TRAMPET Mİ, BİDON MU?

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki herkes travma yaşıyor. 

Ülke kuşatılmış, yarma harekatına kalkmış...

Maddi sıkıntılara bir de salgın ve deprem eklenince herkes pimi çekilmiş el bombası gibi...

Çocuklar koşamıyorlar, oynayamıyorlar, sarılamıyorlar. 

Maskeden nefes alamıyorlar. Her yer tehdit!

Çocuk bu, enerji deposu. Statik elektrik yükü insanı asabi yapar.

"Stresi kontrol" becerisi,kişinin donanımı ve hayat tecrübesi ile doğru orantılı.

Dertler diz boyu olunca bir türlü gündeme de alınamıyor.

Herkesin önceliği evladı. Lâkin ne yapacağını, nasıl davranacağımızı şaşırmış durumdayız...

Televizyonu, interneti kapatmak tehditi ve kaygıları ortadan kaldırmıyor.

Çocuk bir şekilde o buhranın içinde kendini buluyor.

Duygu ve öfke patlaması yaşıyor. 

Telkin ederek "sabrı tavsiye etmek" yetişkine fayda etmiyor ki, saf bir ruha nasıl deva olsun.

Bu yüzden yeni ruhsal hastalıklar türedi.

YDDB, "Yıkıcı Duygudurum Düzenleyememe Bozukluğu" literatüre yeni girmiş bir kavram.

Haftada üç kez görülüp, ortalama bir sene sürüyorsa profosyenel yardım almanız elzem.

Yıkıcı Duygudurum Düzenleyememe Sorunu olan çocuklarda görülen en büyük semptom, ortada bir mesele yokken bile çocuğun gergin ve asabi olması... 

Sakin hallerinde bile çocuk gergin ise doğru doktora...

Çocuğunuz gerginliği, öfkesini sadece ebeveynlerine yöneltmiş, okul ve arkadaşları arasında yaşamıyorsa YDDB'den söz edilemez. 

Onun çaresi de sizde. 

Beceremiyorsanız yine tabibe başvuracaksınız.

Hasılı zor bir dönemden geçiyoruz. İlk rol model sizsiniz. 

Siz sağlam duracaksınız ki...

"Armut dibine düşsün."

Ne diyorlardı: Öldürmeyen mesele güçlendirir.

Tanı sizin işiniz.

Teşhis ve tedavi tabibin.

Tedbir yine sizin.

En kıymetlimiz evlatlarımız. Varlık sebebimiz.

Ne ihmale ne ertelemeye gelmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar