GARA HAREKATI BİR TÜRK - AMERİKA SAVAŞIDIR!

TSK’nın Gare Harekâtı, Rehinelerin Şehit Edilme Olayı, Bir Amerikan  -  Türk Savaşıdır! 
Bu Savaş Sadece Türkiye’yi Değil, Bölgenin Tümünü de İçermektedir!

ABD bugün, 1. Körfez savaşı’ından bu tarafa, BOP çerçevesinde Ortadoğu bölgesine bazen doğrudan kendi müdahalesi ile veya çeşitli piyon iktidarlar ve gayri meşru olarak kullandığı terör örgütleri olan: İŞİD, PKK, Ahrar Al Şam, ÖSO, Türkistan Islam Partisi, Çeçen vahabistler vasıtasıyla, bölgeye  müdehale etmek ve bölgede on yıllarca sürecek kendine bağlı bir güçler koalisyonu oluşturmak  maksadıyla, Ortadoğu bölgesinde, kendi milli ve uluslararası menfaatlerine göre dizayn etme mücadelesi vermektedir. 

ABD’nin BOP planı çerçevesinde oluşturulması istenen BOP haritasına bakıldığı zaman, harita bize bölgede ne yapılmak istendiğinide kolayca anlatmaktadır. 

Ortadoğu üzerinde ABD’nin bu  emperyal mücadelesine, çeşitli süreçlerde, bazı NATO ülkeleri, İsrail ve bölgedeki aşiret, monorşik ve anti demokratik yapı içerisindeki oluşumlarda destek vermiştir ve halada vermektedir. 

ABD’nin bu BOP planına, Türkiye gibi ülkeleri yönetenlerde ilk başlarında aktif olarak ve bugünde objektif olarak, Suriye merkezi hükümeti ile doğrudan işbirliği yapmayarak dolaylı destek vermeye devam etmektedir. Bu yanlış siyasetin bedeli her iki ülke açısından ağır olmuştur ve bu durum  Türkiye’nin isteksizliği ve iktidarın kendi çıkarı ve emelleri yüzündende hala devam etmektedir. 

Ortadoğu’da ki bugünkü kötü durumun, bölge ülkeleri açısından bu duruma gelmesi süreçlerinden ise, sadece Türkiye ‘de ki ABD desteği ile iktidara gelen RTE iktidarının  sorumlu olmadığını biliyoruz. Bu durumdan AKP ve RTE dışında, ABD tarafından bölgede bizzat kurulan ve iktidara getirilen, bölgede ABD menfatleri babında BOP planının gerçekleştirilmesi için oluşturulan çeşitli ülkelerdeki siyasi partilerin, STKların, kanaat önderlerinin, araştırmacıların, aydınların ve mevcut işbirlikçi devlet yöneticilerininde uzun bir süre destek vererek sorumlu olduklarını biliyoruz. 

Nitekim bu destekler yüzünden, Suriye ve Irak’ta ki parçalanmışlık  oluşmuştur. Ve bu destekler yüzünden, ABD’ye bağlı (51. Eyalet modeli olan) “ Kuzey Irak’ta  ki Barzani-istan ve Doğu Suriye’de ki PKK-istan ABD yanlısı bölgedeki güçlerin, ABD ile birlikte örneğin, Suriye ve Irak’ta ki  merkezi hükümetlere karşı yaptığı ortak müdehalelerden sonra ortaya çıkmıştır. 

Buradan çıkan sonuç ise bölgedeki her meşru güç ve ülke için önemli bir yenilgi ve kaos olmuştur. 

Ortadoğu’da Ülkeler parçalanmıştır. Ya da parçalanma tehdiyle karşı karşıya kalmıştır. Her türlü strese ve deprasyona uğratılmıştır. Ülkelerde ve bölgede ABD’nin BOP planına uygun olarak kan üstüne kan akıtılmıştır.  Bölgede milletler, etnik ve dini gruplar katledilmiştir, soykırıma uğramıştır,  ülkedeki aileler ve bireyler tarumar olmuştur. Mevcut  ülke otoritesi erezyona uğratılmıştır. ABD ve destekçilerine bağlı terör örgütleri bölgelere vekaleten hakim olmuştur. Kayyum olarak atanmıştır.

Bölgenin insanı ve meşru devlet ve güçleri bu süreçte büyük ölçüde kaybetmiştir.

Bölgede geçmiş  20 yılda sadece  ABD ile birlikte hareket edenler geçici bir süreliğine vekaleten ve kan aktarak bazı bölgeleri işgal edip  kısmi başarılar elde etmiştir. 
Ama şimdi onlarda, bölgedeki bölgesel ve milli dirençinlerin tek tek veya birlikte  harekete geçmesi ile daha önce kazanmış oldukları kısmi başarılarını bugünlerde teker teker kaybetme sürecine girmişlerdir. 

Bölgedeki özellikle ön sıralarda ABD tarafından hedefe oturtulmuş olan  ülkeler ise, hem  ülkede ve hemde bölgede daha fazla güç kaybetmemek için uluslarası güçler dengesinide hesap ederek,  bölgede Rusya ve Çin gibi ülkelerle zorunlu olarak bir ittifaka zorlanmışlardır. 

Bu durum geçicide olsa bölgede ABD’ye karşı bir denge oluşturmuştur. Bu taktiksel süreç hala bu anlamda bölgede ABD’ye  karşı devam etmektedir ve bu durum göreceli olarakta olumlu anlamda bölgenin ve ülkelerin lehlerine bölgede bir denge oluşturmuştur.

Bu arada bir farklılık ve şartların getirdiği zorunluluk olarakta, gerek bölgenin ve ülkelerin ayrı ayrı tarihçesi, jeopolitik konumu, iç ve dış dinamikleri, ortak tarihleri ve ülkelerin yönetimlerinde kim olursa olsun, ABD’nin ve destekçilerinin bölgeye yaptığı haydutça ve uluslararası hukuka aykırı müdahalelerine, bölgede ve ülkelerde ABD’nin saldırganlığından dolayı, ABD’ye karşı çıkma ve mücadele zemininide oluşturmuştur. 

Bugün bölge ülkelerinde, ABD’nin bir yabancı güç olarak bölgeye bu şekilde pervazsızca  abanması ve kimseyi takmadan hareket etmesi, ABD’nin  kendi projesi olan BOP içinde bir süre yer alanlarcada mazur görülmemeye başlanmıştır.  Eski hararetli ABD yanlılarının bile, ABD’nin BOP planının bizzat  kendileri açısından da bir tehdit oluşturmaya başladığını idrak etmesiyle birlikte, kendileri açısındanda bu vahşi ABD faliyetlerinin kabul edilemez bir hal aldığını söylemeye başlamışlardır. 

Ve bugün Türkiye, Mısır, Irak gibi ülkelerin yöneticileri bu duruma karşı hem iç politika hemde bölgesel olarak tavırlarını göstermeye başlamışlardır. 

Bu söylemleri zaman zaman açık istihbarat kaynaklarıda  açık açık yayınladılar. İsteyen bu bilgileri  dijital medyadan da herkes araştırarak bulabilir. 

Ayrıca her dönemde de olduğu gibi, bölge ülkelerinin içinde hiç bir zaman ve asla bitirilmesi mümkün olmayan ve her zaman var olan, milli ve bölge eksenli güçlerde,  tarihi anlamda ve bol referanslarla dolu bir şekilde ABD’ye karşı şimdilik zayıfta olsa işbirliği adımları atmaya başlamışlardır. 

Son sıralarda gelişen İran, Türkiye, Irak hatta dolaylı Suriye ve Lübnan ilişkileride bu çerçeveden değerlendirilirse, bu anlamda gelişen işbirliğinin bazı ip uçlarının oluştuğunuda görmekte mümkündür.

Yani bölge, bugünlerde şartların zorlamasıylada, bir zamanlar doğrudan eski BOP taraftarı olanlar ile BOP karşıtları olanların bir şekilde ABD’ye karşı birlikte hareket etmesine ve BOP’un patronu ABD’ye karşı bir birleşik direnme cephesi kurmasına doğru gitmektedir.  Bu gelişme bölge açısından orta ve uzun vadede olumlu sonuçlarada yol açacaktır.

Bu hafta gerçekleşen TSK’nın Kuzey Irak’ta ki Gare harekatı olayınada bu çerçeveden bakarsak, bu  olayın neden önemli olduğunu, TSK’nın son Gare Harekatı çerçevesindede görebiliriz.  Bu Harekat Irak ve Türkiye arasında ki ikili işbirliği gibi gözükse bile, bu harekatın ve işbirliğinin  uluslararası etkilerinden dolayıda genel olarak ABD’ye karşı bölgesel işbirliği çerçevesinde bir eylem olduğu, bunun ABD ve piyonlarının kaybına doğru bir sonuç verdiğinide görürüz.

TSK’nın bu hafta ABD’nin BOP planı çerçevesinde kara gücü olarak ilan ettiği  ve ABD milli bütçesinden resmen finanse ettiği bilinen PKK terör örgütüne karşı yapmış olduğu Gare harekatınıda bu çerçevede değerlendirmek gerektiğini ve kısa vadede bölgeye ABD’nin tamamen hakim olmasınıda engellemek ve bunun ilerisi içinde ABD’nin bölgeden tamamen tasviyesi amaçlı bir hareket olduğunuda görürüz. 

Bu yüzden Gare harekatını sadece Gare’de ki Türk rehineleri kurtarma olayı ile değerlendirmek doğru değildir.  Bu şekilde bu konuyu değerlendirmek yanlıştır ve bu tip bir yaklaşım konuya sığ bir yaklaşım ve olayı geniş bir perspektifte ele almamak ve olayı anlamamak olacaktır. 

TSK’nın  Gare askeri harekatı, bu yüzden  bölgede ABD’ye karşı oluşan  iç ve bölgesel dinamiklerin önemli bir askeri ve siyasi direnişinin yani bir başka deyişle bölge  ülkelerinin özelliklede bu konuda başat olan Türk -  ABD savaşınında bir başka aşaması ve önemli bir parçası olarak görülmelidir. 

Bu yüzdende bu tip terör olaylarını sürekli sadece bir PKK  olayı olarak ele alan bir yaklaşım ise tamamen emperyalizm ürünü ve bilinçli bir yönlendirmelidir.  Bu yaklaşım ABD manipülasyonlu bir siyasi bir körlüktür. Yada ABD ayarlı ve olaylarda ki ABD’nin sorumluluğunu gizleyen bir konumda bilerek yada bilmeyerek hareket etmek demektir.

Gare’de bu yüzden Türk rehinelerin şehit edilmeleride, bizzat  ABD kontrölündeki bir PKK’nın kendi başına vereceği bir karar değildir. 

Bölge ve Türkiye’ye karşı bir ABD planının ve tehditinin bir parçasıdır. 

Burada PKK kulanılmıştır. Dün İŞİD, yarın PKK yada başka biri yine iz şaşırtmak için kullanılacaktır. 

Ama burada gerçek failin  adı ABD’dir. 

Çünkü PKK, üst düzey yöneticilerin bilinen karekterleri ve siyasetinden dolayı, Gare’de 13 Türk’ün başına ateş edilerek infaz etme gibi bir düzeyde bir olayı tek başına göğüsleyemez. Bunu herkes bilir. 

Bu şehit etme olayı, PKK’yı kara gücü olarak yöneten bir ABD talimatıdır. Ve planlı bir eylem ve psikolojik harekattır. ABD Yürkiye ve bölgeye bu eylemle namlu göstermektedir. ABD bölgeye karşı  sertleşmektedir. Bunu artık görmek gerekir. 

Bu bir yeni dildir.

Bu yeni dille ABD, Gare’de Türk rehinelere karşı PKK’ya tetiği  çektirip, 13 Türk’ün başına kurşun yağdırarak şehit ettiren olayın ne demek olduğunu ve ABD’nin  Ortadoğu ki  yeni politikasınıda bundan sonra   nasıl icraa edeceklerininde sinyalini bölgedeki meşru yetkililere vermiştir. 

ABD bu şekilde Türkiye’ye, ben Irak, Suriye, Türkiye ve İran’da   BOP planımı işleteceğim ve 51. Eyaletimi Ortadoğu’da  kuracağım demektedir. Ve Türkiye ‘ye ve bölgeye bu şekilde açıkça ve anlayana  namlu gösterilmektedir . 

ABD bu yüzden rehin alınan Türkleri açıkça kurşuna dizdirmektedir. Bu ABD’nin bölgeye ve tek tek bölge ülkelerine verdiği net bir tehdit mesajıdır. Bölge ülkeleri, bu mesajı doğru okuyup ona göre tedbir alınmalıdır. ABD’nin bölgeye bu şekilde bir saldırısını bertraf etmek için ise birlikte harekete geçmelidir.

Bu konuda analizciler ve siyasiler sorumlu ve samimi davranıp, gerçekleri ayan ve beyan olarak, halkın anlayacağı bir biçimde ve  net olarak kamuoyuna açıklamalıdır. 

Bundan dolayıda ABD’ye ve piyonlarına karşı bölgede ve her bir ülkede mücadele seferberliği yapılmalıdır. Bu mücadele devlet ve STKlarla, planlı, örgütlü ve bilinçli olarak bölgesel ve ulusal bir düzeyde yapılmalıdır.

Bu emperyalist saldırıya karşıda,  örneğin bölgede ki hedef ülkeler olan, Türkiye, Irak, İran ve Suriye resmi olarak, Atatürk’ün insiyatif aldığı ve gerçekleştirdiği  SADABAD paktı gibi bir pakt çerçevesine geri dönmeli, askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik düzlemlerde birlikte hareket edebilmelidir. Bu potansiyel olarak bölgede mümkündür. Bu gibi bir İnsiyatifte bölgede hemen  gecikilmeden alınmalıdır. 

Yoksa,

Bugünkü bölge ülkelerinin,  bugüne kadarki olan işbirliği düzeylerinin zikzaklarından ve bir türlü işbirliğini sağlam paktlarla oturtamamalarından dolayı, ABD’nin BOP senaryosuda örneğin: 51. Eyalet modeli olan ‘ Kürdistan Projesi’de’ paralel olarak bir anlamda gerçekleşmeye doğru gitmektedir. 

Burada bölgenin en güçlü ülkesi olan Türkiye’yi yöneten mevcut iktidarın tavırları önemlidir. 

Bunun için,  RTE artık İhvancılığı ve mezhepçiliği bırakıp, kısa zamanda Mısır ve Suriye meşru hükümetleriye el sıkışıp ve bölgede beraber çalışmalıdır. 

Bunu Türkiye bugünlerde bizzat yapmaz ve kendisi gibi hedefteki bölge ülkeleri ile beraber çalışmaz ise,  bu ABD’nin Ortadoğu ‘da kurmaya çalıştığı ‘ Büyük Kürdistan’ adlı 51. Eyalet modeli tehlikesi her geçen gün dahada gerçekçi olarak büyüyecektir. 

Bunun için, Türkiye’de ki devlet içinde ki milli güçler, bu ABD saldırganlığına karşı bölgesel işbirliğini geliştirmek ve BOP planını imha etmek için RTE’yi  ve iktidarını bizzat acilen zorlamalıdır. 

Gerekirse devlet içindeki milli güçler olarak, doğrudan veya paralel bir biçimde insiyatif alarak, zaman geçirmeden Türkiye adına bölgeyi rahatlatmalıdır.

Çünkü ABD yeni yönetimi Ortadoğu konusunda ki vahşi kaos içinde nizam planını iki ay önce açıkça  açıklamıştır. ABD bu açıklamasında bölgeyi her anlamda baskı altına alacağını ve kendi usulünce devşireceğini açıkça söylemiş bulunmaktadır. Herşey ortadadır.

Buna karşın ABD’nin resmi açıklamalarıyla resmen hedefte olan başta Türkiye ve tüm bölge ülkeleride kendi paktını oluşturarak ABD ve işbirlikçilerine karşı ne yapacaklarını bir an önce  deklare etmelidir.

Bunu yapmak tarihsel bir zorunluluktur. Ve sadece ülke, bölge değil tüm insanlık içinde önemli ve tarihi bir görevdir.

Bunu anlayalım artık. 

Önceki ve Sonraki Yazılar