BİR SİNCAP HİKAYESİ 2

Son sürat Erzurum'a yönelmemizden bir saat geçmeden bir kaza sonucu durmak zorunda kaldık o heyecanla şoför bir otobüse yandan vurdu ölen kalan yok ancak hasar var biraz ağız münakaşası daha sonra ölüm kalım meselesi deyip bizim kamyon şöförü gaza bastı.Neyse başkada bir vukuat olmadan vardık.Hemen askeri hastaneye ulaştım aşı vurulmanın zamanı geçmediği için içim huzur dolu ancak hala heyecanlıyım.

Muayenenin kapısından içeri girdim tabib yüzbaşı var,"Komutanım ben Sarıkamıştan geldim "demeye fırsat kalmadan adam beni kovaladı sanki çıldırmış gibiydi aklına geleni söylüyor bazı sözlerini anlamıyordum.

Birkaç denemeden sonra meseleyi anladım, hiç hesaba katmamıştım ancak Sarıkamış'tan yüzlerce asker gelince aşı stokları bitip sanırım savaş stoklarına girilince aşı vurmayı durdurmuşlar kimseye ası vurulmuyormuş "zaten,okşama ile bu illet bulaşmaz "diye geleni geri göndermeye başlamışlar,kötü piyango bana çıkmıştı birkaç kez sincabın tek ısırdığı şahıs benim diğerleri sahte avatar desemde adam nuh demiyor peygamber hiç aklından geçirmiyor araya başkalarını soktum en son söylenen şu "kuduz raporu yoksa,aşı yok!"hadi bakalım!

Sorup soruşturdum,Atatürk Üniversitesine git sadece orası bu raporu verebilir dediler hemen taksi tutup oraya gittik.Kuduza neden olan mikrop değilde virüs olunca normal mikroskopla tespiti olmuyor ancak "elektron mikroskobu ile "belirlenebiliyormuş işimiz iş.Hemen ilgili yeri öğrendim fakat sonuç felaket,görevli incelemeyi kabul etmiyor anladığım kadarı ile bürokratik süreçler öne sürüyor,kendimi üniversitenin koridorlarında dolaşırken buldum.Hiç bu kadar etkileneceğimi düşünmezdim meğer ne de korkarmışım!Hakikaten çok kötü hastalık sonradan araştırmıştım virüs beyine yerleşirse geri dönüşü yok sonu feci bir ölüm.

Artık bilincim yitmeye başlamış elimde ölü sincap kutusu ile dolaşıyorum kimse ilgilenmiyor eğer bugün bitmeden aşı vurulmaz isem sonum kudurarak vefat olacak kendimi toplamaya sakinleşmeye çalışırken tanıdık bir şive bir anda dikkatimi çekti.Aniden hiç düşünmeden sesin geldiği kapıdan içeriye daldım ve "en son kim konuştu!"odada beş kişi var ikisi bayan hepsi dondu kaldı kim bu adam ne oluyor!anlamaya çalışıyorlar ben tekrar gürlüyorum "kim konuştu?"sonunda masada oturan şahıs "ben konuştum "deyince "nerelisin?" diye devam ettim "Denizli "dedi neresinden sorusu sanki rüyamda uçuyorum "Sarayköy"evet bu benim doğduğum ilçe.Tam hatırlamıyorum ancak herhalde "bende,bende"falan diye sayıklamışımdır herhalde hemen kimlerden oluyorsun faslına geçip nerdeyse akraba çıkacağız "derdin ne,elindeki ne?" sorusuna verdiğim cevap bitmeden ayağa kalkıp elimden tuttu "beni takip et"

İlk geldiğim yere gittik görevli ile ayrı olarak görüştüler bu arada kutuyuda benden almıştı biraz bekledim dışarıya çıkınca elime kağıt tutuşturdu "hayvan kuduz muş biz askeri hastaneye telefon edeceğiz sen hemen oraya git acele aşıyı vurul" hemen teşekkür edip yine bir taksi ile hastaneye ikinci defa yollandık.
M.Fevzi Çakmak Hastanesi nizamiyesinde bir grup insan beni bekliyor bir koşuşturma başladı beni hemen orada yatırıp göbekten iğneyi vurdular.İlk aşıyı olaylı da olsa son saate yakın vurulmuştum artık kurtulma umudum vardı.Ancak umut gitmediyse dertlerde gitmiyordu,elime bir belge tutuşturdular.Resmen kuduz şüphelisi olmuşum!Seni karantinaya alıyoruz dediler hayda,bizim okula kayıt işi var.Anlatıyorum dinleyen yok,bağırış çığırış epey sürdü sonunda ne halin varsa gör!vedasıyla oradan çıktım.Hergün aşı olma sözü vermiştim zaten söz vermeme gerek de yoktu sanırım kendilerini emniyete alma girişimi.

Şimdi hedef Trabzon ancak kısa bir araştırma sonucu Ankara'ya gitmem gerektiği ortaya çıktı başka çaresi yok ver elini Ankara.

Ankara'da Hıfzıssıhha Enstitüsü nde vukuatsız ikinci aşımı yaptırdım.Artık Trabzon'a gidebilirim bilet alıp yola çıktım birden kendimi kötü hissetmeye başladım boğazım kasılıyor nefes güç alıyorum hay Allah hiç tanıdığım yok buralarda ölüp gideceğim...Fakat bir yandanda yaşadığım stresten olabilir diye düşünüyor teselli olmaya çalışıyorum bir ara mola verildi sanırım hamsi yedim bir anda boğazım iyileşti,hay sağ olasın hamsi!midem beynimi yendi.

