SÖZCÜ

Sözcü, kaliteli bir gazete olduğundan mı okunuyor...

Yoksa muhalefetin konsolidasyon aracı haline mi geldi?

En çok basılan gazete olduğu iddia ediliyor.

Ben bu tür satın alma, okunma, izlenme istatistiklerinin nasıl "yönlendirme" aracı haline getirildiğini bildiğimden ehemmiyet vermem...

De... Mevzu artık öyle bir noktaya geldi ki, eskiden koltuğunun altına "Cumhuriyet" sıkıştırmayı aştığı gibi...

Üç beş tane birden alınıp "Zaman gazetesi" gibi sağa sola bırakılmaya, posta kutularına sokuşturulmaya başlandı...

CHP'li belediyelerin toptan siparişler verdiği bile iddia ediliyor.

2020 yılının önemli olaylarında Ayasofya'nın açılmasını "felaket" olarak niteleyen gazete için... 

Erdoğan'ın "Şu gazeteye para vermeyin" demesinden sonra...

Bir dostum; "Evime, yerime yurduma gazete girmezdi; sayesinde abone oldum" diye paylaşım bile yaptı.

"Nefret, insana neler yaptırıyor, Allah şifa versin"...

Aslında böyle bir yazı yazmak aklımın ucundan dahi geçmezdi.

Sayfasında Bursa Eski Nilüfer Belediye Bşk. Mustafa Bozbey ile yan yana  fotoğrafları olan inşaat mühendisi bir ağbimiz...

Face'de kurduğu siteye ne kadar muhalif varsa doldurup... 

Bir de üstüne "okuduğunuz gazete hangisi?" diye sorup...

İlk anda ankette "Sözcü" ve "Diğerleri" hanesi açılıp...

Sözcü'nün 742 like'na karşılık, en yakın rakibi ile arasındaki farkın 700 olduğunu görünce...

"Neden böyle piarlara ihtiyaç duyuluyor?"diye  merak ettim.

Türkiye'de yetmiş milyonun üzerinde GSM aboneliği mevcut.

Salgın günlerinde bayilerde doğru dürüst gazete görmüyorum.

İnterneti olmayan neredeyse yok...

Gazeteler "online"...

Ortalık haber sitesinden... Benim gibi yazardan(!) geçilmiyor. 

Sanıyorum bu yüzden gazetelerin hemen hepsi zor durumda...

İsteyen istediğini okusun! Bana ne de...

Merak-ı muciben...

"Sözcü, okumak ihtiyaç mı?"

"Yoksa siyasi gösterge haline mi geldi?"

"Erdoğan olmasa Sözcü okunur mu?"

Şeklinde sorular üretip hem face sayfamda paylaştım; hem de bazı dostlarıma watsap'dan gönderdim.

Bir dostumun cevabı şu oldu:

 "İslamdan korku" olgusu algılara öylesine yerleştirildi ki, bu korku aynı zamanda "İslamdan ve müslümandan nefret" algısını da beraberinde getirdi!

Toplumsal bir travmaya dönüşen işbu korku...

"İslam'a en cüretkar söven; müslümanlardan en şedit nefret eden yazarların en "cesurlarına(!)" konaklık ettiği için Sözcü gazetesini, bu patolojik sınıfın "kutsalları"arasına soktu. 

Artık Sözcü, okunmak için değil, ibadet kastıyla alınan bir gazetedir... 

Fikrimce vesselam..."

Demiş.

Ben de soruyorum.

Mübalağa mı, hakikat mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar