Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

SİVAS VE BAŞBAĞLAR KATLİAMLARINI KİM, NİÇİN YAPTI?

Ne yazık ki, Alevi örgütlerinin yöneticileri 1993 yılında Sivas’ta, Madımak otelinde 35 kişinin hayatını kaybettiği katliamın amacını, hedefini ve toplumsal ve siyasi etkisini analiz etme yeteneğine sahip değiller.

Çok genel bir ithamda bulundum, çünkü 1993 yılından bugüne kadar Alevi inanç önderlerinden, örgüt yöneticilerinden konuya ilişkin tek bir kitap, tek bir araştırma veya analiz dahi yayımlanmadı!

Ankara Barosu’nun Avukat Şenal Sarıhan’ın öncülüğünde ve Ankara Adebiyatçılar Derneği’nin gazeteci ve şair Atilla Aşut öncülüğünde hazırladığı iki kapsamlı kitap çalışması ile birlikte, katliamın gerçekleştiği dönemde Pir Sultan Abdal Dernekleri Genel Başkanı görevinde olan Murtaza Demir’in 2013 yılında yayımlanan Ateş-i Aşk kitabı konuya dair nitelikli ve derinlikli kafa yoran çalışmalardır.

Alevi örgütlenmelerinin yöneticilerinin hem Aleviler ve hem de Türkiye’nin bütünü açısından son derece önemli sonuçlar doğurmuş olan bu katliamı analiz edemeyişleri, esasen Alevilerin fikirsel-düşünsel zaafiyetinin niteliği hakkında ciddi bir veridir.

1993 YILINDA NE OLDU?

Bir takım Alevi aydınların ve kurumların yöneticilerinin ısrarla vurgulamalarına rağmen, Sivas katliamını, Alevilere yönelik bir katliam olarak nitelemek mümkün değildir.

Hem, katliamda hayatını kaybedenler arasında Alevi olmayanların da bulunması nedeniyle, hem katliamı gerçekleştiren faillerin motivasyonu nedeniyle ve hem de sonuçları itibariyle değerlendirdiğimizde, Sivas katliamını Alevilere yönelik bir katliam olarak tanımlayamayacağımız ortaya çıkar.

Önce, Sivas katliamının gerçekleştiği o yıl neler oldu, bir bakalım:

24 Ocak’ta gazeteci ve Cumhuriyet aydını Uğur Mumcu öldürüldü. 28 Ocak’ta Musevi iş adamı Jak Kamhi öldürüldü.

5 Şubat’ta ANAP’ın Özal sonrası lideri olarak görülen Adnan Kahveci şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetti. 17 Şubat’ta Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, uçağının şüpheli bir şekilde düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

17 Nisan’da Cumhurbaşkanı Turgut Özal şüpheli bir kalp krizi sonucu vefat etti.

25 Mayıs’ta Bingöl-Elazığ karayolunda silahsız ve korumasız otobüslere bindirilen teskereli askerler PKK tarafından katledildi.

Yine, 30 Haziran’da Van’daki Yenigün Oteli’nin PKK tarafından ateşe verilmesi ile Bağımsız Devletler Topluluğu vatandaşı 11 kişi yanarak katledildi.

2 Temmuz günü ise, Şırnak’ta bulunan Çelik karakolundaki 16 asker yine PKK tarafından şehit edildi. Aynı gün, Sivas’ta büyük halk ozanı Pir Sultan Abdal’ın anma etkinliklerine katılan konukların kaldığı otel de ateşe veriliyor ve 33 konuk ve 2 personel olmak üzere 35 kişi katlediliyordu. 5 Temmuz günü ise, PKK Erzincan-Sivas sınırında bulunan Başbağlar köyünü basarak 33 masum köylüyü katletti. 15 Temmuz tarihinde de, PKK bu kez Van’ın Bahçesaray ilçesinin Sündüz yaylasında 22’si çocuk ve kadın olmak üzere 26 masum köylüyü katletti.

4 Ağustos’ta Bitlis'in Mutki ilçesinde bir otobüs tarandı ve 15 sivil yurttaş katledildi. 23 Ağustos'ta ise Iğdır'da 14 asker şehit edildi.

4 Eylül'de, Halkın Emek Partisi kurucularından Mehmet Sincar öldürüldü.

4 Ekim'de Siirt Şirvan'da çoğu kadın ve çocuk 23 kişi PKK tarafından katledildi. 7 Ekim'de ise, Tunceli Pertek'te 4 öğretmenişehit edildi. 22 Ekim’de Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın bir suikast ile katledildi. Teröristler aynı gün, Siirt Baykan'da bu kez çoğu bebek 22 köylü katlettiler. 25 Ekim'de Erzurum'un Çat ilçesine bağlı Yavi beldesinde köy kahvesi PKK tarafından basıldı. 35 masum sivil katledildi, yaralı sayısı ise resmi kayıtlara 500 kişi olarak geçti.

4 Kasım’da ise, terörle mücadele uzmanlarından Binbaşı Cem Ersever Ankara yakınlarında öldürüldü.

1993 YILININ SİYASİ SONUÇLARI

21 Kasım 1991 yılında kurulan DYP-SHP koalisyonu, Özal’ın 17 Nisan 1993’te vefatının ardından Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı olması ve Başbakanlık koltuğuna da 25 Haziran’da Tansu Çiller’in oturmasıyla devam etmişti.

SHP lideri Erdal İnönü her iki koalisyon döneminde de Başbakan Yardımcısı görevindedir. Yine, Hikmet Çetin de Dışişleri Bakanlığı görevindedir. Erdal İnönü, SHP Genel Başkanlığı’nı Murat Karayalçın’a kaybettiği 11 Eylül 1993 tarihine kadar görevini sürdürdü.

Murat Karayalçın da DYP ile kurulan koalisyonun bozulduğu 5 Ekim 1995 yılına kadar görev yaptı.

24 Aralık 1995’te yapılan seçimlerde ise, Refah Partisi birinci parti olarak TBMM’de 158, ANAP ikinci parti olarak 132, DYP üçüncü parti olarak 135, DSP dördüncü parti olarak 76 ve CHP beşinci parti olarak 49 milletvekili çıkarmıştı.

Yani, kısaca, 1984 yılından itibaren yükselen demokrasi alanının genişletilmesi, yoksul kesimlerin refahının artırılması, yargıda adaletin etkin kılınması gibi temel mücadele alanlarında gözlemlenen "sivil toplum" hareketliliği yerini, tarikatçılığın, etnik ve bölgeci kimlikçiliğin yarattığı ayrımcı ve ötekileştirici yeni bir sürece bırakmış oluyordu!

Hem de, bu sürecin son 4 yılında da siyasi erkin başında sosyal demokratların koalisyon ortağı olarak bulunduklarını da unutmayalım!

CUMHURİYET DEĞERLERİ YERİNE ORTAÇAĞ DEĞERLERİ!

Aslında 1988’lerde başlayan ama, 1991 seçimlerinden sonra hız kazandırılan süreç, tüm verileri birlikte ele aldığımızda görülecektir ki, Türkiye’nin cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırılması ve yerine ortaçağ değerlerinin etkin kılınması savaşından ibarettir.

Sivas’ta Alevi etkinliğinin hedef alınmasındaki amaç, ne oraya katılan herhangi bir aydının şahsiyeti ve ne de Alevilerin inançsal kimliği ile ilgilidir. Ancak, cumhuriyetçi-laik kesimleri baskılamak, korkutmak ve sindirmek için yapıldığını, aynı yıl içerisinde gerçekleşen diğer cinayetleri de birlikte düşünürsek, anlayabiliriz.

Uğur Mumcu’yu, Eşref Bitlis’i, Adnan Kahveci’yi, Turgut Özal’ı, Bahtiyar Aydın’ı öldürenler, dinci maskesi ile Sivas’ta, PKK maskesi ile de Erzurum’da, Van’da, Siirt’te, Bingöl’de masum insanları katlettiler.

23 Kasım 1994 tarihinde, sosyal demokratların da desteği ile Özelleştirme Yasası'nın çıkmasını kutlayan dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in kadehini “son sosyalist devleti yıktık” diyerek kaldırması, süreci ve bu sürecin taraflarının işlevlerini tüm açıklığı ile ortaya koyuyor.

Alevi kurumların yöneticileri Türkiye’nin nereye götürülmek istendiğini ve Sivas katliamının diğer olaylarla bağlantısını incelemek yerine, tam da bu sürecin patronlarının istediği gibi kimlikçi bir yaklaşım sergiledikleri için, Sivas katliamını Türkiye’nin uğradığı sosyal, siyasal ve ekonomik saldırılardan bağımsız ele alıyorlar.

Halbuki, Sivas katliamını yapanların hedefi cumhuriyeti, tam bağımsızlığı, laikliği ve demokrasiyi savunan tüm kesimlerin sindirilmesidir.

Hedef, Türkiye Cumhuriyeti'nin bizzat kendisidir!

ASIL FAİL KİM?

2021 yılında, artık bu soruyu sormak abes olmakla birlikte, o günlerde ortaya koyduğumuz iddialarımızın süreç içerisinde kendisini kanıtladığını düşünüyorum.

Yıllar içerisinde gördük ki, dinci veya etnik maskeli teröristlerin ipleri ABD’nin elindedir. Bu taşeron örgütler ya, doğrudan ABD tarafından kurdurulmuştur, ya da süreç içerisinde ABD emrine girmiştir.

Başbakan olduğu dönemde ABD vatandaşlığına sahip olduğu iddiası da çokça tartışılan Tansu Çiller’in “son sosyalist devleti yıktık” derken, kimin adına bu misyonu üstlendiği sorusunun cevabı, Sivas katliamının asıl faillerinin de kimliğini ifşa ediyor.

Nitekim, Suriye’de ve Irak’ta ABD adına askeri operasyonlar yapan PKK terör örgütünün ve Sivas katliamında sahada rol alan İBDA-C, Cuma dergisi ve Aczmendiler gibi dinci yapıların patronları Sivas katliamının asıl failleridir.

28 yıl sonra, Alevilerin bu konuda çok daha kararlı ve tartışmaya yer vermeyecek yalınlıkta tutum almaları son derece önemlidir.

Çünkü, katillerimizi bize dost olarak sunmak, emperyalist asimetrik siyasetin yöntemidir.

Nitekim, son dönemde Alevilerin Türkiye’de inanç alanında yasal haklarının kazanılmasının ABD Senatosu’ndan geçtiğini kulaklara fısıldayan sözde Aleviler, bize katillerimizi kurtarıcı olarak sunmaktan başka bir şey yapmıyorlar.

Sivas katliamından alacağımız en önemli ders, katillerimizin sadece Alevilerin değil, bütün Türkiye’nin düşmanı oldukları gerçeğini kavramak olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar