BİZ BİZE BENZERİZ...

Politikacıları anlamak çok zor benim için…

Özellikle “iktidarların” yaşadıkları dünyayı “yaşanmaz” duruma getirmek için çaba harcamaları, “bunu” en iyi yapanları ödüllendirmeleri, “yapanlara” toplumun ayrıcalıklı görmesi sağlanması, daha çok doyurulmaları, daha çok salon toplantılarında ağırlanmaları “anlayış göstereceğim” zor bir durum…

Her kim yaşadığı doğaya, doyduğu toprağa hayınlık ederse etsin benden uzaklaşıyor!

Sokakların, caddelerin, parkların, ekim alanlarının durumuna bakın…

Sanki buraları bir ben kullanıyorum, sanki buralardan bir ben geçiyorum, sanki bu verimli topraklardan bir ben doyuyorum, sanki bu doğanın oksijenini bir ben soluyorum…

Ya da sanki tüm bunlar salt benim yaşamam için gerekil gibi!

Buna izin veren “iktidarlar”, politikacı değil mi?

Doğayı katleden, dünyayı “yaşanmazlaştıranlar da…

***

Ne yapar politikacılar?

Yurttaşlara iyi bir gelecek kurmayı mı çabalarlar, yurttaşlara gelecek adına güven mi verirler, ulusal gelirin eşit paylaşımını mı sağlarlar, anlaşmazlıkların çözülmesi için hakça mı davranırlar, gelecek için proje çalışmalarına güç mü verirler, üretimin artırılması için uğraş mı verirler, yurttaşların gereksinmelerine kavuşmasının önünü mü açarlar?

Politikacılar bunları yaparsa, politikacı bunları yapmak zorundaysa, bunlar politikacıların vaatleriyse…

Neden “bizde” olmadığının sorulması gerekmiyor mu?

Bizde çevreyi düşünen, emekçiyi düşünen, üretimi düşünen, yoksulluğu düşünen, eğitimi düşünen, bilimi düşünen…

Bizde yaşam alanıyla insanın “yarınını” düşünen politikacı neden yok ki?

***

Var mı dediniz!

Cem Karaca’nın “Namus Belası” şarkısının ünlü iki dizesini anımsadım.

“Hep bir halli Turhallıyız biz bize benzeriz

Yüz bin kere tövbe eder gene şarap içeriz.”

Şarkıdaki gibi şarap içmek için değil; “yurttaşı” düşündüklerini binbir kez yinelemelerine/ yurttaş adına çalıştıklarını söylemelerine karşın, seçimin hemen ardından “yanlarına” varabilmek için kör düğüm olmuş koridorlarda/ merdiven basamaklarında/ oda kapılarında bekleyişler kimseye yabancı değil!

Bin kez yanıldıklarını söylerler/ bir o kadar tövbeye dururlar/ hiç biri “birbirine” benzediğini yadsımaz!

“İktidarı” da, “muhalefeti” de; tövbe etmeye de/ “birbirine” benzemeye de çoktan gönüllü!

***

Onlarca seçim gördük…

Yüzlerce “ucu açık” vaatler…

“Komşusu açken tok yatan bizden değil” demeyen var mı bilmiyorum! Sağda olduğunu söyleyen de, solda olduğunu söyleyen de, ikisini kucakladığını ileri sürenler de bu “tümceyi” söylemekten uzak durmadı!

Herkesin doyacağı bir sistemi kuracaklardı, açlığı bitireceklerdi, herkesi “yapabileceği işe” yönlendireceklerdi, herkesin/ çalışarak/ onuruyla yaşamını sağlayacaklardı…

Çocukları bırakın, anne/ baba aç karnıyla başını yastığa koymayacaktı, “insanca” yaşam kurulacaktı…

Bunları yurttaşlar uydurmadı, bunları yurttaşlar yinelemedi!

Bunların söz verildi!

***

İşinin başında, yaşamını kazanmak için çalışan yurttaşın bir biriyle bir sorunu olamaz!

Biz bunlara “emekçi” diyoruz…

Emekçi evinin gereksinmesini sağlamak için alaca karanlıkta çıktığı evine, yine akşam karanlığı çöktüğünde döner…

Önünde, yapması gereken işine odaklanır!

Evine, eşine, çocuklarına nasıl daha iyi bir gelecek oluşturabileceğini düşünür; kimseye el açmadan, kimsenin önünde eğilmeden, kimsenin ekmeğine kir bulaştırmasına izin vermeden…

Emekçinin “iş arkadaşı” yoldaşıdır.

Yoldaş yoldaşın dostudur…

***

Mecliste birbirine bağırarak, masalara vurarak, etrafa tükürük saçarak, yan sırada oturan “benzerlerini” suçlayarak konuşan politikacıları izlerken “anlamaktan” kopuyorum işte!

Onlara uyacak olsak, onlar gibi davranacak olsak sokakta gördüğümüz herkesle kavga etmemiz gerekir!

Onlar gibi davranacak olsak; ne yollarında yürüyebiliriz yaşadığımız kentin, ne de parkında/ bir bankta kitap okuyabiliriz…

Yıllardır ekonomiyi düzelteceklerini, üretime önem vereceklerini yinelemelerine karşın “sonucun” ne olduğunu bilmeyen yok!

Bunu kim yaptı? Bu hesapsızlığın, bu başarısızlığın nedeni emekçi mi, üretici mi, yurttaş mı?

Üreticinin, emekçinin, yurttaşın yaşamı zorlanırken, politikacıların yaşamı kolaylaşıyorsa;

Gelinen yeri siz söyleyin!

***

Verimli toprak dururken, çorak toprakta üretim için zaman harcamak akılcı değil!

Bizde bunca verimsizlikler yaşatan “iktidarların” yeniden seçilmelerinin anlamı, “verimliyi” bulamamak olmalı!

Ya da “verimli politikacının” kendini gösterememek gibi bir “utangaçlığı” olmalı!

Bir hafta boyunca dediklerini “salı toplantılarında” yineleyen “muhalefet” hiç heveslenmesin buna…

“iktidar” gibi yaşadıkları dünyayı “yaşanmaz” duruma getirmeye, “bunu” en iyi yapanları ödüllendirmeye, “yapanlara” toplumun ayrıcalıklı görmesini sağlamaya öyle hazırlar ki!

“Biz bize benzeriz” demeye öyle hazırlar ki…

Önceki ve Sonraki Yazılar