Umut Berhan Şen

Umut Berhan Şen

İSMET İNÖNÜ'NÜN ANLATIMIYLA ENVER PAŞA

Yakın tarihimizin en önemli şahsiyetlerinden olan Enver Paşa’yı kimlik ve şahsiyeti yönünden ele almak hiç şüphesiz zor, meşakkatli, titiz bir araştırma ve inceleme sürecini de beraberinde getirmektedir.

1908-1918 yılları arası Devlet-i Aliye’nin kaderini tayin eden İttihat ve Terakki kadrolarının liderliğini Talat ve Cemal Paşalarla birlikte üstlenen Enver Paşa’nın hayatı genel olarak iki safhaya ayrılmaktadır. Birinci safha 1908-1918 arası dönemde Devlet-i Aliye bünyesinde üstlenmiş olduğu mühim vazifeleri, 2. Safha ise 1918-1922 arası yurt dışındaki yaşamı, faaliyetleri, Türkistan’da yürütmüş olduğu mücadelesini ve nihayetinde şehit oluşunu kapsamaktadır.

Günümüzde tarihçileri, Enver Paşa’nın itibarı ve karakter analizi konusunda çeşitli görüşler ileri sürmektedirler. Bu konuda yapılan çeşitli yazılı çalışmalar mevcuttur. Bununla birlikte Enver Paşa hakkında yazılan en önemli eserin; merhum Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa adlı üç ciltlik dev çalışması olduğu konusunda da tarihçiler hem fikirdirler.

Bir tarihsel şahsiyet değerlendirilirken, onun yaşadığı dönemin diğer çağdaş tarihsel şahsiyetlerinin de onun hakkındaki görüşleri oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Tarihe mal olmuş insanlar için bu ölçütü kabul etmek zaruridir. İşte bu noktada ben, Türkiye Cumhuriyet  tarihinin en önemli asker ve politikacılarından olan merhum İsmet İnönü’nün Enver Paşa hakkındaki görüşlerinin fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum. Zira, İnönü, Enver Paşa’ya gençliğinden beri çok yakın bir askerdi. Ayrıca İnönü, Enver Paşa’nın Harbiye Nazırı ve Genelkurmay başkanı olduğu dönemde, (1914-1916 yılları arası) Genelkurmay’da harekat şubesi müdürlüğü yapmıştır. Daha sonar cephe görevine atanmıştır.

İsmet İnönü, 23 Ekim 1973 Salı günü Türk Tarih Kurumu’nda ‘İstiklal Savaşı ve Lozan  başlıklı bir konferans vermiştir. (Konferans kitapçığı 2018 yılında ki Türk Tarih Kurumu tarafından basılmıştır.) Bu konferansta, Enver Paşa hakkındaki, şahsi görüşlerini de dile getirmiştir. Konuyla ilgili beyanatını aynen naklediyorum:

Enver Paşa pek genç yaşta Harbiye Nazırı oldu. Başlıca iki derdi vardı o zamanki ordunun. Birincisi, yetişme itibariyle zayıftı bu sebepten dolayı; ikincisi, siyasete karışmıştı, ordu yapmıştı ihtilali. Genç rütbede, herhangi bir rütbede siyaset yaptıktan sonra, o siyasetin ordu subayının hayatı ve ideali üzerinde başka bir tesiri vardır. Kendi mesleğinde temayüz etmek, iyilik yapmak, ufuklarını açmak için aranan şartlar başkadır. Siyasette bilhassa akıl vermek ve devirmek tecrübesini yapan subaylar için birinci derecede söz sahibi olmak usulü başkadır. Siyasi meslek çok daha kolay gelir ve bir daha onunla zehirlendikten sonra o ordunun ordu vazifesini, harp vazifesini yapması güçlenir. Enver Paşa Harbiye Nazırı olduğu zaman burasını biliyordu. Gayet cesur, gözü pek bir adamdı. Gençti, enerjisi yerindeydi. İlk işi, orduya siyaset yüzünden girmiş ve kaybedilmiş olan disiplini iade etmek, yaptırmak ve ordu subay telakkisi bakımından orduyu yeniden kurmaktı. İhtilalde kendisinin yakını olan, her türlü siyasi marifetlere bulaşmış olan küçük rütbeli, büyük rütbeli insanlardan çok arkadaşı vardı. Fakat onlara orduda vazife vermedi. Kendi akrabalarına -onlar müstesna doğmuş insanlardı- her türlü nimeti caiz gördü. Fakat umumi olarak ordu insiyatifinden ayırmak için gayet titiz davrandı. Orduyu teşkil etmek için gayret sarf etmiştir ve iyi bir ordu yapmıştır. Tasavvur ediniz, Balkan Harbi’nde, bir meydan muharebesinde nefer vazifesini yapamayan subaylar varken, Çanakkale’de dünyanın bütün ateşleri altında ordu, istisnai harpler vermiştir.

İsmet Paşa’nın yaşamı, bir dönemin koşullarını, olaylarını kapsar. Onun yaşamı bir devrin akışıdır. İnönü, yakın tarihimizin harpler, ihtilâller, dış ülkelerle hesaplaşmalar, çeşitli ıslahat ve inkılâp hareketleri ve tek partili rejimden yeni bir düzene geçiş ve bu geçişin tüm sarsıntıları, bu olayların bütün problemleri içindedir.

İsmet İnönü yaşamının birinci bölümünde asker, sonraları hem asker, hem diplomat, yaşamının ikinci bölümünde ise devlet adamıdır; kâh başbakan, kâh cumhurbaşkanı olarak ülkenin kaderini tayin eden kişi veya bu kişilerden biridir. İsmet İnönü’nün bir asker ve bir politikacı olarak prensibi şudur:

Harpler ve mücadeleler, önce komutanın, liderin kafasında kaybedilmemelidir. Yoksa muharebe meydanlarında, mücadele alanlarında, her şey kaybedilebilir. Fakat eğer komutan veya lider mücadeleyi kendi kafasında kaybetmemişse, muharebe kaybedilmiş değildir.

İsmet İnönü şahsi hatıratında ise, Enver Paşa’dan şu şekilde bahsetmektedir:

Enver Paşa Balkan Harbi’ni yapan orduyu tümüyle değiştirmiş ve yeni bir ordu kurmuştur. Yeni ordunun kurulmasında ve bu ordunun ümitsizlikten kurtulup yeni bir çalışma şevkine sahip olmasında Enver Paşa’nın kuvvetli disiplini etken olmuştur. Ordu böyle kuruldu ve ordunun yetiştirdiği kadro, bu ordunun yetiştirdiği kumandanlar Milli Mücadele’nin belkemiği olan insanlardır.

Sonuç olarak, İsmet İnönü’nün, Enver Paşa hakkındaki bu beyanatının büyük ölçüde devrin koşullarına göre dile getirilmiş ve objektif bir değerlendirme olduğu görülmektedir. Bir konunun da özellikle altını çizmek istiyorum: Nefret tarihçiliği yapmak tarihimize ve ülkemize yapılan en büyük kötülüklerdendir. Tarihi ideolojik malzeme devşirmek için değil, gerçeği anlamak” için okumalıyız. İnönü’ye de, Enver Paşa’ya da gerçeğin ötesinde bir karalama kampanyası ile yıllardır itibar saldırıları yapılıyor. Bu saçmalığa son vermek ise tarihçilerimizin elindedir.

Kaynak: MilliDüşünce.com

Önceki ve Sonraki Yazılar