TESUD

Türkiye Emekli Subaylar Derneği.

Hayatımda ilk üye olduğum dernek.

2002 yılında TSK’dan emekli olduktan sonra İstanbul’da un karlı ve soğuk bir gününde TESUD’a üye olmak üzere bir şubesinin kapısına dayandım ve zilini çaldım. Kapıyı sanırım yetmişli yaşlarında sevecen biri açtı.

Kapı aralığından;

“Buyurun” dedi.

“Üye olmak için geldim.” Dedim.

“Evladım yanlış geldin. Buraya herkes üye olamaz. Burası asker derneği “dedi ve iyi günler dileyip kapıyı yüzüme kapadı.

Tekrar kapıyı çaldım. Yine açtı.

“Evladım, burası emekli subaylar derneği çocuğum” dedi.

“Komutanım ben de emekli subayım. Emekli yarbayım” dedim.

Durdu uzun uzun yüzüme baktı.

“Çok da gençsin be evladım.Buyur gel içeri” dediğinde ben 43 yaşlarındaydım. Çay söylediler. İçerisi temiz ve bakımlıydı. Ama askerliğin havasını teneffüs etmemek de mümkün değildi.

“Komutanım bu dernek ne işe yarar? Neler yapar?”’ diye sorduğumda günlük rutin yaptığı işlerden bahsetti. O günün şartlarına göre epey birikmiş paraları olduğunu, derneğin mülkünün şubenin malı olduğunu,gezi düzenlediklerini, emekli üyelerin ölümleri halinde ailelerine cenaze işlemlerinde yardım ettiklerini ve insanların gelip dernek lokalinde dinlenip eğlendiğini ifade etti. Ama genç bir emekli subayın derneğe üye olmasından da mutluydu. Üye oldum ve o şubede farklı aralıklarla yöneticilik yaptım.

O yıllarda Ergenekon ve Balyoz süreci başladığında TESUD’tan hiç ses çıkmıyordu. Kişisel mücadelemiz, sessiz çığlık eylemlerine, Silivri kapılarına giderek sürdürsek de TESUD olarak bu konularda aktif değildik. Ne yazık ki o dönemde emekli subayların çoğu Ergenekon ve Balyoz sürecinde ya nötr durumdaydı ya da aşırı çekingendi, tutuklanan meslektaşlarına sahip çıkma adına çok ama çok yetersiz kalıyordu.

Bunu nereden biliyorum derseniz? Hemen hemen her hafta sonu katıldığım veya katılmaya çalıştığım Beşiktaş’daki sessiz çığlık eylemlerinden biliyordum. Beşiktaş ve civarında belki de bine yakın hatta daha daha fazla emekli subay vardı ama sessiz çığlık eylemlerine destek veren insan sayısı hemen hemen yok gibiydi. Benim de içinde bulunduğum müdavimlerin dışında pek katılan yoktu.

Ankara’da düzenlenen ilk kongrede o günlerdeki mevcut dernek yönetimi kaybedip bizim desteklediğimiz ekip kıl payı kazanınca TESUD’da biraz biraz hareketlilik başladı ve sürece katkı 17-25 Aralık 2013 sonrası hükümetin FETÖ’ye tavır almasına paralel olarak artmaya başladı. İnsanlar başına bir iş gelmesinden korkuyordu çünkü. Sonrasında destekler ve eylemler çığ gibi büyüyerek Silivri’de haksızlığa uğrayan meslektaşlarımızın özgürlüğüne kavuşmasıyla son buldu.

Sonuçta TESUD bir çok dernekten daha fazla ekonomik ve sosyokültürel olanağa sahiptir. Buna rağmen bu derneğin emekli subaylar için fazlaca bir şey ifade etmediğini, emekli subaylarının nezninde fazla karşılığının olmadığını da söyleye bilirim. Çünkü bunu hem üye, hem yönetici, hem de dışarıdan gözlemlediğim kadarıyla yazıp çizme hakkım vardır.

