Haydar Yalçınoğlu

Haydar Yalçınoğlu

ÖLÜLER EVİNDEN ANILAR - ELLİ SOPA DAHA

Selçuk Özdağ ve birkaç gazeteci saldırıya uğradı. Özdağ "Hayatı boyunca hiçbir zaman susmadığını ve korkmadığını , konuşmaya devam edeceğini söyledi.

Bu affedilmez bir hatadır. Böyle demeç verilemez. hayatı boyunca korkmadığını ve susmayacağını söylüyor Özdağ. Zalimlere böyle bir şey söylemek, bir nevi kışkırtıcılık ve şimşekleri kendi üzerine çekmektir. Ne demek korkmayacağım ve susmayacağım. "KIŞKIRTICILIK " kelimesi en çok "I" harfini içerir; bunların hepsi şişman, kalın ve düzgün bir sopadır. sanki bu kelimenin sözdizimi insanların otomatik olarak korkması için bilerek kurgulanmış gibi.

Olur mu böyle bir açıklama! akıl almaz bir gaf gibi geldi bana. Siz hangi toplumda ve hangi tarihsel kesitte yaşadığınızdan habersizsiniz baylar.

Dostoyevsky " Ölüler Evinden Anılar " isimli eserinde ; otokratik, despotik ve totaliter çarlık rejimine bağlı görevlilerin psikolojik halini çok iyi tanımlar.

"Namuslu ve herkes tarafından iyi tanınmış kimselerin bir ceza verdiği zaman, cezayı çekeni sopa darbeleri altında bağırmadan ve af dilemeden salıvermediklerini gördüm."

Bu kimseler af dilenmemesini KENDİLERİNE HAKARET olarak görürlermiş. O kadar rencide olurlar mış ki, sopa yiyenin aymaz, küstah, ıslah olmaz ve karektersiz olduğuna yorumlarlarmış. Evet siz kimsizniz ki, af dilemek ve yalvarmak yerine "korkmyor" ve "susmuyorsunuz"

Dostoyevsky şöyle devam eder: sopa atanlar " cezasını çekenin bağırması ve af dilemesi gerektğini düşünüyorlardı. Kendisini yakından tanıdığım ve insani bağıntıları bakımından iyi bir kimse olarak gördüğüm bir subay, ceza çekenin mutlak yalvarıp yakarması gerektiğini ve böyle yapmayacak olursa KENDİSİNE HAKARET EDİLMİŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORDU.

Bir cezalıyı önce bırakmak istemiş ama sonra bu adamın 'efendim lütfen beni af edin. Bütün hayatım boyunca sizin için dua edeceğim ' demediği için elli sopa daha atılması içim emir vermişti.

Subay daha sonra başka türlü hareket edemezdim, çünkü yalvarmayan herkesin " küstah bir herif" olduğunu belirtir.

Susmayacağım , korkmayacağım diyen Özdağ, daha hangi rejimde yaşadığını ve Türkiye'de siyasi iktidarın tahkimini tamamlayarak, hangi kesin şekle büründüğünü de bilmiyor. Özdağ hala eski vesayetçi, kemalist rejimde yaşadığını sanıyor. BU BÜYÜK BİR HATA VE KÖRLÜKTÜR.

Af dilemeyene ve "Allah uzun versin"; "Allah san ve ailene zeval vermesin"; "anam kurban, ben kurban, çocuklarım kurban" demeyeni demeyene 50 sopa daha. Baylar çok eskilerde kaldınız ve şunu bilin ki siz daha dünkü güneşle bugünkü çamaşırları kurutmaya çalışıyorsunuz.

Hala akıllanmadıysanız 50 sopa daha.
ve bu daha iyi günler, neşeli günler; işkence sonucu imzaladığınız itirafname o kadar dehşet verici olabilir ki; bir gün kendi işkencecinizle birlikte kafa yorup " nasıl kellem vurulmaz diye" birlikte yeni itirafnameler yazabilirsiniz.. MAYERHOLD olayını hatırlatırım.

Mayerhold olayı; 1984 ve Körleşmeyi bir sonraki yazıya bırakıyorum.

“Zulüm bir alışkanlıktır; insanda bu alışkanlığın kökleşmesi, sonunda hastalığa dönüşmesi mümkündür. Sarsılmaz inancıma göre, en iyi insan bile alışkanlıkla, sanki bir hayvanmış gibi kabalaşıp o derece aptallaşabilir. Kanla, kudretle mest olur; hoyratlığı, ahlaksızlığı, içindeki kötülüğü büsbütün geliştirir; aklı, duyguları kesinlikle doğal olmayan hareketleri yadırgamaz ve sonunda bundan zevk almaya başlar.”

Zulümün bir alışkanlığa dönüştüğü cesur yeni bir dünyada yaşıyoruz.

Bunu idrak edemediyseniz
sabır ve dua ile kalın
patlamış ego balonlarınızı tamir etmek yerine kendinize pazardan yeni bir balon alın.

Önceki ve Sonraki Yazılar