AVRUPA TÜRKLERİ DEMOKRATİK SÖYLEM, EYLEM VE ÇÖZÜM GELİŞTİRMELİDİR! 

Avrupa’da çeşitli çözümsüzlükler, uluslararası krizler ve ülkelerin içinde bulundukları mevcut  sosyal, ekonomi, sağlık  ve siyasi  alanlardaki gelişen olumsuzluklar, Avrupa’da yeni bir döneme girildiğini göstermektedir. 

Bu yeni dönemde bazı ideolojilerden ve bu ideolojilerin pratiklerinden kaynaklanan olumsuzluklar, belli kitleleride olumsuz bir hedef haline getirmektedir. Bunların arasında en önde gelen  kitleyi ise bugün için maalesef Türkler oluşturmaktadır.

Son sıralarda radikal islamcıların Avrupa’da işlediği cinayetler ve ülkücüler konusunda ki siyasi söylem ve kararlar, Türkiye ve Avrupalı siyasiler arasındaki sözlü atışmalar, siyasi çıkar ve hırslar, Avrupa Türklerinide doğrudan ve dalga dalga etkilemektedir.

Avrupa Türkleri, bugünlerde bu gelişmeler karşısında eğer Avrupa Anayasalarına ve hukukuna uygun laik, modern ve barış içinde demokratik bir yaşam tarzı, pratiği ve söylemi geliştirmeyip içine kapanır ve Avrupa’da  radikal islamcılar ve ülkücülere yönelik Avrupa parlamentolarının aldığı tavırlarla ilgili son gelişen olaylar karşısında sessiz davranırsa, fikrini ve duruşunu belli etmez ise, bugün çeşitli gerekçelerle ülkücülere ve dincilere yönelik gelişen tavırlar, yarınlarda da, Avrupalı ırkçı ve diğer siyasi güçlerinde hedef kitleyi genellemesinde olduğu gibi Avrupalı yerli halkların gözünde tüm Türklerin potansiyel tehdit ve ezilmesi gereken unsurlar gibi  gösterilmesine ve yaftalanmasına isteselerde istemeselerde neden olurlar. Bugün kim ne derse desin, bugünlerde Avrupa’da ki siyasilerin ve medyanın tavırlarında ki olumsuz söylemler maalesef Avrupalı yerli halkları olumsuz etkilemektedir.  Bunun Avrupalı Türkler tarafından bir an önce farkına varılması ve kesinlikle idrak edilmesi gerekmektedir. 

Meşruiyet babında ise Avrupa’da ki hukuk sistemi içinde hareket etmeyen bir kimse, kuruluş ve yapılanma var ise bunların hukuk devleti içinde somut olarak delillendirip kişi yada grup olarak devlet organları tarafından hukuka hesap vermeleri sağlanmalıdır.  Kanunun dışına çıkıldığı ispat edilirse bu hukuk dılı görülen unsurlar tabiki gerekli cezaya mutlaka çarptırılmalıdır. Gerekirse de bu tür unsurlar kurum ve hareket olarak  kesinlikle kapatılmalıdır yada yasaklanmalıdır. Bu gibi  güvenlik içeren adımları atmak  bütün Avrupalı devletlerin meşru hakkıdır. Bu Avrupa’da yaşayan ve içinde bizlerinde olduğu herkesim tarafından desteklemesi gereken zorunlu bir tutumdur. Ama bu tür olaylar asla bir etnik, dini veta ırki gruba mal edilmemeli ve genelleme yapılmadan olay çözülmelidir. Çünkü evrensel hukukta suç kişiseldir ve suç sadece o kişiyi bağlar. Duçlunun mensubu olduğu tüm etnik, dini veya ırki grubu değil. Ne olursa olsun suçlularla ilgilide olsa, iddia, tedbir,  mahkeme ve cezalandırma dönemlerindede Avrupalı devletlerde evrensel insan haklarının ve hukukun gereği olaran ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü kurallarınının dışınada çıkmamalıdır. Masumiyet karinesine mutlaka hukuken  dikkat edilmelidir. 

Avrupa’da ki Türkler, etnik azınlıklara ve bazı gruplara karşı Avrupa’da son gelişen olumsuz olaylardan doğan nedenlerle dolayı, bundan sonra kendileride kültürel, sosyal ve siyasi ilişkilerinde bir değişim yaşamalıdır. Avrupalı yerli halklarla  demokratik bir  şekilde beraber hareket etme yolunu bularak, Avrupa’da ki siyasi güçleri ve kendi grubunuda tehlikeler konusunda uyaran ve çözüm önerileri getiren, demokratik, insani, hukuki, ortak bir söylem ve ittifak geliştirmelidir. Aksi taktirde orta gelecekte bir gün Avrupa’da, Avrupa kıtasında gelişebilecek ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi büyük bir krizde, ırkçılık sağ ve hakim  güçler tarafındanda kamçılanacak olan yeni bir “Kristallnachten “olayını birilerine tekrar yaşatabilir.. Burada hedef kitle  geçmişte Yahudiler, Çingeneler, homoseksüeller ve engelliler olduğu gibi şimdi hedefteki kitle ise Avrupalı  Türkler olabilir!... Bunun olmayacağınında son gelişen olaylardan dolayı hiç bir garantisi yoktur. 
Onun için Avrupa’nın  demokrasi ve barış yanlısı, hümanist, ilerici örgütlenmeleri ve kanaat önderleriyle beraber Avrupa Türkleri olarak hareket etmek, ittifaklar yaparak  bugünden söylem ve eylem geliştirmek, Avrupa Türklerinin olmaz ise olmazdır. Böylelikle Avrupalı Türkler kendi yaşadıkları ülkelerde yaşamlarını kolaylaştıracak ve hak ettiği olağan yaşamı doğal seyrinde sürdürebileceklerdir. 

Tüm bu gelişmeler karşısında bugünlerde Avrupalı Türklerin yaşadığı kitlesel  yalnızlık, Türk olan herkesin başını ellerinin arasına koyup, nerede yanlış ve doğru yaptık, neden bu kadar beraber yaşadığımız ülkelerdeki  Avrupa halklarından sosyal, siyasi ve kültürel olarak koptuk, günlük gerçeklerle yüzleşmedik, neden milletlerin içinde ada gibi ve kapalı ilişkiler içinde yaşıyoruz, neden dostlarımız çok az yada hiç yok, neden yaşadığımız ülkeyle ilgilenmiyoruz, şu anda ve önümüzdeki süreçlerde  ne yapmalıyız? diye  kendi kendilerine sormalarının zamanı gelmiştir.

Eğer Avrupalı Türkler olarak bulunduğumuz Avrupa ülkelerinde, önümüzdeki süreçlerde ki kültürel. sosyal ve siyasi gelişmelere yeni, demokratik yollar ve araçlar bularak olumlu katkı ve etki yapmaz isek, Avrupalı siyasiler ve medya tarafından yapılan ve her Türk’ü  hedef tahtasına oturtan ve mevcut siyasi genelleme ile gelişen ve  bu olumsuz çöl hortumu gibi önüne geleni içine çeken bu siyasi sarmal, gerçekten hiç bir ayırım yapmadan ve hemen hemen  herkesi toptancı bir anlayış ile vurabilir. Kimse kendini bu anlamda garantide zannetmemelidir. Ve saf saf sevinmemelidir.

Avrupa Türkleri, Avrupa’da son sıralarda hızla gelişen ve Türkleri genelleyerek potansiyel tehdit olarak gösteren ve hedef kitle haline getirmek isteyen siyasiler vb gibiler hakkındaki acil öneri ve çözümlerini bulundukları her ortamda katkıcı ve katılımcı olarak konuşmalıdırlar. Avrupalı Türk Kurumlar ise açıkça görüşlerini ve tavırlarını son gelişmeler üzerine deklare etmelidirler. Durduğu yeri ve tavrı bugünden belli etmelidirler. Çünkü buna artık mecburlar.

Ve son olarak, bugünden itibaren ve çok geç olmadan Avrupalı Türkler, kendilerine danışmadan kendileri adına hareket eden Türkiyedekilerden gerektiğince uzak durmalılar. Kendilerinin, çocuklarının ve yeni nesillerinin geleceklerini, Türkiyede ki siyasi güçlerden bağımsız bir şekilde belirleyecek olan adımları acilen ve emin olarak atmalılar. Bunun programını ve stratejisini çizmeli, uzaktan kumandalı hareket etmemeli, vücudu ve kafası Avrupa’da olarak ve kendi kafasını kendi vücudunda taşıyarak hareket etmeli, yaşam yatırımını Avrupa’da ki oturduğu ülkede yapmalı, oturduğu ülkeye  sadece vücut olarak değil kafa olarakta yerleşmeli, yeni bir: modern ve laik örgütlenme şekli ilede Avrupalı yerli halklarlar, siyasi arena ve devletle ilişkilerini  uygar bir şekilde yeniden düzenlemeliler. 

Avrupa Türkleri aynı zamanda, Türkiye’de ki siyasiler ve kuruluşlar ile de  aynı ölçüde ilişkilerini gözden geçirmeli, kendi benliğini yeni konumuna göre geliştirip, Türkiye olgusunuda Anavatan olarak gözardı etmeden ama her anlamda Türkiye’den de bağımsız hareket edeceği gibi bir duruşunuda göstermeliler. 
Bu şekilde Avrupalı Türkler olarak kendi ağırlığınının ve gücünün farkına varıp, Avrupa Türklerini Türkiye yada Avrupa’da ki bazı siyasi hırslıların,  siyasi arenada piyon gibi kullanmasınında önüne geçip gölge etme başka ihsan istemem diyebilecek kapasiteyi yakalamalılar ve kendini adam ( bağımsız bir güç) yerine koydurmalılar. 

Bunu  Avrupa’da ki Türkler içinde içselleştirenler, Avrupalı Türk kavramını ve Avrupa’da  yeni ve modern bir güç oluşumunu perçinleyecektir ve geleceği çizecektir.  

Ve bundan sonrada bu şekilde bir yapılanma ve konumlanma ile Avrupalı Türklerin sadece herkesin oyuncak veya üvey evlat  gibi üzerine  hesap yaptığı, kullandığı ve davrandığı,  itilen ve kakılan bir kitle olarak değil ciddi bir muhattap olarak görülmesini ve davranılmasınıda sağlayacaktır. 
Böylelikle kim olursa olsun bundan sonra Avrupalı Türkler üzerine  kendince hesap yaparken ayağınıda denk alacaktır. Haddini bilerek hareket edecektir. 

Yani bundan sonra Avrupalı Türkler  bu tumu benimserlerse asla ve asla Türkiye’de ki ve Avrupa’da ki  siyasilerin, şahsi ve grup menfaatlerinin, hırslarının  sabah kahvaltısındaki  malzemesi yada  öğlen paydosunda siyasi sandeviçi olmayacaklardır. Bilakis kendi öncelikli  menfaatlerini her anlamda ön planda tutan kendileri olacaklardır.. 
Buna gerçekten çok ihtiyaç ve ihtiyacımız var.

Önceki ve Sonraki Yazılar