İNSANIN "SEVİNECEK YERLERİ" AĞRIYOR

Halk arasında “sevindirik delisi olmak” diye bir deyim vardır; bireyin kendi adına gelişen olumluluktan dolayı değil de, patronun/ sistemin/ ulusal değerleri üleşenlerin “sevinçleri adına” sevinilsin istenir ya…

“Sevinin” denilince, “sevinilecek” sanki…

Peki, yurttaşı nasıl sevindirirsiniz?

Yanıtı çok kolay; yurttaşın alım gücünü artırırsın, emekçinin ürettiği vitrine koyduğun ürünü yurttaşın ulaşılmazı yapmazsın, her tür korkuları kaldırıp gelecek güvencesini artırırsın, herkesin doyacağı bir alan oluşturursun…

Bunlar yurttaşın “sevinmesi” için yeterli öğelerdir…

Öyle yatla gezmek, öyle özel araçlarda şeker tozuyla kafa bulak, öyle dinlenceleri bilinmeyen adalarda geçirmek, öyle kullanamayacağı değerlerin peşinde koşmak, öyle insanlara zehir solutacak şeyler değil “bunlar”!

Covid 19 sürecinde yaşananlar içler acısı, üstelik ağrılar kalıcı biçimde işlendi!

“İktidarın” ondokuz yıldır yaptıklarını, yurttaşın yüreğinde oluşturduğu yaraları, toplumu taşıdığı yeri çok yazdım, çok çizdim…

Son covid 19 sürecinde bile; insanların nerelere savrulduğu, nasıl acılarla kıvrandığı unutulurcasına/ umursamazcasına, yurttaşın “sevindirik delisi” olması için neler yapıldığı besbelli!

Geçtiğimiz hafta başıydı, günlerdir konuşulan “esnafın sıkıntıları” nedeniyle alınacak “çok önemli kararlardan” söz edildi!

Duymayan oldu mu?

Bir yıldır açılmayan, müşterisi olmayan, kepenkleri indirilmiş işyerleri; kirasını/ vergisini/ ssk’nı/ elektirik-su faturasını/ kredi borcunu ödemek zorunda olduğu gibi, beslenmesini/ barınmasını/ zorunlu gereksinmesini karşılamak zorundaydı!

Ya fırın yaracaklardı, ya “iktidarın” pay alanlarından olacaklardı, ya hırsızlık yapacaklardı, ya çalacaklardı, ya birinin ayağını kaydıracaklardı, ya alıp vermeyeceklerdi, ya da başka ne yapabilirlerse; yaşamlarını sürdürmek için birini yapmaya zorunluydular!

“İktidar” kaç kişinin alacağını, ne kadar verileceğini söylerken, esnafın “oh be” diyeceğini düşünecek denli yaşamdan kopuk mu bilmiyorum!

Sözde, bir yıldır kırık/ dökük/ parçalı biçimde yaşamlarını sürdüren esnafın “sevinmesi” bekleniyordu ki, “şu ana dek esnafımıza şu kadar destek olduk” demeden duramadılar! Herkesin “sevinci” dorukta olsun, “iktidara zeval olmasın” benzeri bir ilgi, bir “esnaf” duruşu bekliyorlardı!

Öyle ki; “bir öncekini” arayan, ancak “yeni açıklanan” paketle “sevindirik delisi” yapılmak istenen yurttaş “inanın” dünü arar durumdaydı…

Ne oldu biliyorsunuz…

Daha yirmidört saat geçmeden, “oradan veririm/ buradan çoğunu alırım” dercesine akaryakıtta “akıl almaz” özel tüketim vergisi artışı gerçekleşirdi!

“Esnafa” verileceği belirtilen “hibenin”, iki ayda akaryakıta uygulanan özel tüketim vergisi aracılığıyla toplanacağı söylendi, işin uzmanları tarafından; ayrıca ötv artışından dolayı, piyasada oluşacak zamlar da işin ayrıntısı…

Onbeş aydır “canı yanmayan” kim var, bilmiyorum! Ancak toplumda “hızla” yükselen yoksulluk, yardım paketi almak için kalabalığı yaranların sayısı, pazar sonrası atık peşinde fırsat kollayanlar, ucuz yerlerdeki uzayan kuyruklar, kapanan işyerleri, işsel bunalımlar yaşayanlar, toplumun psikolojisi her gün biraz daha “korkutucu duvarları” zorluyor!

Tüm bunları yaşanmıyor sanıp, insanları “sevindirik delisi” yapmaya iteklemek de işin bir başka boyutu…

İnanın, insanın “sevinecek yerleri” ağrıyor!

 

ŞİRKETLER ELEKTRİK SATAMAYINCA…

Covid 19 sürecinde “elektrik üreten şirketlerde” yaşanan gelişmeler ardından, “iktidarın” nasıl da kurtarmak için çaba harcadığını görmek gözleri yaşartacak denli ilginç!

Nasıl olmasın ki; onbeş aydan bu yana can çekişen esnafa, dar gelirliye, emekliye, emekçiye “onbeş lira verirken” dillendirme gereği duyan “iktidar”, “patronunu” korumak/ kollamak için yurttaşı yokluğa sürüklendiğini bilmemesi “ilginç” değil de ne?

Haber şöyle:

“Pandemi döneminde elektrik satamadıkları için zora giren santrallere nakit destek vermeyi öngören yönetmelik değişikliği Resmi Gazete'de yayımlandı.”

Elektrik üreten şirketler, ürettiklerini satamadıkları için zora girmişler, “iktidar” da hemen kolları sıvamış, demiş ki, “bu yıl 40'ı aşkın elektrik şirketine vatandaşın kesesinden 2,6 milyar lira ödeme yapılsın”.

Üretici ürününü satamayınca yok pahasına satarken, ürünü tarlada/ depoda çürütürken “sessiz” kalan “iktidar”, elektrik üreten şirketleri desteklemek için “tüketicinin” faturasını artırmayı yeğliyor!

Şirketlerin “zararını”, milyonlarca elektrik tüketicisinin sırtına yüklüyor!

Baraj yataklarına santraller kurulurken, Karadeniz’de doğal gaz bulunmasına “sevindirilirken”, yurttaşın “yükü” artmayı sürdürüyorsa yaşananlar “ilginç” değil de ne?

Geçimini “canı pahasına” sağlamaya çalışan yurttaş “taşın altına elini korken”, asıl “taşın altına ellerini koyması gerekenlerin” sürdürdükleri şatafatlı yaşam hiç kimseni gözünden kaçmıyor!

Tüketici, lambasını söndürür, yaşamını sürdürür de; şirketler yurttaşsız kalırsa ne olacağını bilmiyor kanımca…

Önceki ve Sonraki Yazılar