İşte, Karabağ'ın kalbi Şuşa şehrinin tarihi

Karabağ'da işgalcilerin teslim olmasını sağlayan en önemli hamle, Azerbaycan ordusunun Şuşa'ya girmesiyle gerçekleşti. Ermenistan işgal kuvvetleri büyük moral çöküntüsü yaşarken, Azerbaycan'ın her yerinde büyük sevinç gösterileri yapıldı. Azerbaycan Şuşa'nın kurtarılmasıyla büyük bir zafer kazandığına inanıyordu. Nahçıvan Devlet Tiyatrosu Genel Müdür yardımcısı, Devlet Sanatçısı ünvanına sahip, gazeteci ve tiyatro yönetmeni Samed Canbahşıyev TUM-HABERLER.COM için, Şuşa'yı yazdı. İşte, Türkiye'de ilk kez oku

İşte, Karabağ'ın kalbi Şuşa şehrinin tarihi

KARABAĞ'IN GÖZÜ ŞUŞA

Hiç, 3 tarafı kayalıklarla çevrili dağların tepesinde bir şehir hayal ettiniz mi? Yılın her anında, cennet bulutları bu şehrin binalarını, sokaklarını ve mahallelerini kapsar. Antik mimari tarzda inşa edilmiş tarihi binalara sahip taş döşenmiş sokaklar, aniden insanı orta çağa götürür.

Buz gibi suları, yalçın kayalıklarının eteklerinde bulunan ormanlar muhteşem bir resim sunar. İnsan ruhunu dinlendirir. Kendinizi bulutların arasında, gökyüzünün eteğinde hissedersiniz.

Bahsettiğimiz bu şehir, Karabağ'ın kalbinde yer alan Şuşa şehridir.

Kafkasların Konservatuarı, Karabağ Hanlığının tarihini kendinde yaşatan Şuşa, güzelliği ve geçmişi ile bugün her Azerbaycan Türkünün gururudur. Burası Dağlık Karabağ'ın en güzel yeri. Tarihi Bakü, Nahçıvan, Gence, Tebriz kadar eskilere gitmese bile, zengin bir şehirdir, Şuşa.

Şuşa'nın intibah tarihi, Karabağ Hanlığının kurucusu Panahali Han'ın adıyla ilgilidir.

Panahali Han, 1740-50'li yıllarda Şuşa kalesini inşa etti ve onu Karabağ hanlığının başkenti yaptı. Bu hanlık, 18-19 yüzyıllarda hızla genişleyerek Azerbaycan'ın çok geniş bir bölgesini idaresi altına aldı.

Rivayete göre, Panahali Han savaşçılarıyla birlikte Karabağ'ı gezerken, şimdiki Suşa şehrinin olduğu mekana varır. Dağların zirvesindeki ovadan, neredeyse etrafını çevreleyen tüm coğrafya avucunun içi gibi görünüyordu. Sadece bir taraftan buraya yol vardı. Üç taraftan çevrilen doğal kayalar burayı koruyordu.

Panahali Han, "bu yerden Karabağ'ın tamamı cam gibi görünüyor " diyor. Burada bir kale inşa etme emrini veriyor. Şehrin adı ilk olarak Panahabad Kalesi, daha sonra ise, yaygınlaşan ismiyle Şüşə (cam) - Şuşa adını aldı.

Böylece tarihi ve güzelliği ile sadece Azerbaycan'da değil, tüm Kafkasya'da seçilen bir başkent inşa ediliyordu.

Bir kale olarak güçlendirilmiş Şuşa, 18. yüzyılda İran coğrafyasında hüküm süren Türk kabileleri tarafından yaratılan Kaçar İmparatorluğu tarafından fethedilemedi. Kaleye saldıran Muhammed Hasan Han Kaçar (1757), Fatali Han Afşar, Ağa Muhammed Şah Kaçar (1795) onu alamadılar. Çünkü doğal bir kale olan Şuşa'nın savunmasında cesur Karabağ gençleri durdu.

Panahali Han'ın saltanatı sırasında, Panahabad şehri (Şuşa) onun emekleri ve dikkatinin bir sonucu olarak büyük bir ticaret merkezi haline geldi. Şehirdeki inşaat işleri hızla genişledi. Şehir nüfusuna su sağlamak için birkaç kuyu kazıldı. Şehirde bir pazar yeri, cami, hamam, medrese, vb inşa edildi.

18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında Şuşa'yı ziyaret eden gezginlerin verdiği bilgilere göre, o zamanlar şehirde 2 bin ev ve 10 binden fazla insan yaşardı. Yeni kurulmuş şehirdeki inşaat işleri, Azerbaycan’ın Barda, Gence, Şamahı gibi antik şehirlerinde olanlardan farklıydı. Şuşa’nın sokakları nispeten genişti ve evlerin çatıları da, diğer Müslüman şehirlerin evleri gibi düz değil, köşeliydi.

Panahali Han'ın ölümünden sonra, 1760'dan 1806'ya kadar Karabağ'ın hükümdarı oğlu İbrahimhalil Han'dı. Azerbaycan tarihsel olarak hoşgörülü bir ülke olduğundan, burada birçok başka halk da yaşadı. Ancak ilginç bir gerçek şu ki, XIX. yüzyılın başlarına kadar Karabağ'da yaşayan nüfusun mutlak çoğunluğu Şuşa da dahil olmak üzere Azerbaycan Türkleriydi.

Ne yazık ki, 18. yüzyılın sonlarından itibaren Kafkasya'yı, özellikle de Azerbaycan'ı işgal etmek için Çarlık Rusyası bu topraklara asker ve göçmenler yerleştirdi. Daha güçlü olan Rus ordusunun sayıca üstünlüğü, Azerbaycan topraklarında bulunan hanlıkların zaman içerisinde teslim edilmesine yol açtı.

14 Mayıs 1805'te Rusya ile Karabağ Hanlığı arasındaki Kürekçay Antlaşması'nın imzalanmasıyla, Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olan Karabağ topraklarının maksatlı hristiyanlaştırılması politikasının da temeli atılmış oldu. Bölgede Arnavut kökenli hristiyan nüfusun Ermenileştirilmesi sürecinin tamamlanması ve Ermenilerin (hayların) sayısının hızla artması Rusya’nın 1828 yılında Kaçarlarla (İranla) Türkmençay ve 1829 yılında ise Osmanlı ile imzaladığı Edirne antlaşmalarının ardından yaşandı.

Güney Kafkasya'nın işgalini sona erdiren Çarlık Rusya, Ermenileri burada konumlarını güçlendirmek için kullanmaya karar verdi. Söz konusu antlaşmaların şartlarına göre, İran ve Osmanlı Türkiyesinden Güney Kafkasya'ya, özellikle de tarihi Azerbaycan topraklarına (Karabağ, Erivan, Zangezur, Geyça, vb.) Ermenilerin yerleştirilmesine başlandı.

Bu kitlesel göçlerin sonucu, Türkmençay anlaşmasının ardından gelen yıllarda Güney Kafkasya'da Ermeni sayısının yaklaşık 4,5 kat artması oldu. Göç politikası sonucunda, Türklerin nüfus oranı % 64,8-e indi, Ermenilerin sayısı ise, % 34,8’e yükseldi. Rus Kafkas bilimcisi N. Şavrov, “yirminci yüzyılın başlarında Güney Kafkasya'da yaşayan 1,3 milyon Ermeniden 1 milyonu göçmendir” yazıyordu.

Bu tarihsel süreçler Şuşa’yı da atlamadı. 1822 yılında Karabağ hanlığının ortadan kaldırılmasının ardından kent, yeni kurulan Karabağ eyaletinin merkezi, 1840 yılında ise Şuşin ilçesinin merkezi oldu.

Şuşa'da Çarlık hükümetinin himayesi altında Ermeniler Azerbaycan Türklerini sıkıştırmaya başladılar. 13 Haziran 1905'te Karabağ'da, Gence Valiliği'nin Karyagin ilçesinde Ermeni-Müslüman çatışmaları başladı. 1905-1906 yıllarında Güney Kafkasya'da, yerel Türk-Müslüman nüfusa karşı en güçlü Ermeni saldırganlığı, Tiflis ve Bakü şehirlerinden sonra, Taşnak partisinin güçlü bir örgüte sahip olduğu Şuşa'daydı. Ermeniler amaçlarına ulaşmak için durmadan siperler inşa ettiler, silahlandılar, bölgelerden, şehirlerden ve köylerden Şuşa'ya silahlı güç getirdiler. Burayı Ermenileştirerek, kadim bir şehir olan Şuşa'da bir Ermeni devleti kurmak istediler.

16 Ağustos 1905'te Ermeniler Azerbaycan Türklerine saldırdılar. Ruslar Ermenilere çok yardım ettiler. Ancak Şuşalıların kahramanlığının bir sonucu olarak, onlar işledikleri zulümlere rağmen amaçlarına tam olarak ulaşamadılar. Şehir kendini koruyabildi.

1918-20 yıllarında Ermeniler Şuşa'ya defalarca saldırıp onu yakmış olsalar da, Şuşalılar kahramanca savunarak, büyük kayıplar verseler de, şehri Ermenilere teslim etmediler.

1920 yılında Azerbaycan'da Sovyet iktidarının kurulması, Şuşa da dahil olmak üzere, Karabağ'a barış getirmedi. Dağlık Karabağ'da üst düzey Sovyet yönetiminin himayesi altında üst düzey görevlerde bulunan Ermeniler artık “sınıf mücadelesi" adı altında hain politikalarını yürütüyor, soykırım ve bölgenin Azerbaycan nüfusunun sınır dışı edilmesi politikasını yürütüyorlardı.

1920-1937 yıllarında Şuşanın yüzlerce Azerbaycanlı sakini Ermenilerin emriyle tutuklandı, vuruldu ve kovuşturmaya uğradı. Şehrin birçok tanınmış kişisi halkın önünde vuruldu. Azerbaycan ailelerinin önemli bir kısmı Ermeni takiplerinden kurtulmanın tek yolunu Şuşa'dan ayrılarak İran ve Türkiye'ye kaçmakta gördü. Bu baskılar, kentteki Türklerin sayısının daha da azalmasına yol açtı.

Sovyet döneminde Şuşa şehrinin idari statüsü defalarca değişti. 1921'de Şuşa, yeni kurulan Dağlık Karabağ özerk bölgesinin merkezi olarak tanımlandı. Ancak, bu karar 1923 yılında değiştirildi ve il merkezi Hankendi seçildi. Ermeniler Şuşa'dan Azerbaycan'a karşı hazırlanan planların gerçekleştirilmesinin pek de kolay olmayacağını fark ederek ve bu değişikliğin gerçekleşmesini sağladılar. 1923'te Şuşa, Dağlık Karabağ özerk bölgesine dahil edildi. Şuşa’nın, 170 yılı aşkın süredir sahip olduğu statü; tüm Karabağ'ın merkezi olma statüsü yok edildi.

Şuşa kentine yapılan en büyük tahribatlardan birisi de, bir süre için ilçe merkezi statüsünden de mahrum bırakılmasıydı. 4 Ocak 1963'te Şuşa bölgesi kaldırıldı ve Stepanakert (Hankendi) bölgesinin bir parçası haline getirildi. Ancak SSCB Başkanı Nikita Kruşçev'in 6 Ocak 1965'te iktidardan uzaklaştırılmasından sonra, Şuşa’nın ilçe statüsü geri verildi.

Şuşa kentinin yeniden canlanması ancak, 1969 yılında Azerbaycan halkının Ulusal lideri Haydar Aliyev'in Azerbaycan SSC'sinin başkanı olduğu zaman mümkün olmuştur. Ağustos 1977'de Azerbaycan SSC Bakanlar Kurulu "Şuşa kentinin tarihi kısmının tarihi-mimari rezerv ilan edilmesine ilişkin" kararı kabul etti. Şehrin sosyo-ekonomik ve kültürel yaşamını yeniden canlandırmak için çok şey yapıldı. Azerbaycan genelinde tar, kemança, ud, davul vb. müzik aletleri üreten tek Doğu ulusal müzik aletleri fabrikası Şuşa’da kuruldu.

(DEVAMI GELECEK)

Samed CANBAHŞİYEV

Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı

Nahçıvan Devlet Tiyatrosu Genel Müdür Yardımcısı