Haydar Yalçınoğlu

Haydar Yalçınoğlu

KAYNAKLARIN LANETİ - SAVAŞIN TEOLOJİSİ

Necef, Kerbela, Bağdat, Musul yıllardır ateş içindedir; Necef’te yavrusu ölmüş bir ananın yüreği aynı ateş ile yanmaktadır.

Tanrı cennet bahçesinde insanoğlunu yarattığında ONLARA iki ağaç sundu. Ebedi yaşam ağacı ve ebedi bilgi ağacı. Bilgi ağacını onlara yasakladı. Ebedi yaşam ağacının meyvesinden yiyerek, sonsuza dek yaşayabilirlerdi. Fakat Adem “bilgi” ağacından yemeyi seçti. Bu nedenle adem oğulları sonsuza dek cennetten atıldılar ve ölümlü kılındılar.

Sonsuz bilgi ağacı, içinde yaşadığımız evrenin kozmik kodlarının şifresinin çözümüne dek genişledi. Hala da genişlemeye devam ediyor. Leptonlar, goulonlar ve kuarklar. Pi-mezonlar, baryonlar, elektron, pozitron, mounlar ve ilh.

Bunların bilinmesi öyle masum, sıradan değildi. Önce gözün yerini görüntü aldı. Modern silahlar, sınırsız geliştirilmiş uçaklar, füzeler, savaş gemileri, peykler, atom, hidrojen, nötron bombaları ve ilh. Hep bilgi ağacını seçimimizin doğal ve kaçınılmaz sonucu idi.

Tanrı insanoğlunu bilgi ağacını seçmemesi için uyarmıştı. Sınırsız bilgiyi seçmekle, sınırsız ölümü seçen insanoğlu zaten ölmeliydi. Ama bu işi kim yapacak?

Sorun burada düğümlendi. Evet seçiminizin sonuçlarına katlanmalısınız. Ben sizi uyarmıştım. Madem ölümü seçtiniz- işte bu sınırsız bilgi tam da sizi sınırsız ölüme götürecek yoldur.

Öğrenebildiğiniz kadar öğreneceğiniz tek şey; birbirinizi topyekün ve bir defada ne kadar fazla öldürebileceğiniz araçların ta kendisidir.

Kim bir küstahlık yapıp öğrenmeyin diyebilir. Öyle ise, Irak’ın ve Suriye'nin kitle imha silahlarıyla topyekün imha edilişinin sorumlusu, bilgiyi binlece yıldır kutsayan biz değil de kim? Daha çok bilgi edinenler, daha az bilgi edinenleri, salt daha az bilgi edindiği veya daha fazla bilgi edinmediği için- ilahi günahı daha az işlediği için- öldürmektedir. Zaten bu nedenle ölümlü kılınmıştık.

EN BİLGİLİ OLANIMIZ O ZAMAN EN SERİ KATİLDİR

Şimdi geriye dönüp de, bir hali sabıka irca yapmamamız mümkün mü acaba. TANRIM SEN AFFEDEN VE BAĞIŞLAYANSIN. Hatamızı kabul ve bilgi ağacından feragat ediyoruz ve ebedi yaşam ağacından yemek istiyoruz dersek, Tanrı kabul etmez mi acaba.

O zaman alacağınız cevap açıktır: Ben kendi yapmadığım suni oyuncaklarınızı yok edemem. Öyleyse sahip olduğunuz tüm savaş makinesini, teknolojinin size sağladığı tüm aygıtları: televizyonlarınızı, otomobillerinizi, kozmetiklerinizi ve prizarvativlerinizi terk ve imha edin.

Acaba buna razı mısınız? Veya kaçınız. Demokratlaştırılmış sizlerin yüzde kaçı.

Evet kaçınız? Soru yineleniyor üç defa.

EBEDİ YAŞAM AĞACI ÖNÜNÜZDEDİR VE HİÇ UZAK DEĞİLDİR denilecektir.

Evet kaçımız şimdi bu savaşın bitmesini istemeye hak kazanmışızdır. Ne yapıyoruz sanılmaktadır.

Bu durumda yeterli ferağat duygusunu göstermeyip, savaşa karşı olmak, hem edepsizlik hem de Tanrıya saygısızlıktır.

IX- SAVAŞIN NAKLEN SEYRİ.

Hepimiz, akşamları TV lerin karşısına kurulup naklen yürüyen savaşları seyretmekten şehvetle zevk duymaktayız. Biz rasyonel, modernist, akılcı insanlarız. Ve sonuç olarak diyorum ki;

Karadeniz’den

Yavrusunun gagasına akan

Berrak suya

Ve bilinçaltına ensest tecavüzü rasyonalitenin

 

Kirlenmiş imgeler

Bölünmüş bütün benlikler

Ve parçalanmış bellekler

Şehri;

Ey istanbul

Hangi tepeden seyredeyim

Seni ve Yahya Kemal’i

 

Kardeş katliyle kurulan Roma

Romüs ve Romülüs

Tifo, tifüs köleler ve veba

Su baskını ve raks

Ve kandil ışığında

Dalgaları yüzleri

Vandalizmi planlayan

Papazların kenti NAPOLİ

 

Beyaz

Protestan

ve Anglosakson

Medeniyet

Şehr-i-Londra

 

Sinik ve korkaksınız

Katledilmiş cesaret ve ümit

Ölümü beklemedesiniz:

Topyekün ve bir defada

Ve bu yüzden ancak kan görmenin

Çıldırtıcı vahşeti

Mest eder sarhoş akşamlarınızı.

 

Ve yine ancak,

Öldürülme korkusudur size

Sevdiren

Naklen savaşları,

Ve profan, ve filisten, ve safra

HAYATLARI.

Önceki ve Sonraki Yazılar