KORKU VE KAYGI

Merhaba,

Sevgili arkadaşım Süleyman Kılıç’a beni yazmam için cesaretlendirdiği için çok teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Hepimiz bir seneye yakındır tüm dünyayı ve ülkemizi kasıp kavuran Kovid -19 virüsünün hayatımıza musallat olmasıyla huzursuz kalitesiz ve keyifsiz zamanları yaşıyoruz. Bu ortamda hepimizin özlem duyduğu daha keyifli birşeyleri kaleme almayı çok isterdim. (Umarım yakın gelecekte bu da mümkün olacak .)

Toplum olarak nefes alamaz hale geldiğimiz şu günlerde bir yandan Koronavirüs sürecinin belirsizliği, tüm dünya da olduğu gibi ülkemizde de yoğun bir kaygı ve korkuya neden olmakta. Ölüm oranlarının artması ve sürekli artan bulaş sorununa yaklaşık 1 yıldır çözüm bulunamaması, belirtilerin değişkenliği, her ne kadar aşı üzerine olumlu haberler alınsa da hastalığın giderek artması gibi durumlar korku, huzursuzluk, ümitsizlik gibi duygularımızın yanı sıra, kafa karışıklığı, dikkat, konsantrasyon bozukluğu, stres bozukluğu, kaygı bozukluğu ve depresyonu da beraberinde getiriyor.

Biliyorum bu kadarı bile içimizi karartmaya yeterli ama bitmiyor… Hayat pahalılığı, bir yandan eksilen aş, bulunamayan iş, kendimizi güvende hissedemediğimiz ülkemiz koşulları ruh sağlığımızı ciddi şekilde tehdit ediyor. Kaygılıyız… Yarınımız için. Çocuklarımız için. Yaşadığımız çevre ve doğal afetler için…

Bir çoğumuzun kafasından hergün türlü türlü sorular geçiyor. Ya hastalığa kapılırsam? Sevdiklerime birşey olursa ? Deprem olursa? İşimden atılırsam? Kiramı ödeyemezsem????

Bu sorular çoğaltıldıkça çoğaltılabilir. Doğal olarak hepimizin kimyası o ya da bu kadar hasar almış durumda.

Bu sorunlara çözüm bulması gereken siyaset kurumunun da ayrı bir gerilim kaynağı olması da tedirginliği tetikliyor, diri kalmasına sebep oluyor.

Günden güne artan kadın cinayetlerinden tutun, her an her köşe başında patlak veren şiddet olayları, yaralamalar, çocuk istismarı, hayvanlara reva görülen işkenceler, vicdansızlık , kötülük tavan yaparken insan ister istemez kendine soramadan yapamıyor; “Biz hangi ara bu kadar kötü bir toplum olduk?”

Hangimiz son on yıllarda haber izlerken bu ülkede iyi şeylerin de olduğuna tanığız? Çalışanlar, genç işsizler, kadınlar, çocuklar, yaşlılar ,engelliler hangimize yönelik içimizi ferahlatan haberlerle mutlu olduk?

Hatta giderek, neredeyse ruh sağlığımızı korumak için çoğumuz haber bile izleyemez olduk.

Medya aracılığı ile gerek haberler, gerekse dizilerde topluma sürekli pompalanan şiddettin, kaygı ve korkunun katmerleşmesi için topyekün gayret içindeler. Peki ne olacak? Biz bu sorunların üstesinden nasıl geleceğiz?

Bütün bu köhnemişliğin yeğane çözüm yolu topluma umut olması gereken elbette ki siyaset olması gerekir.

“Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan halkını esir eden içerdeki cephenin suskunluğudur.-“ Mustafa Kemal Atatürk

Siyaset toplumu dizayn eder. Gerek yasaları uygularken, gerekse yürütme ve yargıdaki uygulamalarıyla . Umut yine siyasettir. Yine insanı ve onurunu esas alan sosyal devlettir.

“Sosyal devlet; bireylere asgari gelir güvencesi veren,onları toplumsal risklere karşı koruyan, sosyal güvenlik olanağı sağlayan ve yurttaşlarının tümüne eğitim, sağlık, barınma vs gibi hizmetleri sunan bir anlayışın ifadesidir.”

Yurttaşına insan onuruna yakışan asgari yaşam düzeyini sağlamak, sosyal ve ekonomik refahını korumak ve iyileştirmek adına etkin rol ve sorumluluk alan devlete “Sosyal Devlet”, bu devlet anlayışına ise “Sosyal Devlet Anlayışı” deniyor.

Biz ilk önce, bilgi ve sevgi toplumu olmayı hedeflemeliyiz. İnsanını seven ona hizmeti için kolları sıvayan bu ülke insanın umutlarını klavuz edecek, yürekli siyasetçilerinin sayısının daha da çoğalmasına ihtiyaç var. Sanal gündemlerle soruları savuşturan zihin bulandıran ve suçlayan hesap vermeyen ‘yaptım oldu’yu demokrasi diye pazarlamayan akıllara ihtiyaç var…

”Ulus tarafından , ulus adına devleti yönetmeye yetkili kılınanlar, gerektiğinde ulusa hesap vermek zorunda olduklarını bilmelidirler._” Mustafa Kemal Atatürk

Siyasetin dili saygıdan uzak, hakaret, itibarsızlaştırma, had bildirme olursa; toplumda ki korku ve kaygı da katlanarak büyür. İnsanlar giderek siyaset ve siyasetçiden uzaklaşır umutları birer birer söner ve karamsarlığa teslim olur.

Oysa siyaset ve siyasetçi önemlidir. Siyaset sorun çözme sanatıdır. Yurttaşının mutluluğu, sağlığı, eğitimi ,ileri gelir düzeyini, adaletini, daha konforlu bir hayatı planlar. Bu konularda ki başarılar toplumsal ve uluslararası övünç kaynağımız olur. Hepimiz bu özlem içindeyiz.

“Umut her daim vardır” der Sokrates.

Bizler de ruhumuzu karartmadan bu zorlu süreçlerin içinden aydınlığa çıkacağımıza olan inancımla…

Önceki ve Sonraki Yazılar