Karabağ'ın kalbi Şuşa'nın tarihi - İkinci Bölüm

Nahçıvan Devlet Tiyatrosu Genel Müdür yardımcısı, Devlet Sanatçısı ünvanına sahip, gazeteci ve tiyatro yönetmeni Samed Canbahçiyev'in TUM-HABERLER.COM için yazdığı Karabağ'ın Gözü Şuşa yazısının ikinci bölümünü yayınlıyoruz. Okurlarımızın Şuşa şehrinin tarihine ve Kafkaslardaki önemine gösterdiği ilgi nedeniyle, Karabağ'ı Azerbaycan aydınlarının anlatımıyla sunacağımız yazılarımız devam edecek.

Karabağ'ın kalbi Şuşa'nın tarihi - İkinci Bölüm

KARABAĞ'IN GÖZÜ ŞUŞA - 2

Siz hiç, 3 tarafı kayalıklarla çevrili dağların tepesinde bir şehir hayal ettiniz mi? Yılın her anında, cennet bulutları bu şehrin binalarını, sokaklarını ve mahallelerini kapsar. Antik mimari tarzda inşa edilmiş tarihi binalara sahip taş döşenmiş sokaklar, aniden insanı orta çağa götürür. Buz gibi suları, yalçın kayalıklarının eteklerinde bulunan ormanlar insanın göz zevkini tatmin eder. İnsan ruhunu dinlendirir. Kendinizi bulutların arasında, gökyüzünün eteğinde hissedersiniz.

Bahsettiğimiz bu şehir, Azerbaycan'ın göz bebeği, Karabağ'ın kalbinde yer alan Şuşa şehridir.

Şuşa ayrıca, Kafkasya Konservatuarı olarak da bilinir. Kenardan baktığınızda Şuşa sert kayaların, dağların çevrelediği bir yer olarak görünür. Fakat bu şehrin merkezine bin yıllık Azerbaycan müziği, Doğu mugamının, türkü ve şarkıların ruhu katıldı. Sert kayalar arasında bir müzik dünyası yaşar.

Çevrenin güzelliğinden ilham alan sanatçılar Şuşa'da bir tür müzik okulu yarattılar. İşte bu yüzden, Şuşa Kafkasya'nın konservatuarı ismini aldı. Halkın sevinci, üzüntüsü, dünü ve bu günü ile yaşayan şarkıları ve müzikleri burada her zaman hayatın anlamı olarak tanıtıldı ve deneyimlendi. Bunun kökü ise, ulusal değerlere olan saygıya dayanıyordu.

19. yüzyılın ortalarında, çarizmin sömürge politikasına aykırı olarak, Azerbaycan'da yeni bir kültürel yaşam boy veriyordu. Karabağ'da, özellikle de Şuşa'da bilimsel ve edebi faaliyetler yoğunlaştı. Varlığı Rusya tarafından sonlandırılan Karabağ hanlığının mirası olan Şuşa şehri, Azerbaycan genelinde büyük bir edebi merkez olarak ün kazandı.

Azerbaycan halkının kültür tarihinde ilk kez tiyatro, sirk gösterileri, Avrupa ve Doğu konserleri, müzik, bilim, aydınlanma ve diğer birçok sanatsal faaliyetler, bunun dışında matbaa, kütüphane, seminer ve bir dizi kültür ve eğitim kurumu Şuşa’da ortaya çıktı. 1840’lardan itbaren Şuşa'da çeşitli sanat kolları gelişti. Yerli tiyatroseverler tarafından tiyatro performansları gerçekleştirildi. O zamanlar için Kafkasya'nın ticaret ve kültür merkezi olarak kabul edilen Tiflis’le rekabet eden Şuşa'da ilk tiyatro gösterileri 1848 yılında sahnelendi.

1891 baharında Şuşa'da şehrin en zengin insanlarından biri olan Handamirov tarafından tiyatro binası inşa edilmesinin ardından, şehirdeki tiyatro performanslarının sayısı da artmaya başladı. Şehrin sakinleri bu performanslara büyük ilgi gösterdi.

1 Eylül 1904'te Handamirov Tiyatrosu'nda ilk kez Azerbaycan dilinde “Othello” draması sahneleştirildi.

Şuşa'daki tiyatro ile birlikte, müzik de çok hızlı gelişti. Burada yetiştirilen hanendeler, sadece Azerbaycan'da değil, Kafkasya'da ve Orta Doğu'da ün kazandılar.

1870-80'lerde hanendelik sanatının gelişimi ile bağlantılı olarak, Şuşa’da müzik salonları, meclisler, çevreler ve müzik okulları ortaya çıktı. Şuşa'daki müzik okulunun yaratıcıları Harrat Kulu ve Molla İbrahim idi. 13-14 yaşlarındaki öğrenciler Molla İbrahim okulunda müzik dersi alırken, 14 yaşından büyükler Harrat Kulu’nun okulunda müzik dersi aldı.

Azerbaycan'ın ilk doğu konseri 1901 yazında, aslen Şuşa'dan olan oyun yazarı Abdurrahim Bey Hakverdiyev'in önderliğinde Handemirov Tiyatrosu’nda gerçekleşti. Konsere, Karabağ'ın ünlü ustaları Cabbar Karyağdıoğlu, Keçeci Muhammed, Meşedi Dadaş, Tarzen Sadigcan, Meşedi Zeynal, Baba Bağdagüloğlu, aşıklardan Abbaskulu, Necafkulu ve diğerleri katıldı.

20. yüzyılın başlarında Şuşa, hem Kafkasya’nın konservatuarı, Azerbaycan’ın müzik beşiğiydi. O zaman, Kafkasya'da gittiğiniz herhangi bir yerde, çalıp-söyleyenin mutlaka Şuşalı olduğunu görürdünüz. Halk arasında böyle bir deyim vardır, Şuşa’da doğan her bir çocuk, beşiğinde bile mugam ile ağlar.

Sadece XIX. yüzyılda Şuşa'da 95 şair, 22 müzikolog, 38 hanende, 19 hattat, 16 marangoz, 12 kalıp ustası, 5 gökbilimci, 18 mimar, 16 doktor, 42 öğretmen ve kadın şair vardı.

Bu büyük aydınlar birliği, Şuşa kentini bir kültür merkezine dönüştürmede ve kültürü geliştirmede büyük rol oynamıştır. Şuşa'daki bu yeteneklerin inisiyatifi ve doğrudan katılımı ile, 10'a kadar edebi, bilimsel ve daha bir çok sanatı kapsayan meclisler oluşturuldu.

Şuşa'da doğan ve yaşayan insanların isimleri bugün sadece Azerbaycan'da değil, tüm dünyada da iyi bilinmektedir.

Azerbaycan satirik şiirinin banisi olarak kabul edilen Kasım Bey Zakir (1784-1857), şair ve halk adamı Hurşidbanu Natevan (1830-1897), şair, ressam, müzikolog, astronom, hattat, marangoz, kimyager, matematikçi, Mir Mahsun Nevvab (1833-1918), XIX-XX. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının görkemli temsilcisi, oyun yazarı Necef Bey Vezirov ( 1854-1926), oyun yazarı, nasır, yönetmen, bilim adamı Abdurrahim Bey Hakverdiyev (1870-1933), seçkin Azerbaycan yazarı, ilk büyükelçi, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin Türkiye’deki ilk sefiri Yusuf Vezir Çemenzeminli (1887-1937), edebiyatçı ve eleştirmen, Azerbaycan Türklerinin Edebiyyatı isimli büyük ölçekli eserin yazarı Firudun Bey Göçerli ( 1863-1920), müslüman doğuda ilk kez opera yazan dünyaca ünlü besteci Üzeyir Hacıbeyov (1885-1948), hanendeler; Bülbül, Han Şuşinski, Seyid Şuşinski, Cabbar Karyağdıoğlu, Kurban Pirimov, SSCB halk sanatçısı Reşid Behbudov ve daha onlarca sanatçıyı Azerbaycan'a bu şehir verdi.

Şuşa’nın ünlülerinden birisi de Han kızı, Hurşid Banu Natavandır. Bu şair kadın aynı zamanda hayır işleriyle de uğraştı. Şuşa'da Hurşid Banu Natavan tarafından 1873 yılında inşa edilen Han Kızı Çeşmesi 12 taş göze sahiptir. Çeşmenin uzunluğu 15, genişliği 7, yüksekliği 4 metredir. 1864'te, seçkin Rus sanatçı A. Vereşşagin Şuşa'yı ziyaret etmiş, şehrin güzel manzarasını anlatmıştı. Rus şair Mikhail Lermontov da burada bulunmuştu.

Şuşa'yı ziyaret eden ünlü Fransız yazar Aleksander Dumas, Hurşid Banu Natavan ile bir araya gelmiş, onunla satranç oynamıştır. Han kızı, şair Natavan, zarif hazırlanmış satranç tahtasını Fransız konuğuna hediye etmiştir. Şuşa ve Kafkasya'yı ziyaret eden Aleksander Dumas, burada yaşayan Türkler, Gürcüler ve Ermeniler hakkında ilginç bir görüş bildirmiştir. Dumas, Kafkasya ziyareti sonrasında şöyle yazıyordu: “Kafkasya'da bir Türkle iş yapmak istiyorsanız, onun verdiği söz yeter. Gürcü ile bir iş birliği kuruyorsanız, ondan yazılı bir belge aldığınızdan emin olun. Ermenilerle bir çalışma ittifakı kuruyorsanız, ister size söz vermiş olsun, ister yazılı bir belge, o kesinlikle sizi aldatacaktır."

Şuşa'da inşa edilen Alt ve üst Cevher Ağa camileri, kelimenin tam anlamıyla Müslüman Doğu'nun görkemli ve nadir incileridir. XIX. yüzyılın sonunda Şuşa'da 17 cami işletildi. Bunlar Yukarı (üst) Cevherağa, Aşağı (alt) Cevherağa camileri, Yeni Mahalle camisi, Malbeyli, Gülablı, Şelli, Yusufcanlı, Marazali, Hazeristan, Lembran, Ağcabedi, Halil Fahraddinli, Hunaşın köy camileridir.

Şuşa topraklarında ayrıca Hacı Yusuflu, Haydari, Hamam, Culfa, Mariyanlı, Rahatlı, Demirci, Hacı Mercanlı, Çoluçağa, Mahalli, Çukur, Kuyuluk, Dörtler Kurdu, Kapan köylerinde de camiler vardı.

Şuşa şehri mahalleleriyle de biliniyordu. Şehirde 17 mahalle vardı; Kurtlar, Seyitli, Culfa, Kuyuluk, Çukur, Dörtler Kurd, Hacı Yusuflu, Dört Çınar, Çöl Kale, Mardinli, Saatli, Göçerlı, Mamayı, Hoca Mercanlı, Demirci, Hamam ve Yeni Mahalle. Her mahallede hamam, cami ve çeşme vardı.

1980'lerde Şuşa Azerbaycan'ın en büyük turizm ve tatil merkeziydi. Şuşa'da tatil evleri, sanatoryumlar, oteller, pansiyonlar inşa edildi. 1979 yılında, Cıdır ovasına giden yolun sol tarafında, ünlü şair, Karabağ Hanı’nın veziri olmuş Molla Panah Vagif'in 18 metre yüksekliğindeki görkemli türbesi inşa edildi.

8 Mayıs 1992'de Ermeni işgalciler Şuşa'yı Rus askeri birliklerinin de yardımıyla işgal ettiler. Şuşa’nın işgali ile yakındaki Hankendi ve diğer stratejik kentlerin kontrolü de Ermenilerin eline geçti.

Şuşa, Azerbaycan ve yerel halk için hem coğrafi, hem de manevi açıdan özel bir öneme sahipti. Maalesef, Ermeniler 28 yıldır Şuşa'daki Türk-Müslüman mirasına ciddi darbeler indirdiler; camileri, medreseleri ve müzik okullarını tamamen yok ettiler. Şehrin görünümünü bozarak, burada yasadışı binalar, bir tür dini merkezler inşa ettiler.

1992’de gerçekleşen Ermeni işgalinden önce Şuşa'da Mamay Cami, Alt ve Üst Cevher Ağa camileri, Saatli Cami kapsamlı bir şekilde yenilenmişti. Seçkin besteci Üzeyir Hacıbeyov ve SSCB halk sanatçısı hanende Bülbül'ün doğduğu ve büyüdüğü evler onların ev müzelerine dönüştürülmüştü.

Buna ek olarak, 10 Şubat 1828 tarihli Türkmençay Antlaşması'ndan sonra, 1870’lerde buraya yerleştirilen hristiyanlara ibadet etmek için bir kilise inşa edilmişti.

Son olarak, 8 Kasım 2020'de şanlı Azerbaycan ordusu ve Silahlı Kuvvetler Yüksek Komutanı İlham Aliyev’in kararlılığı ile Şuşa ve Karabağ'ın diğer işgal altındaki bölgeleri Ermeni işgalcilerden temizlendi. Burada yeniden eskiden olduğu gibi Azerbaycan'ın ‘Üç Renkli Bayrağı’ dalgalanıyor. Şuşa ve Karabağ'ın tamamı Azerbaycandır!!!

Samed CANBAHŞİYEV

Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı

Nahçıvan Devlet Tiyatrosu Genel Müdür Yardımcısı