TÜRKİYE’DE HALK, ÇÖZÜM İÇİN KENDİ KENDİNİN DERMANI OLMALI VE DEVRİMCİLEŞMELİDİR

Türkiye’nin içinden Türkiye’nin her anlamda ki durumu acı ve acıklılıklarla dolu gözükmektedir.

Yurtdışından da  Türkiye, 
bir organize suç örgütünün yönettiği, EGEMENLİĞİN  MİLLETTEN siyasal islamcı bir lidere terk edildiği bir devlet ve korkudan sinmiş ve aklını terk etmiş bir Halk olarak algılanıyor. 

Burada, bu durumun aşılması için, Türkiye’de devrimci ve köklü bir değişimin gerektiği aşikardır. 

Bu değişim halkın çocuklarının  ruhsuzca hergün, gece gündüz umutsuzluğu ve korkuyu bir birine yaymasıyla olcak iş değildir. 

Bir ülkede hiç bir zaman öldük, bittikle ve umutsuzlukla bir yere varılamaz.

Bu durumu değiştirecek olan, Saraydaki islamcı lider ve yandaşları değil, mevcut siyasi tarikatlar ( Partilerin)  değil, bunların dışında halkın kendi kendine güvenmesi, örgütlenmesi, harekete geçmesi ve emperyalizmin gizli ve açık desteğini alan iç düşmanın bir an önce Türk Coğrafyasından tasviyesi ile olacaktır. 

Bir ülkede, eğer çok belirgin çok sorunlu ekonomik, sosyal ve siyasi gerekçeler varsa, her türlü radikal değişim ve devrim, sadece şartların zorlaması ile değil halkın istemesiylede olur.

Bu tarihin test edilmiş tunç kanunudur.

Bugün  mevcut seçim sistemindeki seçimlerle, Türkiye’de olumlu yönde her hangi bir sosyal, ekonomik ve siyasi  bir değişimin olacağınada artık Halk inanmamalıdır.  

Çünkü bu çok denenmiştir.

Ve hiç bir şey değişmemiştir.

Aksine herşey daha kötüye ve geriye gitmiştir. 

Halk, özellikle ‘seçimlerden’ önce her seferinde ortaya çıkan mevcut siyasi şeyhlerin yönettiği siyasi tarikatler ile, seçimlerde belki sadece bazı siyasi isimlerin değişeceğini,  ama özünde ise kendisi için hiç bir şeyin değişmeyeceğini artık  anlamalıdır.

Yani Halk, siyasilerin Milletvekili, Belediye Başkanı ve Meclis üyesi pazarında ( Borsasında) artık kendini eşşek yerine koydurmamalıdır.

Bunun için de Türkiye’de çözüm köklü olmalıdır.

Buda ancak bir ülkede devrimle ve her safhada devam edecek olan devrimlerle olur.

Bu devrimi yapacak ve iç düşmanı tasviye edecek olan ise, 
doğru önderliği kendi içinden çıkartacak, dayatmalara hayır diyecek, kendini programlayacak, kendi gündemini ve hedefini belirleyecek ve aynen 1908, 1923 ve 1960’da olduğu gibi yeni bir Türk İhtilalini yapacak olan ve: asker, polis, istihbaratçı, işçi, köylü, memur, öğrenci , öğretmen, akademisyen, siyasetçiler vb gibi çeşitli meslekli mesleksiz insanlardan oluşan, kendine güvenmesi ve bunu öğrenmesi gereken Halktır. 

Halk bundan sonra Türkiye’de kendi kendinin dermanı ve doktoru olmalıdır.

Başka yerden derman aramamalıdır.

Yani Türkiye artık umutsuzluğu değil hayıflanmaların terkini yaşamalıdır.

Bugün bunun içinde Halkın, iktidardaki islamcı örgütünden ve temsil ettiği güçlerden, bugünkü sahte muhalefetten bir an önce  kurtulması şarttır.

Türkiye’nin refah içinde yaşanılacak ve itibarlı bir ülke olması için, artık Halkın örgütlenmesi, harekete geçmesi, devrimcileşmesi ve bu bozuk düzene ve temsilcilerine karşı gerekli olan ihtilali kendi yapması gerekmektedir.

Bu olurmu?
Tabiki olur.
BaL gibi OLUR.

Şartlar uygun.

Bunun için sadece doğru:program, özgün stratejilere, taktiklere, örgütlenmeye ve kollektif önderlik oluşturmaya ihtiyac var.

Bu eksiklik bir an önce giderilirse, ihtilalin ufukta olduğunun sinyalini, önümüzdeki kısa bir süreçte vermek Halk açısından bir hayalden de öteyede geçecektir.

Kısaca  bu oluşum ( STK lar, kanaat önderleri, sosysl ve kültürel gruplar, platformlar, çevreler, şahsiyetleri içine alan) oluştuğu zaman, ki bu gidişle bu mutlaka oluşacaktır, işte o zaman: yeni bir Atatürk vizyonlu TÜRK İHTİLALİ’nin olması kaçınılmazdır.

Ve bu olacaktır.

MUTLAKA OLACAKTIR!

Bu ise sadece Halkın kendine güvenine, örgütlenmesine ve  devrimcileşmesine bağlıdır.

Atatürk ile  kalın!
Cumhuriyet ile kalın!
Hoşçakalın!

Önceki ve Sonraki Yazılar