MİZAH VE ZEKÂ

Mizah zekâ gerektirir. Mizah, coğrafyadan coğrafyaya, kültürden kültüre değişse de hicivsiz mizah olmaz. Hicivsiz mizah sadece yağcılığa girer ve o mizahçıya da ancak yağdanlık denebilir. Mizah yazarı da, mizah oyuncusu da muhalif ruhlu olmak zorundadır. Aksi takdirde ne mizah yazarı nede oyuncusu olabilir. Yani mizahla uğraşan insan aydın insandır. Hele de ölmüşlerle değil de, yaşayan politikacı, yönetici ve günlük hayatın içinden konular seçerek yazan ve oynayanı okumak ve seyretmek insanı mutlu eder.

Mizah dergisi deyince de aklıma önce Gırgır, sonra Fırt ve Limon Dergileri gelir, sonra Zeki Alasya ve Metin Akpınar. anlayışımızı şekillendiren ince esprilerin kaynağı Metin Akpınar’dır, Zeki Alasya’dır. Nejat Uygur ve Levent Kırca’dır. Müjdat Gezen, Şener Şen, Ali Poyrazoğlu, Ferhan Şensoy ve daha niceleri vardı bizim. Hepsi de kitabın ortasından mizahçılardı.. Mizahi yergilerini abartılı bir görsellik ve dille insanın gözünün içine soka soka, düşündüre düşündüre yaparlardı. Günümüzün suya sabuna dokunmayan, kullan at misali sabun köpüğü espriler değildi hani. Saydığım komedyenlerden çoğu göçüp gitti. Adını hatırlayamadığım daha nice değerli sanatçılarda dâhil olmak üzere göçüp giden tüm sanatçılarımıza Allahtan rahmet diliyorum.

Suya sabuna dokunmayan, ürkek ve benim nazarımda toplumsal sorumluluk yüklenmekten kaçınan Şener Şen’i bir kenara atarsak yaşayan değerlerimizden bir elin parmaklarını geçmeyen sanatçı kaldı. Bir Müjdat Gezen bir de Metin Akpınar. Müjdat Gezen kendi ekolünde azıcık siyasette yapan ve bu sayede varlığını sürdüren, kendini unutturmayan sanatçıdır. Ama benim için Metin Akpınar mizahın duayenidir. Hâlâ merakla izlediğim, hâlâ her sözünde bir bilgelik yakaladığım, yüksek zekâ ve analiz yeteneği mizahın efsane ismidir, aklımda ve gönlümde taht kuran sanatçıdır.

Cumhuriyetin yetiştirdiği ender sanatçılardan biri olan Akpınar, Cumhurbaşkanına hakaret etmekten yargılandığı davadan berat etti. Böyle bir sanatçının mahkemeye verilmesi zaten yeteri kadar üzüntü vericiydi. Metin Akpınar’ın Cumhurbaşkanına hakaret etmeyi aklından bile geçirmeyeceğini yıllardır onu izlediğim kadarıyla zaten olası da görmüyordum.

Aynı davadan yargılanan Müjdat Gezen’e de geçmiş olsun diyorum. Böyle yaşını başını almış, devletine ve milletine ve Atatürk değerlerine gönülden bağlı, yılların eskitemediği sanatçıları mahkemeye vermek değil, başköşelerde ağırlamak gerekir.

Metin ve Müjdat abi geçmiş olsun.

Suriyeliler ve Kürtler

Suriye meselesinde ABD ile kol kola hareket eden Türkiye, her zamanki gibi yine ABD’nin tuzağına düştü. ABD kendi ulusal çıkarları için Türkiye’yi Suriye bataklığına çekmiştir. Sadece bununla kalmamış, PKK’nın Suriye ayağını da kurmuş, aşırı derecede silahlandırmış ve PKK’nın Suriye kanadını korumak içinde Türkiye’ye karşı açıkça düşmanca tutum da almıştır ve almaya da devam etmektedir. ABD, hem Irak’ta, hem de Suriye’de Kürtlerin hamisi olarak ortaya çıksa da Kürtleri sevdiğinden değil, Ortadoğu’da İsrail’i ve ABD çıkarlarını koruyacak bir maşa ihtiyacı vardı ve bu ihtiyacını Kürtleri kullanarak gidermeye çalışmaktadır.

ABD’nin Irak ve Suriye’yi parçalayarak Kürt Devleti kurma planları Türkiye tarafından Suriye’de bozulmuştur. Türkiye, kendi imkân ve kabiliyetlerini kullanarak ulusal ve ülke bütünlüğünü koruma gayesi ile Suriye’de haklı operasyonlar düzenlemiştir. ABD’nin, PKK’nın, IŞİD’in ve Suriye Devletinin vatansız bıraktığı milyonlarca Suriyeli Türkiye’dedir. Türkiye ve hükumet kendi halkına harcayacağı gelirlerini, kendi ülkesinde yoksulluğun artmasına da razı gelerek Suriyelileri bağrına basmıştır.

Türkiye’nin güneydoğu hudutları için en büyük tehlike ABD’dir. Bu nedenle Türkiye, Rusya ile anlaşarak süratle Suriye ile ilişkilerini yoluna koyarak, yıllardır bakıp beslediği Suriyelileri kendi anavatanlarına göndermelidir. Ancak bunu yaparken de Suriye’nin kuzeyine yerleştireceği Suriyelilerin bir daha Türkiye’ye göç etmelerine mani olmak için, Suriye Devletinin veya başka örgütlerin onlara tekrar zarar vermemesi, saldırmaması için, Türkiye’den anavatanlarına geri dönen Suriyelilerin yerleştiği topraklarda garantörü olduğunu da Suriye ile yapacağı anlaşma ile tescil etmelidir.

Çünkü artık Suriye’de kanlı oyun bitmiştir. Statüko öyle veya böyle belli olmuştur. ABD Kürtler adına, hem Suriye, hem Rusya, hem de Türkiye ile poker oynamaktadır. ABD bu oyunu kaybetmeye mahkûmdur ve Kürtleri her zaman olduğu gibi ortada bırakıp o topraklardan çekilip gidecektir.

Aslında gerek Irak’taki ve gerekse Suriye’deki Kürtlerin yegâne dayanak noktası Türkiye’dir. Türkiye hudutları dışında kalan Misak-ı Milli sınırlarına garantör olmadığı müddetçe Kürtler ABD ve AB emperyalizminin elinde ebediyen Ortadoğu ve Kafkasya maşası olarak kalmaya devam edecektir. İşte bunun en somut örneği, Azerbaycan-Ermenistan Karabağ savaşında PKK’lılar Ermeni saflarında durarak Türk askerlerine karşı harp etmişlerdir.

Türkiye’ye ve Türklere düşmanlık Kürtlerin yararına değildir. Kürtler ABD ve AB oyununa gelmemelidir. Bu vatan, bu topraklar hepimize fazla fazla yeter. Yeter ki huzurumuz olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar