OLANLARDAN HEPİMİZ SORUMLU MUYUZ? -1

İşleri içinden çıkılmaz duruma getirip, ardından da “suçu” başkalarının üzerine yıkmaya çalışmak salt bizde yaşanan bir olgu mudur, yoksa dünyanın birçok yerinde bizde olduğu gibi yaygın mıdır?

“Suçu” başkasına atmakla birlikte, kendini “aklamaya” çalışma aşamasında ortaya koyulan gerekçelere inandırıcılık kazandırmak için kullanabileceği her gücü/ her sözü/ her dayanağı göz önünde bulundurması durumu…

İşin içerisinden çıkılamayacağını, üstlendiği sorumluluğun yadsınacak yanının olmadığını, gizlenme olanağının bulunmadığını, birçok kez bunu herkese gösterdiğini, elinden geldiğince ört-bas yollarını denediğini, artık yurttaşın da uyandığını/ soru sorduğunu/ olanları sorguladığını anlayınca da “olanlardan hepimiz sorumluyuz” diyebilme durumu…

Son zamanlar ne çok yaşıyoruz biz böyle? İşin içinde bocaladığını anlayan “iktidar”, kimi zaman “ezenin/ ezilenin aynı gemide” olduğunu, kimi zaman ortalığın boz/ bulanıklığında da “hepimiz sorumluyuz” demekten öte durmuyor!

Ekonomiyi yöneten hepimiz, doğayı kirleten hepimiz, salonları tıka/ basa dolduran hepimiz, kirden/ pastan kurtulamayan hepimiz;

O denli aklıyla sorunu var yurttaşın sanki!

***

Yok, öyle kolay değil!

Hem bir yandan kapıları açık bırakacaksınız, hem de dışarının tozu/ dumanı içeri giriyor diye çığlık atacaksınız!

Kim size “doğayı katledin” dedi?

Kim size “gelişmiş ülkelerin” bıraktığı “termik santrallere” akın düzenleyin dedi?

Kim size yollar, köprüler yapılacak diye; kanal açılacak diye “ağaçları kesin” dedi?

Kim size kentlerin ekim alanlarını imara açın/ alanları akıl tutulmuşçasına beton yapılarla donatın, dedi?

Kim size bu ülkenin yurttaşı açlıkla/ işsizlikle boğuşurken “sığınmacılara kol/ kanat olun dedi?

Kim size arsızı, hırsızı, hazımsızı, “bir bencileri” kollayın/ üretenin, düşünen, yapanın, emek verenin haklarını gasp edin dedi?

Kim size toplu can kayıplarına neden olan “iş kazalarında” emekçinin/ yurttaşın haklarını çiğneyin dei?

Kim size, “toplu yığılımlara” neden olacağı uyarısı yapılmasına karşın, hastaları “kent hastanelerinde” buluşturun, dedi?

Kim size ekonominin öznel öğesi olan üretimden uzaklaşın, yurttaşın gereksinmeleri dışalım ürünleriyle karşılayın, dedi?

Halk mı; güldürmeyin!

***

“Demokrasi” adı altında, “kendi” egemenliğini kurmak isteyen üç-beş sistem avcısının istemi doğrultusunda ne yapılmak, ne yaşatılmak isteniyorsa “o” yapılıyor!

Daha “halkın kendi kendini yönetmesi” denen olguyu düşünemedi/ düşlemedi halk! Sistemin belirlediği partilerin, yine sistemin belirlediği “tek lideri”, milletvekilinden belediyesine/ belediye meclis üyesine/ parti yönetimine/ delegesine varana değin, kurgulamasını/ yönlendirmesini/ yönetmesini sağladı…

Genel seçimlerde halkın önüne sürülen milletvekili adayları, ya da yerel seçimlerde belediye için aday gösterilen isimleri/ seçilecekleri halk mı belirledi, halk “benim adayım bu” dediği isimler mi belirlendi, yoksa “tek liderin/ sistemin” sözcüsü olacağının güvencesini verenler mi?

Bir de “olanlardan hepimiz sorumluyuz”; öyle mi?

***

Şunu söylemem gerek:

Benim gibi, bu güzel yurdun bireyi olan herkes, ne genel seçimde/ ne de yerel seçimde “özgür istencimizle” oyumuzu kullanmadık/ kullandırılmadık! “Temayül yoklaması” denen oyalama yöntemini bile ellerine/ yüzlerine bulaştırdığını gördük! Belirledikleri “adaylar” arasından “birini” seçebileceğimizi öğrendik!

Hepsi “demokrasi” adına yapılıyor, diyerek etkileyebildiklerini çemberin içine alıyorlar!

Bir bakın, her seçim sonunda kazananların yanında olan birçok ismin değişmediğini göreceksiniz! Çöreklendikleri yerden kaldırabilene aşk olsun! Sorsanız, herkesten daha haktan yanadır, sorsanız herkesten daha erdemlidir, sorsanız herkesten daha çok yaşamı hak eden…

Özellikle belediyelerin kapılarını araladığınızda tanık olacağınız bir olgu bu!

Bu “olanlardan hepimiz sorumluyuz”; öyle mi?

***

Bir yıldır yaşananları biliyorsunuz!

Artık uçuşan kuşlar, sokakta gezinen kediler/ köpekler bile “insanların yaşam alanlarında” bir şeyler olduğunu görüyor!

Eskisi gibi parklarda dolaşanlar kuşlara yem atmıyor, belli yaz gruplarına sokak yasak olduğu için…

Yine sokak kedileri/ köpekleri eskisi gibi doymuyor; kepenkleri indirilmiş lokantaların, pastanelerin, kafelerin önünde beklemekten yoruldular!

Ya bazı yerel yönetimlerin, ya da elin parmakları kadar az olan hayvanseverlerin gelmesini bekliyorlar, alıştırıldıkları yerde…

Kimse “kedi de, köpekte akıl yok” demesin; bir kez yakın dur, bir kez “can” olarak gör bakalım, ne biçim koruyacak/ bekleyecek seni… Ya da bir kez önündeki yediği ekmeyi al bakalım, bir kez kuyruğuna bas/ sonra da tekmele bakalım, ne denli canavarlaştığını görürsünüz…

Sokakta “olanlardan hepimiz sorumluyuz”; öyle mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar