Selahattin Akarsu

Selahattin Akarsu

AKARSU'YA AŞK İLE...

Bugün sayfama Mimar Sinan Üniversitesi, Etnomüzikoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Sayın Melih Duygulu'yu konuk etmek istiyorum. Sevgili Melih Duygulu, yeni dönem müzikoloji çalışmalarında özellikle de halk müziğimiz alanında çok değerli çalışmalara imza atan bir bilimci dostumuzdur. Bu kıymetli değerlendirmesine teşekkür ediyorum. Yazısına ben de bir şiir ile eşlik etmek istedim. Umarım, okurlarıma mesajım ulaşır.

MELİH DUYGULU

Anadolu... Kökü binlerce yıl geriye giden kültürlerin beşiği... Uygarlıkların anası topraklar... Biz pek çok özelliğini biliriz bu toprakların; kimlerin ne kadar yaşadığını, ne için savaştıklarını, alıp başlarım nereye gittiklerini pek biliriz... Ama bu topraklarda yaşayan insanların sesine kulak vermeyi bir türlü aklıma getirmeyiz... Belki de işimize gelmez bu.

Ancak bu topraklar ki nice uygarlığa mekân olmuştur, nice kavime mensup insan buralarda hayat bulmuştur. Ve elbet bunlar dile gelmiştir bir zaman... Gelip geçenlerin kıymetini bilmediğimiz ortada. Bari yaşayanların sesine kulak verelim...

Kökü en az bin yıllık mazide, dalları günümüzde olan bir kültürle karşı karşıyayız. Bu öyle bir kültür ki halkı ve Hakk’ı seven, zalimin zulmüne baş kaldırıp, lokmasını yoksulla paylaşan, derdi dert edinmiş bir kültür. Alevilik ise bunun adı, bunu dile getirenler de Alevi âşıkları...

Âşığın ne derdi biter ne sözü… Bu yolun yolcusu âşıkların ise ne sesi kaldı ne de soluğu... Bu geleneği yaşatmaya çalışan içten içe çok âşık var ama sözünü ve serini meydana koyan her geçen gün azalıyor.

Muhlis Akarsu yirminci yüzyılın son çeyreğin de yaşamış kendine özgü çalış ve söyleyiş tekniği ile adeta ekol oluşturmuş ozanlardan biri. Sözünün gücü yanında, sazı ve çağlayan gibi sesiyle milyonlarca insanı peşinden sürüklemiş bir ustanın talihsiz ve hunharca ölümünün ardından bütün sevenleri bu tarzın yok olacağını düşünürken, birden onun kanından onun canından bir başka usta çıkıverdi karşımıza. Gerçi nice zamandır vardı ya, insan elindeki hazineyi kaçırınca kıymete geçiyor bazı şeyler... Akarsu ekolünden yetişip bu tadı saza söze döken yeğen Selahattin Akarsu bize koca ustayı aratmayacak lezzette bir deyiş ziyafeti sunuyor. Bu kaçıncı albümü bilmiyorum ama bildiğim şey her geçen gün ekol biraz daha güçlenerek yeni ürünler veriyor. Zalimin zulmünü dile getiriyor, yoksulun hakkını arıyor, bazen de sevdasının peşinde mecnun gibi dolanıyor Akarsu.

Benim onun sesini her duyduğumda Anadolu’nun tertemiz duru bir su gibi akan dereleri ırmakları aklıma gelir. Beslendiği kanal o denli güçlü ve bu kanalın hakkını o kadar iyi veriyor ki sesi her daim aklımızda temizliğin, safiyetin timsali olarak kalacak. Ve daha nice albümlerde önem sesi ve sazının coşkusunu kulaklarımıza nakşedecek, hem de davasının peşinde dimdik duran bir er olarak kendisine sevgi ve saygı duyacağımız bir âşık olarak yüreğimize su serpecek. Hadi gelin kulak verelim Selahattin Akarsu’nun sesine…

 

NASIL YAZAM?

Memleketi bitirdiler,

Ben bunları nasıl yazam.

Kutu kutu götürdüler,

Ben bunları nasıl yazam?

 

Atam izlerin yıkıldı,

Yurtta büstlerin söküldü.

Kardeş kanları döküldü.

Ben bunları nasıl yazam?

 

Demokrasi yalanları,

Her gün binbir planları,

Memleketi soyanları,

Ben bunları nasıl yazam?

 

AKARSU geçirdi cinnet,

Ayrıştırıldı bunca millet,

Başıma geldi illet,

Ben bunları nasıl yazam?

SELAHATTİN AKARSU

 

Önceki ve Sonraki Yazılar