FB - GS DÜŞMANLIĞI NE(RE)DEN  DOĞDU?

Yeni nesil bu düşmanlığın içinde doğduğundan bilmez.

O yüzden "rekabet" demedim.

Belki işin daha eski boyutu olduğundan, bizim nesil bile bilmiyordur.

Bilinen şudur ki, aslında bu düşmanlık içi boş, anlamsız, kapitalist bir oyundur. 

Bu oyunun keklenen figüranları da bizleriz.

İşin diğer tarafında döner bıçakları ile birbirine saldıran, taşlarla kafası gözü yarılan; birbirlerinin mahallelerinden geçemeyenler var.

Benim dönemimde bu düşmanlığın iki müsebbibi mevcuttu...

Birisi Hıncal Uluç, diğeri Ömer Çavuşoğlu...

Köşeleri okunsun...

FB, GS formaları, eşofmanları, şapka, anahtarlıklar... 

Gazeteleri satılsın.. 

Yeni bir sektör yaratılsın diye, yapmadıkları kalmadı.

Hatırlıyorum, Çavuşoğlu GS'lıları delirtmek, kendi taraftarına gaz vermek için kolunu GS bayrağının içinden geçirip poz bile verdi.

"GS, yabancı bir takımla oynasın, o takımı tutarım" diyecek kadar ifrata kaçıldı, bunun alıcısı da çoktu. 

Dolayısı ile GS'ın Barselona ile oynadığı maçta FB'lilerin artık "Viva Barca!" posteri açması normaldi...

Bir transfer, FB'li ise, "ancak GS'a gol atarsa gerçek bir FB'li olabiliyordu". Bir GS'lı için de aynı şey geçerliydi.

Adam GS Teknik Direktörlüğü yapıyor. Öyle bir gaza gelmiş ki, GS ilk maçı Ali Sami Yen'de 1-0 alıyor...

İkinci maçta Kadıköy'de 1-1 berabere kalıp Türkiye Kupası'nı aldı diye, FB Stadı'nın ortasına GS bayrağını saplıyor. İskoçyalı Sounes, oluyor "Ulubatlı Souness!"...

İş öyle bir noktaya evrildi ki, birbirinden bir transfer yapılmışsa o futbolcu anında hain damgası yiyor, her top ayağına geldiğinde ıslıklanıyordu.

Hiç unutmam, 89 yılında Rize'den FB'ye gelen bir Hasan vardı. Garibi, Türkiye'nin en çirkin futbolcusu bile seçtiler...

Oğuz, Rıdvan, Aykut'lu o kadronun gerçek santraforu işte bu H.Vezir'di.

GS ilk yarıyı 3-0 önde kapatmış... Prekazi topu bir göğsüne alıyor, bir rövaşata ile pas atıyor...

Resmen kafa yapmaya başlamışlardı ki...

FB ikinci yarının hemen başında Aykut'la bir gol buldu. Ardından H.Vezir "hat trick" yaptı. Hasan kahraman oldu. 

Ama Oğuz, Aykut, Rıdvan'ın olduğu yerde hakkını alamadığı için GS'a gitti. Daha doğrusu GS, Hasan'ı(!) kaçırdı. Tabi ki "hain" damgasını yedi!

Hain sadece FB'den(!) çıkmaz!

Emre Belezoğlu GS'da yıllarca top oynadı; onlarca kupa kaldırdı. 

Gün geldi FB'ye gitti. "Ben aslında Fenerliydim; kalbim hep FB için atardı" diye FB'lilere kendini kabul ettirmeye kalkınca...

GS'lılar şimdi Emre'ye şeytan görmüş gibi bakıyorlar.

Bizim dönem maçlara bir tek stada giderse para verdiğinden...

Bu işin bir müsebbibi de Cem Uzan'dır. Teleon'u şifreli yapıp GS-FB maçlarını paralı hale getirince, zaten birbirine bilenmiş insanlar kahvelerde, çay bahçelerinde, cafelerde birlikte maç izlemek zorunda kaldılar. Birbirlerine daha bir bilenip...

"O şampiyon olacağına kim olursa olsun"a döndüler.

Fenerin şampiyonluğu son on dakikada Bursa'ya kaptırdığı sene....

Bursa'da sokaklarda sadece yeşil beyaz bayraklar yoktu. 

GS'lılar daha çok seviniyordu.

Hasılı, şimdi de durum farklı değil.

"Sen Beşiktaşlısın, Sana ne?" diyebilirsiniz. 

Sana ne'si yok. Beşiktaş bu işin tam göbeğinde!..

Son haftaya girdik. 

Avantajlar gerektiğinde kullanılsın diye, biriktirilir. Beşiktaş her iki rakibinden de hâlâ avantajlı. Bir tek deplasmanda Göztepe ile oynuyor.

FB'nin az da olsa şampiyonluk ihtimali mevcut.

GS, BJK'ye göre eksi iki averajda. Malatya ile kendi sahasında oynuyor.

Her iki takımın taraftarı da şunu düşünüyor: Ben şampiyon olamıyorsam, Beşiktaş olsun!

Ben de şöyle diyorum: Bu şampiyonluğu bize kimse bahşedemez. 

Biz söke söke alırız!

Ramazan Bayramınız mübarek olsun efendim...

Önceki ve Sonraki Yazılar