KARADENİZ

Bir savaş neden başlar?

Bir savaş nasıl başlar?

Savaşın ayak seslerini nasıl duymaya başlarız?

Savaş yaklaştıkça neler olur?

Savaş başlayınca ne olur?

Yazması ve cevaplaması son derece kolay, ancak sonuçları tahmin etmek oldukça zor sorular.

Diyelim ki biz bir mahallede oturuyoruz. Mahallemizde ara sıra hırgür çıkıyor ama mahallelinin araya girmesiyle, kavgalı iki komşu her seferinde barıştırılıyor. Mahallenin huzuru için barışmak zorundalar. Çünkü bu komşuların çocukları aynı ortamda büyüyor, beraber oynuyorlar vs. Fakat günün birinde mahalleye göz koymuş biri, uzaklardan gelip mahalleye ve mahalleliye müdahale ediyor. Kavgalı veya küs komşuların barıştırılmasına müsaade etmiyor ve illa kavgaya karışıp iki komşudan birini pataklamak istiyor. Birini destekleyip öbürünü dövdürüyor.

Bir anda ortalık panayıra dönüyor. İki komşu kanlı bıçaklı oluyor. Kan gövdeyi götürürken komşudaki kavga mahalleye de zarar vermeye başlıyor. Derken bir bakıyorsun ki o kavgayı teşvik eden, barışmalarına karşı gelen şirret tip bir anda ortadan yok olup gidiyor. Ama geride bıraktığı mahalle artık eski mahalle değil. Komşu komşuyu düşman görüp kin duymaya, kan davası gütmeye başlamış. Derken mahallede hiç bitmeyen sonuçsuz kavgalar karakolda biter olmuş. Eskiden bir iki mahallelinin araya girmesiyle barışan komşular, şimdi ölümüne kavgaya tutuşmaya başlamışlar .Mahallede de sözü dinlenen muteber komşuların da hiçbir hükmü kalmamış. Bu durumda sizin için iki seçenek kalmış. Ya evi barkı satıp mahalleyi terk edeceksiniz veya karışmak istemediğiniz bu kavgada taraf olacaksınız.

Bu kısa hikâye Türkiye’nin yaşadığı coğrafyanın halini özetleyen bir hikayedir. Uzaklardan gelip komşuları birbirine düşman edense genellikle Amerika ve Avrupa ülkeleridir. Bu ikili bizim coğrafyamızın şer devletleridir. Kendi çıkarlarını her şeyin üstünde tutan, acımasız ve zalim devletlerdir. Bunları bu hale getirense beyinsiz, aç gözlü ve hırsızlığı huy edinmiş tiplerin yönettiği ülkelerdir.

Irak’ta , Suriye’de Arap baharında huzuru yok eden, çocuk, kadın genç ihtiyar demeden milyonlarca insanın ölmesine, evsiz kalmasına, yurtlarını terk etmesine sebep olan bu devletler değil midir? İşte Irak, işte Suriye, işte Libya. Bu üç ülkenin insanı kendi içlerinde birbirlerine düşman oldular da kardeş kavgasına tutuştular. Amerika’nın önce Irak’ı, sonra da PKK’yı piyasaya sürmesinden dolayı sahte bir IŞID operasyonu ile Suriye’yi yakıp yıktılar. Ne yazık ki Irak ve Suriye savaşının kefaretini yıllardır Türkiye ödemektedir. Türkiye’ye ödettirilmektedir.

İşte şimdi aynı Amerika ve AB, Karadeniz’e el atmış durumda. Yüz yıllardır iç içe yaşayan ve yaşamak zorunda da olan Ukrayna ile Rusya’yı kafa kafaya getirme peşinde ve Ukrayna’dan yana taraf olmaktadır. ABD’nin Karadeniz sevdası sadece Ukrayna’yla da sınırlı olmadığı kesindir. Gürcistan ve Ermenistan da ABD’nin Rusya’ya karşı kullandığı veya kullanacağı ülkelerdir.

Günlerdir aylardır, Ortadoğu’dan başlayarak, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ege Denizi, Yunanistan topraklarında mevzilenen ABD, AB ve Arap devletleri her halde boşu boşuna dev tatbikatlar yapmıyor ve boşu boşuna askerlerini bu coğrafyaya yığmıyor. Bunca savaş gücü hayra alamet değildir. İşte bu tür hareketler savaşmaya karar veren ve savaşmak için hazırlık yapan ülke/lerin hareketleridir. Şimdi kim var hedefte? Ukrayna.

ABD ve müttefikleri Ukrayna’yı kendilerine bağlamak için bölgesel bir savaş çıkarmaya karar vermişler. Şayet Ukrayna, ABD’nin motivasyonu ile Rusya’yı huzursuz etmeye başlarsa savaş an meselesi demektir. Rusya, ABD ve müttefiklerinin hemen burnunun dibine girmesini istemediğinden, büyük olasılıkla ABD Ukrayna’ya ulaşmadan evvel Rusya Ukrayna’yı işgale çalışacaktır. Savaşın başlaması için her türlü ortam hazırdır. Savaşın da ayak sesleri duyulmaya başlamıştır. Bu savaşın en büyük mağdurları kesinlikle Ukrayna halkı ve Kırım Türkleri olacaktır. Savaşın bölgeye yayılması da olasıdır.