Trabzon'dayım hemen sordum soruşturdum yerini öğrenip hastaneye gittim askeri hastaneye gönderdiler orada da izin belgesi istendi belgeyi askerlik şubesi veriyormuş oraya doğru yola çıktım çok güzel yeşillik içinde bir bina.Girişte görevli onbaşı var derdimi anlattım asker bana acıyarak baktı "belgeyi albayımız imzalıyor ama oraya girmenizi tavsiye etmem" al bakalım!bu ne be!her yerde ayrı bir bela!

Anlattı dinledim,daha yakın zamanda bir yüzbaşı gelip hastaneye gitmek istemiş adama demedik laf bırakmamış zaten izinde vermiyormuş evet başka çarem yok içeri girmek zorunlu   deneyeceğim,sağ ol deyip kapıyı çalıp içeri daldım.Masayı kaldırıp başıma atacak gibi duran bir adam bana bakıyor derdimi anlatmaya başladım ki bir şimşek patladı yıldırımlar çaktı oda sallanıyor.Ne vatan hainliğim kaldı ne aldığım maaşın haramlığı herif hala gürlüyor nasıl olduğunu ben bile anlamadım bir anda benden çıkan ses diğerini bastırdı kısa süre bu ses güreşi devam etti sonra birden sesini kesip eliyle oturmamı işaret etti.
Albay bir anda almeleğe döndü sonra bir sürü övgü ardı ardına geldi "işte diyordu Türk askeri senin gibi olacak,haklı olduğunda gürleyecek "vs vs.

Askeri çağırıp çay söyledi son derece güzel şekilde ziyaretimi sonlandırdım iznide koparmıştım onbaşı önümü kesti "komutanım,sizi öldürecek sandım bu deliyi nasıl ikna ettiniz?"ne diyeyim zaten vaktim yok bir şeyler geveleyip oradan ayrıldım.Vakit ilerlemişti doğru orduevine gittim yer ayırtacağım ama yer yok bir gün sonra bir sınavmı varmış otellerde dolu en sonunda eski bir otel buldum çok yorgunum fakat tek kişilik oda yok,iki kişilik var .

Trabzon'u gezdim aşımı sorunsuz oldum hatta akşam yemeğini askeri gazinoda denizin nerede ise içinde balık yedim çünkü bina denize çıkıntı yapan yere kurmuşlar yan duvar yok tamamen cam.Oh herşey tekrar yoluna girdi biraz daha gezdim ancak beni şaşırtan bir olayıda öğrenmiş oldum şehrin içme suyu adeta içmeme suyu.Meğer şebekeye deniz suyu karışıyormuş herkes şişe suyu içiyor.Oysa Sarıkamış'ın suyu içtiğim en güzel su olmuştur en sıcak günde bile buz gibidir.Her neyse otelime gittim sabahki görevli yok odaya girdim tam yatacağım acaip şişman biri içeri girdi hemen müdahele ettim burası dolu dedim hayır dedi parasını ödemiş baktım adam doğru söylüyor gecenin ilerlemiş saati bari yatayım dedim önce herşey normaldi fakat birkaç dakika geçti ki bir gümbürtü koptu sanırsın tren geliyor!Adam kara tren gibi uyandırdım sanırım alışkın mahçup oldu birkaç dakika   ses yok ardından "Kara tren gelmez ola"

Hemen resepsiyona indim adama ağzıma geleni söyledim sonunda merdiven altında kendi uyduruk yatağını bana verdi gece ikiden sonra benim uyku düşüm gerçekleşti…Ertesi gün Akademiye gidip kaydımı yaptırdım önemli bir işide bitirmiş oldum.

Ankara'ya tekrar dönmenin anlamı yoktu Samsun'a gittim orada aşımı sorunsuz oldum oradanda İstanbul'a ulaştım.Bu şehirde yapmam gereken işler vardı nihayet hayat normal akışına girmeye başlamıştı aşımı oldum  işlerimi bitirdim ver elini İzmir.Bizimkiler (annem,babam,kardeşlerim)Narlıdere'de kirada oturuyorlar oraya uğradım.Burada da aşımı oldum tekrar Ankara.

Sonunda Erzurum ve Sarıkamış'a ulaştım verdiğim söz vardı hemen birliğe gittim fakat atışlar için araziye çıkmışlar hay Allah!Tabur Komutanına söz vermiştim üzerimde de sivil elbise var hemen bir jeep bulup yola çıktım.Şansım yaver gitmişti atışlara yarım saate yakın zaman vardı komutan" hemen tanka koçum"dedi eh başka çare yok içerisini görecek değiller ya!

Hakikaten atışlar bizim taburun başarısı ile bitti,komutan memnun gidişimde ki olayı unutmuş görünüyor.Bu arada tümeninde normalleştiğini öğrendim bir sincabın başımıza açtığı işler unutulmaya başlamıştı bile benim aşı kuduz virüsü yarışını aşı kazanmış ki sağ kalabildim fakat hafızamda sorun yaratacağını ileride anlayacaktım.

Önceki ve Sonraki Yazılar