TÜRKÇE KUR'AN VE HASAN ÇIKAR DEDE'YE SALDIRI ÜZERİNE

Son günlerde siyasal İslamcıların ve /veya Selefi İslamcıların Kuran'ı Türkçe okuyan, ibadetini Türkçe yapan, dini rituellerini cinsiyet ayrımı olmaksızın uygulayan kesimlere olan kızgınlığını ve tepkisini ibretle izliyoruz.

Öncelikle laik bir devleti yönetenlerin vatandaşların inancı ve ibadeti konusunda bir yorum yapması hem anayasal olarak hem de ahlaki olarak yanlıştır. ,

Anayasasında laik olduğu açık bir şekilde yazılı olan bir ülkenin vatandaşları inançlarını tanımlama ve uygulama hakkına sahiptir. Devletin bu konuda bir tercihi ve zorlaması olamaz. ,

İşin inanç tarafına gelelim. İnancı sadece kutsal kitap, hadis ve sünnetle sınırlı tutan nakilci, selefi kesim inancın gündelik yaşamda nasıl uygulanacağını sadece din adamlarının anlayacağı ve yorumlayacağını savunur. Öyle olunca da dini metinlerin herkesin anlayacağı biçimde, herkesin kendi dilinde yazılması ve uygulanmasına gerek görmezler. Bu uygulamanın kendisini din adamı olarak gören veya gösterenlerin tanrı ve elçileri adına konuşma yetkisini kullanma eğiliminde olabileceklerini düşünmek yanlış olmaz.

Oysa "Tanrı insanı kendi suretinde yarattı" diyenler ve "Tanrı insanların eliyle kavrar, ayağıyla yürür, kulağıyla duyar, ağzıyla konuşur" diyenler için aracıya gerek yoktur.

İnsandaki sezgi, ilham ve yaratıcı zeka tanrısal nitelikterdir. Insan kendi içindeki tanrıyla konuşmak için aracıya gerek duymaz. Her insan bir konuyu en iyi kendi dilinde anlar ve ifade eder. Bir insanın Tanrı sözünü anlamak için de kutsal metinleri kendi dilinde okuması, Tanrı'yla da kendi diliyle konuşması doğru olandır.

Musa Küçük Dede'nin dediği gibi, yarattıkları bile 3-5 dili konuşabilen bir Tanrı'nın Türkçe veya başka bir dili anlamayacağını söylemek Tanrı'yı küçümsemektir.

İmam yellenince cemaatten bir sözde gazeteci de kendisine yakışanı yapmış. Mevlevi Dedesi Hasan Çıkar'ı itibarsızlaştırma çabasına girişmiş. Hasan Çıkar Dede ile bir kaç saat yüz yüze sohbet ettim ve kayda aldım. Yönettiği ayinlere katıldım. Kendisinden çok şey öğrendim. Binlerce öğrencisi gibi, ben de onun öğrettiklerini yaşamımda kullanıyorum.

Hasan Dede Silivrikapı Mevlana Kültür Merkezi'nde her ay 3 Mevlevi ayini ve bir Birlik Cemi yönetiyordu. Her iki ayinde de cinsiyet ayrımı yoktu. Semahı da semayı da kadın erkek birlikte dönüyordu.

Çanakkale savaşlarının yıl dönümü için gelen Avusturalya ve Yeni Zelanda yetkilileri için bir sema gösterisi yapması ancak gösteride sadece erkeklerin olması Hasan Dede'den istenmiş. