Umut Berhan Şen

Umut Berhan Şen

FRANSA-YUNANİSTAN-ABD İTTİFAKI ÇERÇEVESİNDE KÜRESEL GÜÇ MÜCADELESİNİ DOĞRU OKUMAK

Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan sınırlarımız çerçevesinde sürdürdüğümüz petrol ve gaz arama faaliyetlerimiz, Yunanistan ile aramızda yıllardır devam eden bir ihtilaf olan kıta sahanlığı krizine eklenmiş durumda. Gelinen son noktada ise Yunanistan’ın iki etkili güç olan ABD ve Fransa ile geliştirdiği savunma protokolleri aslında şunu gösteriyor; ABD ve Fransa, Yunanistan üzerinden bölgedeki hegemonyalarını genişletmek ve Türkiye olarak bizi Doğu Akdeniz’deki dev satranç tahtasının dışında bırakmak istiyorlar.

Bugün Doğu Akdeniz’de yeni bir ittifak ve güç konfigürasyonu oluşturan Fransa ve Yunanistan’ın 19. yüzyıldan günümüze kadar geliştirdikleri ilişkiler ve bu ilişkilerin inişli çıkışlı seyri, bölgemiz açısından daima belirleyici olmuştur. Yunanistan bir yandan bu ittifakı kurarken, ABD ile imzaladığı savunma anlaşmasıyla aslında Türkiye’ye karşı üçlü bir güç konfigürasyonu oluşturmuştur. Yunanistan’ın, Fransa’dan sonra ABD ile de savunma anlaşması imzalandı, ‘Türkiye’ye karşı yeni bir kutsal ittifak mı kuruluyor? sorusunu akla getiriyor.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in imzaladığı bu anlaşma, daha önce iki ülke arasındaki anlaşmayı beş seneliğine yenilemiş oluyor.  Dolayısıyla Pentagon, bu sayede beş senede bir güncelleme protokolünü elde etmiş oluyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken anlaşma hakkında şu ifadeleri kullandı: “Bu güncelleme, anlaşmanın süresiz olarak yürürlükte kalmasına izin verecek ve Yunanistan’daki güçlerimizin yeni lokasyonlarda eğitim ve operasyon yapmasına olanak tanıyor.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias bu anlaşmanın Türkiye’yi hedef almadığını belirtse de,  TBMM’nin, Yunanistan’ın Ege’de karasularını 12 mile genişletme kararına karşı aldığıcasus belli” kararı Türkiye’nin Yunanistan’ın samimiyetine inanmadığının göstergesidir. 

Diğer taraftan Yunan medyası, ABD ile Yunanistan arasındaki bu anlaşmayı Fransa’dan sonra ABD’de, Türkiye’nin ‘casus belli’sini bypass etti.’ şeklinde yorumluyor.

Anlaşmadaki maddelerin neleri kapsadığını incelersek şunları görüyoruz:

-Anlaşma Yunanistan’daki ABD güçlerine yeni lokasyonlarda eğitim ve operasyon yapma imkanı sağlamaktadır.

-Yunanistan, ABD ordusuna Dedeağaç, Girit, Stefanoviko ve Litohoro’da askeri lojistik ve altyapı ve tesisleri için alan verecektir. Ayrıca gerekirse başka askeri tesisler de ABD ordusuna tahsis edilecektir. (Zaten Yunan medyasında bu madde, ABD’nin Ege Adaları’nı da kullanabileceği şeklinde yorumlanıyor.)

-ABD ve Yunanistan devletleri, başka bir ülkeden gelmesi muhtemel saldırı veya saldırı tehdidi gibi durumlarda, egemenliklerini ve toprak bütünlüklerini karşılıklı korumayı taahhüt etmektedirler.

Siyasetin ve diplomasinin doğası gereği aralarında kriz veya ihtilaf olan ülkeler kendi aralarındaki sorunları çözmek için karşılıklı adımlar atmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün iyi niyetiyle karşılık diyalog ve çözüme yönelik adımlar atmasına rağmen, aynı yaklaşımı Yunan tarafından görmemiştir.

Yunanistan ile ittifak kuran iki büyük askeri güç ABD ve Fransa zaten tarihsel süreçte daima yakın işbirliği içerisinde olmuştur. Ayrıca Fransa’nın, ABD’nin kuruluş sürecinde İngilizlere karşı yürüttüğü bağımsızlık savaşında vermiş olduğu büyük askeri desteği de unutmamak gerek. Türkiye ile ciddi anlamda sorun yaşayan bu iki devletin Yunanistan’a verdiği bu destek bize şunu gösteriyor ki; Fransa ve Yunanistan’ın 19. Yüzyıl’dan günümüze kadar geliştirdikleri ilişkiler ve bu ilişkilerin inişli çıkışlı seyri, bölgemiz açısından daima belirleyici olmuştur. Dolayısıyla çok dikkatli olmalı ve teyakkuzun yanında, güvenlik istihbaratı faaliyetlerimizin bir gereği olarak özel zekâ faaliyetlerine de ağırlık vermeliyiz.

Tüm bu gelişmeler olurken, ülkemize karşı oluşan söz konusu ittifakı sarsabilecek bir uluslararası gelişme yaşandı: AUKUS Paktı. Bu pakt, İngiltere, ABD ve Avustralya’nın nükleer denizaltılarda kullanılan teknolojinin paylaşmasını içeren bir savunma protokolünü kapsıyor.   

Anlaşmaya tepki gösteren Fransa, ABD ve Avustralya’daki büyükelçilerini geri çekti. Elbette Fransa’nın büyükelçilerini geri çekme kararının arkasında, Avustralya’nın Fransa ile yaptığı milyarlarca dolarlık bütçeye sahip nükleer denizaltı anlaşmasını iptal ederek, ABD ve İngiltere ile yeni bir anlaşma yapması yatmaktadır. Fransa ve İngiltere arasındaki tarihsel kökleri uzun olan rekabet ve güç mücadelesini de unutmamak gerekiyor. Ayrıca Fransa’nın kadim dost ve müttefiki olan ABD’nin bu tavrı iki ülke arasındaki rutin ve istikrarlı ilişkileri sarsabilecek niteliktedir.

Türkiye ve Fransa ilişkilerinin geçmişte olduğu gibi akılcı, yapıcı ve pozitif yönde devam etmesi artık tamamen Fransa’da iktidarın değişmesine bağlı. Malum, Fransa’da düzenlenecek cumhurbaşkanı seçiminin tarihi 10 ve 24 Nisan 2022 olarak belirlendi. Seçimlere yaklaşık 6 ay gibi kısa bir zaman kala, geçtiğimiz hafta Fransa’da yaklaşık 200 şehirde Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un izlediği hükümet politikalarına karşı protestolar düzenlendi.  Özellikle sendikalar, maaşları savunmak, emeklilik ve işsizlik sigortası politikalarını protesto etmek için örgütlediği binlerce kişilik kitlelerle sokağa indi. Fransa siyasetinde yaşanan bu gelişmeler gösteriyor ki, önümüzdeki seçimlerde Macron’un tekrar iki göğüslemesi çok zor gözüküyor. Dolayısıyla yakın süreçte Fransa’da yaşanacak bir iktidar ve zihniyet değişikliği elbette Türk-Fransız ilişkilerine de olumlu yansıyabilir. Zira Fransa, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi karşısına almanın doğuracağı zorlukları göze almak durumundadır. Bu da hiç kolay bir tecrübe olmayacaktır. Fransa, Yunanistan’ın müttefikliğinin ne kazandırıp ne kaybettireceğini hesap etmek durumundadır. Özellikle de AUKUS Paktı dünyanın güç sıklet merkezini değiştirmek üzereyken, Fransa’nın ve hatta Yunanistan’ın da şu anki politikalarını gözden geçirmesi zorunlu hale gelmiştir. Ziraat Türkiye yeri geldiğinde zorlu bir rakip olduğu gibi, yeri geldiğinde de güçlü bir dost olmasını bilen bir devlet ve diplomasi geleneğine sahiptir. Sonuçta Doğu Akdeniz’de karşılıklı hakkaniyete dayalı bir barış ve istikrar döneminin başlaması, tarafların birbirine karşı şeffaf ve samimi olmasına bağlıdır.

İlk yayın: www.sahipkıran.org

Önceki ve Sonraki Yazılar