İÇİM ACIYOR!

Politikacıların, özellikle de “iktidarın” sözcüklerin kıyılarını sanal çiçeklere bürüyerek verdikleri söylevin “anlamı” var mı?

Olmalı aslında!

Dediklerinin bir tutar yanı, dediklerinin çekirdeğin kabuğunu dolduran bir görünen biçimi olmalı…

Bu ülkenin yurttaşı ne için çalışıyor, ne için çabalıyor, ne için kazancının “istenildiğini” karşı koymadan veriyor; daha berbat bir yaşama sürüklenmek, yaşamda tutar dal bulamamak, balık avlayamamak, doyamamak, umudu unutmak, kör kuyularda iğne aramak için mi?

Gördüklerimize, duyduklarımıza, yaşadıklarımıza donup kalmamak/ şaşırmamak/ alıştırılmak ne garip bir “tutarsızlıkmış” böyle!

Bu “tutarsızlıktan” ne hoş “beslenirmiş” böyle politikacılar?

***

Bu yurdun sınırları içinde anlatacağım olay…

Doğrusu şu: Adana’da olsa, ya da İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Mersin’de “başka” türüne mi tanık olacaktık, hayır!

Fotoğrafları üst-üste koyduğumuzda “birçok” noktası çakışacaktır; inanıyorum!

Aynı acı tablo, aynı can sıkıcı görüntü gözümüzün önüne gelecekti!

İşin en acılı “yanı”; bunun yadsınıyor olması…

İstediğince göster, istediğinde anlat, istediğince “gel” yaşat; inandıramıyorsun!

Varsa/ yoksa “iş bilindiği gibi” değil,

Varsa/ yoksa “kimse” olanları bilmiyor,

Varsa/ yoksa “bunları” böyle anlatmak aymazlık,

Varsa/ yoksa “bu yaraları” dile getirmek hayınlık, yalancılık, “iktidarı” zora koymacılık…

Dedim ya; “tutarsızlıktan” beslenmek hoş!

***

Olay Adıyaman’da…

Adalet Bakanlığı için, Türkiye İş Kurumu’na dokuz kişilik temizlik görevlisi başvurusu alınıyor! Başvuru sayısı, dördüncü gün beşbini geçiyor!

Başvuruların 1143 kişisi üniversite mezunu…

Devletin kurumu TÜİK verilerinde işsizliğin düştüğünü, “iktidarın” milletvekilleri “işsizlerin iş beğenmediğini”, yandaşları “sayıların” abartıldığını söyleye dursun…

İnsanlar kimseden “hak etmediği” bir şey istemiyor,

Kimseden “kayırılmasını” istemiyor,

Kimseden “doyacağından” çoğunu istemiyor,

En önemlisi de;

Kimseye el ovmak, kimseye yalvarmak, kimseye yaranmak istemiyor!

İnsan gibi yaşayacağı, insan gibi gereksinimlerini karşılayacağı, insan gibi yaşamdan hoşnut olacağı, insan gibi seveceği/ özleyeceği/ paylaşacağı/ üzüleceği/ zamanını değerlendireceği “olanak” istiyor; hepsi bu!

Emek vererek kazanmak, kazandığını harcamak istiyor; hepsi bu!

Çok mu?

***

Şimdi Adana’da on kişilik bir kadro için “başvuru” alımı yapılsa, bundan başka bir tablo olacağını beklemek olası değil!

Lise mezunları olacak aralarında, iki yıllık ön lisans mezunları olacak, lisans mezunları olacak, yüksek lisans mezunu olanlar da olacak…

Açıklanan veriler, her dört gençten birinin işsiz olduğunu söylüyor! Bir de “gençliği” içinde yıkıma uğramış, yaşamı boyunca “sosyal güvencesi” olan bir yerde çalışma olanağı bulamayan “yitik gençlik” sayısı konusunda bir açıklama yapılmıyor; yapılamıyor!

Mesleklerini “işsiz” olarak tanımlayan, “iş” umu kapanan binleri/ milyonları eklersek buna…

***

Özellikle Atatürk’e dil uzatmasıyla, yurttaşın “insanca” yaşamasına gösterdiği tepkilerle kendinden söz ettiren Akit Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu’da sözünü söylemiş!

Son yazısında “Bir aylığına, iki aylığına yükselen bazı maddelerin fiyatları üzerinden de algı oluşturmayın” diyor, emekçinin ekmeği bile almada zorlandığı bir süreçte!

Covid 19 ile birlikte makarna, yağ gibi birçok geresinim ürünlerinin fiyatları katlanırken “denetim” erkinin “ne yaptığını” sorgulamak yerine, “alım gücümüz yok” diyeni suçluyor!

Ardından da ekliyor: ondokuz yıldır her şey daha kötü oldu, demek, dün daha iyiydi, artık geçinemiyoruz, demek nankörlüktür!

Her şeyin anlamını değiştirecekler…

Yaşananı söylemek nankörlük,

Büyüyen işsizliği söylemek nankörlük,

Ekmek alacak gücü olmadığını söylemek nankörlük,

Uzun kuyruklarda beklediğini söylemek nankörlük,

İnsanların içinde biriken doyumsuzluğu söylemek nankörlük…

***

Önceki yazılardan birinde şu satırlara yer vermiştim:

“Yurttaşın gösterdiği ilgi, gösterdiği sevgi, gösterdiği hoşgörü “iktidarı” öyle bir yere sürüklüyor ki…

Yanlış yok artık,

Eksik yok,

Eleştiri yok…”

Bunlara ne gerek var ki?

Kendinizi yırtsanız da, çığlıklarınızı avazınız çıktığınca bağırsanız da, olanları söyleme gücünüzü yitirmiş olsanız da; fotoğraf bu!

Dokuz kişilik temizlik görevlisi kadrosu için beşbin kişi başvuruyor!

Asgari ücretle geçinmesi istenen emekçi, ayın yarısında borçtan tüketiyor!

Emeklinin, çiftçinin durumu bunlardan daha acı!

Herkesin içini “acıtması” gereken de bu!

Önceki ve Sonraki Yazılar