TESUD içerinde on yıldan fazla kaldıktan sonra, zamanımı boşa harcadığımı düşünerek dernek üyeliğinden ve şube yöneticiliğinden istifa ettim. Esasında bu dernek kuruluş itibariyle NATO emekli organizasyonlarına denk gelen bir misyon içerinde olduğunu, derneğin yöneticilerinin bu misyon çerçevesinde devletten zaman zaman büyük bütçeler alarak NATO dahilindeki etkinlik ve faaliyetlere katıldığını, Türkiye’de de NATO dahilinde faaliyetler gösterdiğini de ifade etmem gerekir. Ama bu faaliyetler genelde TESUD üst yönetimince belli bir dar kadro dahilinde genelde emekli kurmay subay ve emekli generallerce yürütüldüğünü de ifade edebilirim.

TESUD asla tam olarak bir sivil dernek değildir. Kanunla kurulmuş bir dernektir. Gerekli midir evet gereklidir. İşlevini tam olarak yerine getiriyor mu? Tartışa bilirim. TESUD emekli subayların kurduğu bir dernekten ziyade, emekli subaylar için kurulmuş bir dernektir.

Türk subayı ve Türk insanı yıllar yılı kahraman subay ve kahraman evlat anlayışıyla, varıyla yoğuyla devlete kurban olmaya ve edilmeye hazır fedailer olarak yetiştirilmiştir. Emekli subayların askeri zihniyeti daha en baştan itibaren devletin en saf halinde aradığı insan zihninde organize edilmiştir. Bir subay veya astsubay hangi şartta olursa olsun, hangi ortamda olursa olsun, yukarıda yazıp çizdiklerimi de bir tarafa atarak devletini ve milletini koruma iç güdüsüyle eğitilmiştir ve bu zihinsel kalıba sokulmuştur.

Bir emekli asker, yetiştirildiği ve yüklendiği sorumluluklar oranında yükseldiği kademelerde ve mevkilerde devletin ve milletin uğrayacağı tehlikeleri çok önceden görme, sezer ve tedbir alama ihtiyacını hisseder. Dolayısı ile Türkiye’de askerimizin vatan savunması anlayışı, muhafazakar ve hatta tutucudur. Bu anlayışı çerçevesinde olayları idrak eder. Vatan savunmasını yaparken hayal kurmaz. Realisttir. Elindeki olanaklar kadar planlar ve taktikler, stratejiler geliştirir. İşte bu nedenle TESUD’u idare etmek çok zordur. Eğer idare etmeyi beceremeyen bir ekipseniz, sıkıntı da yoktur. Muhteşem olanaklarıyla TESUD’u kendinize harika bir meşguliyet yeri olarak görü idare eder gidersiniz. Ta ki zurnanın zırt dediği yere kadar.

Yüz dört emekli amiral işte bu anlayışla Montrö ve sarıklı amiral çıkışını yapmıştır diye düşünüyorum. Bildirici emekli amirallerin tamamına yakın büyük çoğunluğu, aklı başında, vakur ve vatanseverliklerinden zerre kadar şüphe edilmeyecek insanlardır. Bunları ne düşman görmeye, ne de ihanetle suçlamaya, ne de zevzeklikle itham etmeye gerek yoktur. İçlerinde elbette ki siyaseti çok seven, siyaseti eski üniformasının sağladığı avantajlarla sürdürmeye çalışanlar da olabilir. Yoksa bu emekli amiraller durduk yere neden rahatlarını bozsunlar, neden devletle hükümetlerle ters düşsünler ki?

Bildiri meselesine TESUD’un pozisyonuna gelince;

TESUD bünyesinde mutlaka emekli amiral üyesi vardır. Türkiye bildiri ile sarsılırken nasıl olur da TESUD’un sesi soluğu olumlu ya da olumsuz yönde çıkmaz?

TESUD, müdahil olması gereken bir krizi yeteri kadar iyi idare edememiştir. Bu olay TESUD’un üyeleri üzerindeki itibarını tartıya almış ve sınanmıştır.

Sonuç olumsuzdur.

Askerlikte değişmez bir kural vardır. Onu yazarak yazımı sonlandırayım.

En kötü karar karasızlıktan iyidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar