oluyor bir adet kademe komutanı teknisyenimiz daima oluyor benim bulunduğum sürede benden genci dolayısı ile kıdemsiz hiç olmadı bir diğer adımda “çömez” bu ismi hiç yadırgamadım.Taburun ikinci kademesi uğrak yerlerimden biri burada taburun araç gereç ve silahları tamir ediliyor siparişler hazırlanıyor ayrıca bütün Tb. için de bir adet muhabere teknisyenimiz mevcut.Bu kişi ile sonradan eklenen görev dolayısı ile çok sık görüşeceğim.Taburun bir bölüğü KARAAĞAÇ’ta ki kışlada.Biz aslında burada ki alayın parçasıyız ancak TUNCA KIŞLASINDA bulunduğumuzdan buradaki topçu alay komutanlığına da kışla hizmetleri yönünden bağlıyız.Bu durum da yakında olacak olaylar açısından çok önemli olacaktı…
                                                 Bu zaman içinde arkadaşım Esvet’i bulmuş yaptığım hata içinde epeyce gülmüştük Artık Astsb.Orduevinde aynı odada kalıyoruz zaten sınıf okulunda aynı koğuşta kalmıştık.Esvet Aslan AKSARAYLI idi mütevazi kişiliği nedeni ile dikkat çekmişti,sınıf okuluna bizim tabirimizle “sivilden gelmişti” son derece sakin  güler yüzlü işin hep olumlu tarafını gören  kişiye güven telkin eden yapısı ile hepimizin “Esvet i” oluvermişti sırf bu arkadaşla beraber olmak için HASDAL kurasını değiştirmiştim kısacası yeniden bir araya gelmekten memnunuz ancak ve belki bu arkadaşla yakınlığım aslında benim mizacımı dengeliyor oluşu idi çünkü ben rahatı seven biri değildim.Zavallı arkadaşım bu durumun çok acı meyvesini sayemde tadacaktı.İlk benden gelen bela gazete nedeni ile oldu.O yıl AYDINLIK GAZETESİ yayın hayatına başlamıştı ve bizde bu işde katkı yapmıştık.Artık ilk defa devrimcilerin renkli bir gazetesi olmuştu ve tamamen yani  ekonomik olarak da bağımsızdı.O günlerde bağış olarak aldığım AYDINLIK KARTLARINI hala saklarım.
                                                                         Bir gün her zamanki gibi AYDINLIK gazetesini almış Orduevinin salonunda okuyorum yanıma müdür geldi.Müdür,kıdemli bir Bşçvş.kendisi de hemşerim Denizli/Acıpayam’lı.Bana sertce  “bu gazete yasak,buraya girmeyecek!”  Dedi, ”Niye yasak? Yasak değil buraya her gazete geliyor “  iş sertleşmeye başladı en sonunda kestirip attım” bana akıl vermeyin,yaptığınız yanlış asla haklarımdan vaz geçmem!” Mealinde finiş oldu sonra Esvet geldi birlikte dışarı çıktık. Geri döndüğümüzde resepsiyonda benim askeri valizi fark ettim gidip bakınca Esvet’inde valizini gördüm.Respsiyon görevlisi asker biraz utanarak olanları anlattı. Anlaşılan kapı dışarı edilmiştik,olan Esvet ‘e olmuştu ! Derhal İki orduevininde müdürü olan Bnb.nın yanına gittim (Edirne’de bu iki orduevi aynı binadır bir tarafı sb.diğer taraf astsb.lara ayrılmış.Binbaşı beni dinledi ancak belliki birlikte karar varmişler bana özetle “bu onun kararı karışamam “ elbette yalan söylüyor fakat akıllı adam şimşekleri de üzerine çekmek istemiyor. Baktım olmuyor zaten oradan çıkmak üzere idik çünkü dört Aydınlıkçı bekar astsubay bizi evde kalmak için davet etmişti yoksa ortada kalacaktık…Bu olay benim sınav hikayemle sıkı sıkıya bağlıdır oraya doğru gidiyoruz.Son vukuat yaşamımızı etkilememişti hatta çok daha keyifli ortamda yaşıyoruz birlikte olduğumuz abilerimiz gerçekten her bakımdan mükemmele yakın insanlardı tüm içtenliğimle kendilerinden öğrendiklerim için defalarca teşekkür etmişimdir. Hayatımın en mutlu ayları yılları bu zamanlardı altı devrimci gayet güzel anlaşıyor bizde durmadan birşeyler öğreniyoruz ev zaten büyük olduğu için sorun olmuyor kendileri bizim gibi mesaiye sahip değiller onların nöbeti sanırım 18 saat sürüyor bu nedenle nadiren altı kişi aynı anda evde oluyor. Zaten bir süre sonrada  ilk fireyi verdik biri evlendi ayrıldı. Aradan kısa düre sonra biri daha ayrıldı derken sayı üçe düşüverdi.En sondaki abimizde evlenince ev bize kaldı!
                                                          Bu zaman içinde ben Çankırı’ya gidip kaydımı Edirne’ye aldırdım artık sınava burada girecektim. Dostlarımız çoğalmıştı aynı hataları yapmadık devrimci öğretmenlerle bağlantımız vardı onlarla görüştük nihayetinde ben diplomayı almıştım o sene yani hak edişimin üçüncü senesinde üniversite sınavına girebilecektim (!) Elbette müracaat sırasında adresi mecburen Orduevi olarak gösterdik  Esvet’le ikimiz formları doldurduk ve gönderdik artık beklemedeyiz ancak bu arada biz eve taşınmıştık. Giriş kartları herkese aynı anda gelmiyor Esvet’in geldi eee benimki de gelir diye umursamıyorum sonra tüm tanıdıklarımın geldi ben hala bekliyorum (başka ne yapabilirdim?) sonra o son geldi tüm umutlar o günde uçtu gitti…Dellenmiştim ve bunu tek sebebinide biliyordum soluğu Orduevi müdüründe aldım,beni tersledi “bana ne senin sınavından, kağıdından “ havasında ancak artık yarı psikolog olmuştum kesin kanaate vardım  “YALAN SÖYLÜYOR” ancak ne yapmalı?  Hemen Edirne Postanesine gittim bir sürü bağırış çağırış en sonunda “nalet olsun gönderin şu adamı ! “ bıkkınlığında öğreneceğimi öğrendim benim giriş kartım gelmişti ve Askeri Postanaye teslim edilmişti.Buradan oraya topukladım bu sefer gayet rahat biçimde benim evrağın O Bşçvş.tarafından alındığını öğrendim ve belgelerini de kaydettim.Artık elime düşmüştü doğruca yine müdürün yanına gittim önce psikolojik üstünlük kurmak istedi bombayı patlattım,belgeleri önüne serdim ve haykırdım “seni mahkemeye verip hesabını soracağım” ordan asıl müdüre gittim onada benzeri şekilde kükreyip ayrıldım. Bir iki gün sonra aracılar araya giriverdi! Olurdu böyle şeyler zaten Bnb.O kişiye ceza vermişti gel konuşalım martavalı.Önce Bnb.nın yanına gittim rütbem ve yaşımla alakası olmayan bir haşlama yaptım, ödü patlamıştı ordan astsubaya gittim hakikaten pişman görünüyordu dediğine göre bu işi Bnb.yaptırmıştı onu siyaset ilgilendirmiyordu ayrıca biz hemşeri idik! Evet hemşeri olmamızın önemi yok ama ikimizde astsubayız bu bana yeter,artık durulmuştum binbaşı hakkında uzun iyi dileklerimi bitirince tamam dedim ben kendimce o kişiye cezasını verdim siz ise bir meslektaşınızın bir senesini yeme utancını taşıyın.Bıraktım gittim üçüncü senede de  avucumu yalamıştım.
                                              Ertesi yıl artık tüm tecrübelerim ışığında yeniden müracaatımı yaptım.Dördüncü senede nihayet sınava girdim ancak hep plan yapmama karşın hemen hiç çalışamadan, bu iş olmuştu gerçekten artık başım  ciddi belada idi bu sefer “düşman”  tümen komutanımızdı ve hiç de yabana atılmayacak önemde biriydi. Bu kişi ile ilgili olayları “bir askerin ANILARI “ yazılarımda bahsedeceğim ancak özetle ; Bizim tümen komutanı ile (Nermi ALYANAK)ile benim gibi en dipteki kişinin ne alakası olur diyecekleredir.Birinci Ordu Komutanı denetlemeye gelmişti (orgeneral GÜNEŞ,sonradan GenelKurmay Başkanı oldu) ve yanında kolordu komutanı ve başka tümen komutanları ile bizim tümen komutanı var. Bizim Bl.K.nı(yüzbaşı Güven  ÇAKIR) da önce kendi saç traşı oldu sonra banada  ol dedi o gün traş oldum.Zaten uzun saçı oldum olası sevmem.Banada bölüğün en arkasında durmamı istedi bunları benim ve kendi iyiliği için istiyordu. Ben olmam gereken yerde değildim  uzun boylu erlerin arkasında kalmıştım. Ordu Komutanı belli ki esip gürlemeye gelmiş ancak ortada ayakta duran yok adamcağız birine bağıracak ama hop muhatabı “yok oluyor” sonunda atgm leri de  haşladı yine tık yok hızını alamadı “yok mu genç astsubay” Tb.K..nı gözünü nü bana dikti baktım sobeleyecek! ortaya fırlayıp çıktım (ah,Cengiz abim bana hep savaşta düşmanın barışta komutanın gözünden uzak dur derdi!) ortaya çıkmamla birlikte adamın keyfi yerine geldi futbolcu olup şutlayacak basketçi olup fırlatacak topu bulmuştu…Girişgah saç ile başladı hemen beremi çıkarıp gösterdim şahit  olarak da mum olmuş duran Bl.K.nını gösterdim tamam İşte adam iştaha geldi “nasıl olurda bir  astsubay izin almadan konuşurdu?” E,ben konuşmayı severdim. Sonra hışımla esas duruşma laf ebeledi “ iç hizmet Kanuna uygun esas duruşta olduğumu deklare  ettim “  tamam fırtına gürültüsü başladı bu sefer o dönemin tipik suçlaması “Anarşist” olduğumu buyurdu ben “anarşizmi ret ettiğimi Kemalist olduğumu “ ileri sürdüm önce asasını dua eder gibi havaya kaldırdı sonra herhalde içinden “Allah,Allah “ diyerek taarruza geçti yahu ben askerim be! Bende en iyi savunma hücumdur diyerek karşı taarruza geçtim ki kendimi havada buldum?…Ulan en son havaya kaldırıldığımda en temiz dayağı yemiştim,yine mi! Fakat dayak yok durmadan gidiyorum sonunda taburun disiplin odasına varınca beni boş çuval gibi attılar,hemen kapının önüne iki süngü takılı er kondu.Burada 28 gün geçirecektim.Böylece benim tümen komutanı ile tanışma faslım açılmış oluyordu.
                                                 Sınavda başarılı olmuştum o yıllarda gözde olan İktisat bölümünü seçmiştim İstanbul Üniversitesi ni kazanmıştım burası uluslarası sertifika veriyordu.Ancak nasıl oldu bilmiyorum kayıt yaptıramadan, bu nedenle hapis cezası verildi. Bana “YASAK KARDEŞİM” deniyordu nasıl olurda okumak yasak olurdu ancak hapiste sizi kimse de duymuyor ki. Sonuçta sınavı kazanmak değil kayıt olmak önemli idi ve bu raundu da yitirmiştim.Bir sene daha gidince bize beklemek düşecekti.
                                                  Artık Edirne’de dördüncü yani son seneye girmiştim.Bizde her şey önceden bellidir Doğu sıra numaram gereği, beşinci senede Şark hizmetine gideceğim kesindi zaten Esvet de  dördüncü senede Sarıkamış’a gitmişti.Yalnız kalmıştım tek başıma kulübe gibi bir yerde kalıyordum. Evim bir oda va mutfağımsı yerle tuvaletten ibaretti. Banyo işini daima hamamda hallettiğimden sorun yoktu. O sene yeniden sınav için müracaatımı yapacaktım.Birliklerde bekar olan özellikle astsubaylar hem nöbetlerde hemde bayram gibi özel tatillerde “daimi nöbetçi adayıdır”.Şayet benim gibi yüzünüz yumuşaksa ne yazın izin kullanabilirsiniz ne bayramlarda evinize gidersiniz zaten tüm ömrümce bayramlardan nefret etmişimdir benim için hep yalnızlığı hüznü çağrıştırır. Bekar olunca tatilin göbeğine sizi yazarlar ki diğer nöbetleri de tutuverin…Çoğu zaman benim gibi hüzünlü erlerle beraber olurduk onlarda çok memnun olurlardı çünkü ben hiçbir astsubayın yapmadığı işleri yapar onların ruh  hallerini bilir bazı ufak izinlerle onları mutlu etmeye çalışırdım. Asker için “uyku” en değerli şeydir. Özellikle sabah uykusu. Bende çoğu zaman kalkma saatini bir saat geriye alırdım ne mutlu olurlardı…Neyse o sene sonradan alışkanlık haline getireceğim Mayıs ayı yıllık iznini kullanmak üzere Denizli ‘deyim artık rutin haline gelmiş babamla Menderes’e balık avına gidiyorum o yıllarda asla kahve aklıma gelmiyor zamanım hep evde geçiyor.Sınav için zaman geçmek üzere iken hatırlıyıverdim babam “dert etme müdür oyun arkadaşım konuşurum “dedi hakikaten konuşmuş ben Metin’i tanıyorum demiş sorun şurada gelirken yanıma diplomaları almayı unutmuşum.Sorun değil demiş imzalarım müracatını.Rahatlamıştım şimdi hatırlamıyorum ne işlerle uğraştım en son gün hatırlıyıverdim doğruca okula gittim.Müdür odasına girdim suratsız biri oturuyor yahu ne oluyor müdür yakışıklı biriydi! Mecburen meramımı arz ettim öğrendim ki müdür memleketi olan trabzon'a gitmiş bu suratsızda yardımcısı imiş ve artık mühür kendisinde imiş.Olanları anlattım benden diplomamı istedi adam sadece suratsız değil mendebur biri ben bu tipleri iyi bilirdim onlarda beni.Patlamak üzere olanı uzaklaştırmaya çalışıyorum,olmuyor imanlı inatcı!  Kafayı yiyeceğim elbette son tahlilde hata benim ama ne güzel çözmüş gibiydim yine şans denen şanssızlık bana namik yapıyordu. Sonunda güç bela adamı öldürmeden ancak yıkık vaziyette oradan uzaklaşmayı başardım. Yine bir sene daha iç olmuştu fakat bunda en büyük hata bendeydi hemen kendime ceza aramaya başladım.

Önceki ve Sonraki Yazılar