Osman Selim Kocahanoğlu

Osman Selim Kocahanoğlu

OSMANLININ EN BÜYÜK HUKUK FACİASI - MİDHAT PAŞA'NIN KATLİ 

8 Mayıs 1884 tarihi Ulu Hakan Abdülhamid  için kara bir leke ve insanlık tarihinin en büyük facialarından biridir.  Bugün Taif Kalesinde müebbede mahkum olan eski sadrazam ve ilk Anayasamız olan Kanun-u Esasiyi yürürlüğe sokan Midhat Paşa ile Abdülhamid'in öz eniştesi olan Damat Mahmud Celaleddin Paşa aynı gün, 8 Mayıs 1884 gecesi askerlere boğdurularak şehit edildiler.    

Kundaktaki çocukları bile boğmaya alışkın Osmanlı saltanat geleneği bu katliamı yaptırmakta  serbest ve özgürdü. Azrail o gece tesadüfen değil Halifemiz efendimizin bir telgraf emrinin  gereğini yapmak üzere Taif Kalesinin kışla olarak kullanılan kapısından içeri girmişti. 

Sultan Abdülhamid Hicaz Vali ve Kumandanı Erzincanlı Osman Nuri Paşa'ya gönderdiği 9 Mart 1884 tarihli telgrafında aynen şunları yazıyordu: 

"... Şişko Mahmud ile Midhat katillerine hanedanıma sadık askerlerim, kurşunlarını eğer Ketefeynlerinin (ense kökü) tam orta yerine sıkarsa hanedanıma büyük hizmette bulunmuş olurlar..."

İslam Halifesinin yardakçısı Osman Nuri Paşa düşünüp taşınıp kaledeki kumandana bu iki katilin işinin bitirilmesi emrini vermişti. Bu iki adam güya Abdülaziz'in katilleri oluyordu. Yıldız Mahkemesi denilen tarihin görmediği en büyük kumpas davasının iki büyük yargıcı vardı. Biri Adliye Nazırı ve Mecelle Müslümanı Cevdet Paşa, diğeri Midhat Paşa'nın Tuna valiliğinden baş düşmanı Aksekili  Ali Süruri Efendi idiler. Bu ikisinin Haçlı kini idam hükmünü vermiş, ancak Halife Sultanın lütfu keremiyle cezaları müebbede çevrilmişti.  

Gece basınca iki masumun odasına giren askerler bu adamların ketefeynine kurşun sıkacak yerde,  üstüne çullanarak boğazlarına sarılıp canhıraş çığlıklar içinde boğdular. Boğdurulan iki ceset ertesi sabah erkenden Hz.Peygamberin amcası İbni Abbas ve oğlu Tayyibin de yattığı Taif mezarlığına gizlice defnedildiler ve Şark çıbanından öldükleri açıklandı.

Kocası Damad Mahmut Paşa'nın ölüm haberini alan Abdülhamid'in kız kardeşi Fehime Sultan, ağabeyisi için şu intizarı yapacaktı: 

"İnşaallah senin de sakalın kana bulanır..."

Şunu da belirtelim ki, eski Şeyhülislam Hayrullah Efendi ile Midhat Paşa aynı odada bulunuyorlardı. Tesadüfe bakınız ki ölüm meleğimiz Azrail  ŞERRULLAH denilen bu eski Şeyhülislama dokunmadı. Diğer ikisinden ayırdı...

Bir not daha. Yargılama bitince Abdülhamid Cevdet Paşa'ya Boğazda bir yalı ihsan ediverdi. Kadı Süruri Efendi de Mutasarrıf yapılarak mülki hizmete geçirildi. Ölünce de ona bir türbe yaptırdı.

Meşrutiyetin ilanında İstanbul sokakları ve Yıldız Sarayının önü gösterilerle çalkalanırken, Midhat Paşa da Hürriyet şehidi ilan edilmişti. Abdülhamid'e uykusuz geceleri geçirtip hürriyeti zorla ilan ettirerek, gül suyu ile yıkanmış inkılap yaratan bu çapkın Jön-Türk  çocukları, Meclisi Mebusa'ın açılışında Abdülhamid'in yüzüne karşı Hürriyet Marşını okumuşlardı. Hürriyet şehidi Midhat Paşa için yazılan bu marş, elli yıllık özgürlük mücadelesinin  intikam çığlığı  idi.

Uyan MİDHAT uyan geldi zamanının
Tutsun dünyaları şöhret ve şanın
Sen bulun önünde şu Mebusa'ın
Artık yaşa evladınla beraber...

Kaynakça: Konu hakkında Uzunçarşılı'nın Yıldız arşivi kaynaklı üç cilt kitabı ve iki de doktora mevcuttur. Ancak 44 sayfalık bir risale önemlidir. İsviçre'de Mizan matbaasında basılıp (1314/ 1896) gizlice yurda sokulan ve muzır neşriyat sayılan bu Risalenin adı şudur: "Midhat Paşa ve Damad Mahmud Paşa Hazeratının Abdülhamid'in emriyle KEYFİYETİ Şehadetleri."  

Özel Not: Bu bilgi Külliye Sarayı hukuk ve adalet danışmanlarına ithaf edilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar