YENİ KIZIL ELMA

ABD Başkanı Joe Biden Efendi, dünyayı ve özellikle Ortadoğu barışını tehdit eder mahiyette büyük laf etmiş. "Bölge ülkeleri İsrail’in bağımsız Yahudi bir devlet olarak var olma hakkını tanıyana kadar barış olmayacak." Demiş. Biden Efendi İsrail’e açık çek vermiştir. İsrail, ABD devletini arkasına alarak ve ondan yüz bularak hukuk tanımaz haydut devlet anlayışıyla, işgal ettiği ve ilgi duyduğu topraklarda terör estirmeye ve terörü organize etmeye devam etmektedir.

İsrail denen haydut devletin bitmek tükenmek bilmeyen toprak talepleri ve toprak kazanma hırsı asla bitmeyeceğine göre, kim bilir daha kaç yüz yıl Ortadoğu’ya barış gelmeyecek demektir.

İsrail, Filistin topraklarını lokma lokma yutup gasp ettikten sonra sıra Yahudilerin büyük hayali olan “Arz-ı Mev’ud - vaat edilmiş toprakları” ele geçirmek üzere bölgeyi kan gölüne çevirecektir.

Arz-ı Mev’ud’un sınırları kabaca Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar olan toprakların tamamının kapsamakta ve neredeyse tüm Ortadoğu’yu içine almaktadır. İsrail-ABD ikilisi, Arz-ı Mev’ud hedefi doğrultusunda kısa, orta ve uzun vadeli stratejik adımlar atmaktadır. Hedefe aldığı ve ele geçirmeye çalıştığı coğrafyada barış ve istikrarı sürekli olarak sabote ederek, bölge ülkelerinde iç isyanlar, ülkeler arasında çatışmalar çıkararak emin adımlarla hedeflerini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Bugün Suriye ve Irak’ta yaşananlar, Arap Baharı ve Büyük Ortadoğu Projesi tam da bu amaçlara hizmet etmektedir. ABD-İsrail ikilisinin bölgedeki şimdiki Truva Atları, ayrılıkçı Kürtler, PKK/PYD, FETÖ ve IŞİD benzeri dini örgütlerdir. Bölgemizde etnik ve dini farklılıklar sürekli olarak kaşınmaktadır.

Böyle bir plan karşısında Türkiye’de nasibini almakta ve almaya da devam edecektir. Türk Milleti ve Türkiye eski interlandını boş ve sahipsiz bırakmamalıdır. Ortadoğu’da yüzyıllarca bölgesel hakimiyet kuran Türkler ve dolayısıyla Türkiye, kendi ulusal çıkarlarını koruyacak, bölgeye huzur ve barış getirecek şekilde ulusal hedeflerini ve bu hedefleri geçekleştirmek üzere de kısa, orta ve uzun vadeli planlarını yapmalıdır.

Türkiye öncelikle kendi iç huzurunu ve barışını Atatürk dönemindeki gibi sağlamalıdır. Atatürk’ün “Yurtta Sulh Dünyada Sulh”,” Ne Mutlu Türküm Diyene” sözleri tesadüfî değildir. Türkiye’yi ayrılıkçı etnik kimliklere bölmeye çalışanlar, din üzerinden siyaset yapıp Atatürk’e ve Türk Milletine düşmanlık edenler bilerek veya bilmeyerek ABD- İsrail’e uşaklık ettiği halkımız tarafından bilinmelidir.

Türkiye, tıpkı Kıbrıs’takine benzer şekilde adımlar atarak İsrail habis urunu kendi sınırları içine hapsedecek planlar geliştirmelidir. Mesela; kısa vadede Kıbrıs Türklerinin bağımsız devlet olarak tanınmasını teşvik ederken,Kıbrıs Türk Devleti-Türkiye ve Azerbaycan’ın uygun bir çerçevede içişlerinde bağımsız, dışişleri ve ülke savunmasında müşterek bir yapıya doğru adım atarken, orta vadede öncelikle Irak ve Suriye’deki Kürtlerin ve Türklerin hamisi ve garantörlüğünü uluslararası anlaşmalarla sağlamalı, son olarak da uzun vadede Türkiye kendini merkeze alarak, önceki devletimiz olan Osmanlı İmparatorluğun coğrafyasındaki milletlerle, Türk Milletine ve Türkiye’ye ihtiyaç duyan halklarla ve devletlerle işbirliğine giderek onlara el uzatmalı ve onlarla arzuladığı birliğini kuracak şekilde politikalar geliştirmelidir.

Türkiye’nin ve Türk Milletinin bunu yapacak insani, ekonomik ve coğrafi kaynakları fazlasıyla vardır. Türkiye bu yönde belirleyeceği büyük idealler istikametinde, adına ister Misak-ı Milli diyeceğimiz, isterse Yeni Kızıl Elma diyeceğimiz hedefleri gerçekleştirmek üzere insanlarını zihinsel olarak hazırlamaya ve yetiştirmeye başlamalıdır. Bunu da bir devlet politikası ve hedefi olarak akıllara kazımalıdır.

Esasında bu büyük hayalin planları Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuranlar tarafından zaten belirlenmiş ve ilk adımları Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurularak atılmıştır. Avrupa ve ABD, Rusya Atatürk’ün hedeflerinin farkındadır. İşte bu nedenledir ki içimizdeki Türk Milleti ve Atatürk düşmanlarının varlığı tesadüfi değildir. Türk Milletine ve Atatürk’e düşmanlık edenler kesinlikle ne Müslümanlığa ne de Türk devletine hizmet etmemektedir. Onların nihai hedefi ABD ve İsrail’e hizmet etmektir. Onun için PKK/PYD ve FETÖ ve bezeri dini yapılar ABD ve İsrail’in kuklası ve Truva atıdır.

Türkiye, bu stratejik amaçlarını engelleyecek her türlü eylemi dha en baştan askeri ve genel sosyolojik açıdan önleyecek tedbirler almalıdır. Yirmi birinci yüzyılın Türklerin yüzyılı olması için Türkiye’yi yönetenler Türkiye’nin öncelikle demokratik , laik ve sosyal hukuk devleti kimliğini en yüksek seviyede muhafaza ederken, Atatürk’ten ve Türk Milletinden vazgeçmemelidir.

Atatürk ve Türklük kimliğini yitirmiş bir Türkiye, İsrail ve ABD planı olan Büyük Orta Doğu Planının (BOP) en büyük lokması olmaya mahkûmdur.

Yukarıdaki düşünceleri ileri sürmek ne faşistliktir, ne de ütopik bir dünya görüşüdür. Bu görüş,Türk Milletinin Anadolu’da daha yüzlerce yıl varlığını ve hükümranlığını sürdürmesi için olmazsa olmazıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar