BAYILDIM, SARAN ÇORAPLARINA!

Adam, bundan kırk sene öncesinden bir minarenin tepesinden çekilmiş bir fotoğraf paylaşıyor.

Altındaki yorumlarda...

"Ah nerede o eski günler..."

"Ne şirin komşumuzdun sen Fahriye Abla..." edebiyatı parçalanıyor.

"Zaten dam akıyor, oğlana da bir daire lazım" deyup...

"Bir müteahit gelse de iki daire bir dükkan bize de verse" diye kıvrananların...

"Şu evlerin güzelliğine bak, ne güzelmiş meğer... Her yeri betona çevirdiler!" demeleri yok mu... 

Sevgi ve saygının her türlüsünü hakediyor.

Diye yazdıktan sonra, oturdum aşağıdaki şu satırları kaleme aldım.

İnsan, "İns" kökünden Arapça...

"Unutan" manasını taşıyor. Neyi unutan?

Ahdini!

Unutmak, eğer acı kaynaklı ise, iyidir.

Lakin mevzu ders almak ise, en başta kendine ihanettir.

Yedi sekiz kişilik ailelerde, evin bir odasında ömrünü geçirenlerin..

Patlayan kanalizasyonları, devamlı atan sigortaları, tıkanan bacaları, dökülen sıvaları...

Şimdi ıscacık evlerde hatırlamalarını beklemiyorum.

İnsan eskiyi silmekte mahir olup, rahata çabuk alışır. 

Her rahatı da kendine mâl eder.

Ellbette her insan en iyiyi hakeder. 

Lakin nankörlüğün de lüzumu yok!

Otuz kırk yıl öncesinin acziyetinden bugüne çok yol katettik.

Azıcık insanlaş da şu "çok şükürün resmini sen de çiz be Abidin!"...

Önceki ve Sonraki Yazılar