İlk tetik düşüldükten, ilk silah patlatıldıkta sonra savaşın sonlanması en az bir sene sürecektir. Tabi yaralarının sarılması ve bedelinin ödettirilmesi ise onlarca yıl alacaktır.

Türkiye bu savaşta kesinlikle taraf olmamalıdır. ABD’nin, AB ve NATO’nun baskılarına ve taleplerine aldırış etmemeli ve iki komşusunun savaşında taraf olmamalı, hiç birinin aleyhine askeri ve diplomatik faaliyette bulunmamalıdır.

Ama hata yaparsa ve harp tuzağına düşerse Türkiye tıpkı birinci dünya harbine benzer bir komployla karşı karşıya kalacaktır. ABD veya benzeri bir ülkenin gemileri Rus kıyılarını veya ordusunu bombalayarak harbin tetiğini çekebilir. Böyle bir durumda Türkiye’nin tarafsızlığını koruması oldukça zordur.

ABD ve Müttefikleri Ukrayna’ya yardım için Türk Boğazlardan geçmek isteyecektir. Türkiye buna müsaade ederse, Montrö Boğazlar anlaşmasını çiğnetirse resmen Rusya’yla harbe de girmiş olacaktır. Yahut da zorba devletleri boğazlarımızdan geçirmediği için ağır diplomatik ve askeri yaptırımlarla yüz yüze gelebilecektir.

TBMM başkanının yakın zaman önce hatalı beyanatı sanırım Rusya’yı rahatsız etmişe benzemektedir ki Rusya Montrö’ye uyulması konusunda beyanatta bulunmuştur. Türkiye en kısa zaman içinde Ukrayna-Rusya geriliminde Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümlerini uygulayacağını, anlaşmaya sadık kalacağını şimdiden ilan etmelidir. Emekli amirallerimizin sıradan insanlar olmadığını düşünürsek Montrö Boğazlar Sözleşmesini boşu boşuna dile getirmediklerini de iyi değerlendirmek gerekir.

Ayrıca Türkiye savaşı önleyici açıklamalarını acilen yapmalı ve konumunu şimdiden ilan etmelidir. Mesela; Türkiye topraklarının komşularına karşı yapılacak bir saldırıda üs olarak kullandırılmayacağı,

Ukrayna ve Rusya’nın ezeli ve ebedi komşular olarak aralarındaki sorunları diplomatik yollardan çözümlemesi gerektiği,

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin olası bir savaşta hiçbir tarafa avantaj sağlayacak şekilde çiğnetilmeyeceği,

Kendi topraklarının ve hava sahasının Ukrayna ya da Rusya’ya karşı yapılacak askeri harekatlar için kapalı olacağını,

İki ülke arasında her türlü arabuluculuğa hazır olduğunu ve en son olarak da iki ülke arasında Türkiye, İran, Pakistan, Katar gibi ülkelerin askerlerinden oluşan bir barış gücünün faaliyette bulunabileceğini dahi ilan edebilir.

Yukarıda yazdıklarım işin askeri ve diplomatik boyutudur. İşin bir de ekonomik boyutu vardır. Büyük olasılıkla Türkiye savaşın başlaması ile birlikte büyük göç alacaktır. Rusya ve Ukrayna ile ekonomik ilişkileri bozulacağından milyarlarca dolarlık ticari kayba uğrayacaktır. Türkiye ve Türk diplomatları her ne pahasına olursa olsun Ukrayna ve Rusya’yı barıştırmalı, ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin bölgeye müdahil olmasına engel olmalıdır. Aksi taktirde eminim ki ABD ve Avrupa ülkeleri fırsat bulduklarında olası Ukrayna Rusya harbinde Türkiye’ye cephe açmak için yeterince sebep de uyduracaklardır. Türkiye olası durumlara karşı hazırlıklı olmalıdır.

Biden’lı ABD, dünya barışı için en büyük tehdittir. ABD, Ortadoğu ve Kafkaslardaki planlarını gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engelin Türkiye olduğunun bilincinde olarak Türkiye’ye karşı gerekirse kendisi ya da kuklası unsurlarıyla fiili cephe açmaktan bile geri durmayacaktır.

AKP yönetimindeki Türkiye artık eski Türkiye değildir. Her türlü belayı üstüne çekebilecek veya def edecek potansiyele sahiptir. Bu AKP’nin veya bir başkasının başarısı veya başarısızlığı değil Atatürk Türkiye’sinin doğal seyri içinde coğrafyasının kendine yüklediği kaderinin bir sonucudur.

Savunma sanayi, savunma sanayi, savunma sanayi.

Önceki ve Sonraki Yazılar