İNSANLAR SIKILDI AMA...

Ne yapacaksanız, hangi çözüm yollarını uygulamaya koyacaksanız, insanları nasıl rahatlatacaksanız yapsanız artık!

Onbeş aydır insanları “kuklaya” dönderdiniz!

“Evde kal” dediniz kaldı, “açlığa direnin” dediniz direndi, “açlık sınırı altında” aylık verdiniz sustu, emekliye “bayram ödemesini” ödül gibi sundunuz içine attı, “gençlere iş yok” dediniz işçi kurumunu terk etti, acımasızca cezalar yazdınız boynunu büktü, üreticinin ürününü tarlasında çürüttünüz bulunduğu yere çömdü kaldı, çalışanları “işinden” ettiniz yazgısına kızdı, emekçiyi/ esnafı yazgısına terk ettiniz kendini dışarıya kapattı…

Bu insanlardan, bu halktan, bu ülkenin yurttaşından beklentiniz başka ne; anlatın dinleyelim…

“İktidar” olarak siz anlamıyorsunuz, sokağa inmiyorsunuz, pazarda neler oluyor görmüyorsunuz; sonra da çıkıp yoksulluğu önlemekten, sağlıkta çağ atlamaktan, herkesin evi/ arabası olmaktan, kimsenin aç olmadığından, herkesin rahatça evine ekmek götürdüğünden söz ediyorsunuz!

Bu halk, çevrenizde “yağlı börek” sunduklarınızdan değil! Ne bakan yaptıklarınız gibi kazanç sağlıyorlar, ne bakanlık çalışanı gibi “pudra şekeri” kullanarak yaşamlarına renk katıyorlar, ne de akıl almaz biçimde şatafatlı yaşıyor!

Pek bildiğinizi sanmıyorum, “kılı kırk yararak” derler ya halk arasında; alacağını/ vereceğini/ mutfağını öyle çevirmeye çalışıyor!

Böyle yaşamak daha nereye dek sürecek bilen de yok, söyleyen de!

Kendi adına istemiyorum, kullanmayı da şu an düşünmüyorum, ancak yurttaşa sözünü verdiğiniz, her kezinde yalanına bulandığınız “aşılar nerede” sorusunu da ben sormak istiyorum!

Yineleyeceğim; kendi adıma istemiyorum, bu güne “korkutma” gücünüzü kullanarak geldiniz, “aşı olmadan rahat yok” algısına insanları inandırdınız, beklemeye aldınız, her ekran karşısına geçtiğinizde tarihler verdiniz, dünyadan ne denli ileri olunduğunu söylediniz…

Öyleyse şunu gerçekleştirin artık! İsteyenlerde kullanın artık!

Sıkça “bilenleriniz”, toplumsal bağışıklık için gerekli olan sayıyı açıklıyor! Yüzde yetmişlerden söz ediyor! Yoksa “kurtuluşun” olmayacağını dillendiriyor!

Bakınız, Amerika öyle yapmış! Belirli sayıda “aşılama” yaptıktan sonra maske zorunluluğunu da kaldıracaklarmış!

Bunu ben söylemiyorum, ekranlara çıkıp insanların yarınlarını “karartanılar” söylüyor…

Aşıyı getirin, en kısa sürede kullanın; bitirin şu işi!

Aşı olunacak; yasaklara kalkacak, kafeler/ lokantalar/ pastaneler/ halı sahalar/ kahvehaneler açılacak, düğünler yapılacak, parklarda büfeler çalışacak, sokak şarkıcıları ortaya çıkacak, dinlence kentleri turist de ağırlayabilecek…

Onbeş aydır insanlar psikopat oldu! Sokağı bırakın, komşusuna gitmiyor! Kent dışındaki yakınlarının yüzlerini unuttu! Yaşamak, denilen şeyi “yatıp- kalkmak” sanmaya başladı! Ama inanın, şunu bilin ki; bu halk kolay kolay yıkılmaz, ancak kendine bunu yapanların da yanına bıkmaz!

Bu halk, kendi yurttaşının “acısını” bir yana bırakarak, “başka” yerlerden beslenenlere de gerekeni söyler!

Yaşananlar “sindirilme” ölçüsünü aştı çünkü…

DESTEKLEYENİN ELEŞTİRME HAKKI…

Şunu neden bilmek istemiyoruz?

“Eleştirme hakkı” başta, “Onu” oraya taşıyanın hakkıdır!

Bir seçim yaşanmış, “bir adayı” elinizden geldiğince desteklemişsiniz, öncenin “olumsuzluklarını” onaracağını düşünmüşsünüz, “Onun” için tanıdıklarınızı kırmışsınız, “umut” olabileceğini savunmuşsunuz…

Buraya dek tamam…

Seçim olmuş, “desteklediğiniz aday” kazanmış, “ o gün” o alanda toplananların yüzlerindeki “umut bekleyen” anlatımı dilden düşürmemişsiniz; “başka bir anlayışla” görev yapacağını/ “başka bir yaklaşımla” halkın yanında yer alacağını/ “başka bir uygulamayla” ideolojisini uygulayacağını beklerken…

Hiç de beklemediğiniz, hiç de olmasını istemediğiniz, hiç de “dediklerine” uymayan, hiç de haklılık yanı olmayan uygulamaları karşısında “şaşırmaktan” başka yapacağınız yokken…

Önce “neler” yapılmışsa değişmiyordu, önceden “olanlar” yerlerini koruyordu, önceden “yapılanlar” gerekli gibi yenileniyordu, önceden “başlayan yanlışlar” artarak sürüyordu…

Yine asfaltlar kazınıp/ asfaltlar dökülüyordu, yine kilit taşlar sökülüp/ yeni taşlar seriliyordu, yine bilbordlarda “anlamsız/ savurganca” harcamalar yapılıyordu, yine “asıl görevleri” sulandırılarak anlatılıyordu, yine “bir avuç” yararlanıcı köşe başlarından ayrılmıyordu, yine yönetimin “ana bölümlerinde” eskinin çürümüş yüzlerine yer veriliyordu…

Yapılanların içerisinde “önceden” ne varsa, “şimdi” de değişen bir şey yoktu/ baş aktörler değişmiş olsa da, “uygulamadaki anlayış” aynıydı/ değişmemişti!

“O soru” şu:

“Onu sen destekledin, bugün yaptıklarından hoşnut musun?”

İstenmeyen, beklenmeyen, konuşulan yanıt da şu:

“Ben destekledim, bu gün yaşananları sizin kadar ben de eleştiriyorum. Ama en çok da yapılan destekleri anlatan, basına servis yapılan fotoğrafları eleştiriyorum! Yurttaşı ‘el açar” duruma getirenlere yuh olsun!”

Önceki ve Sonraki Yazılar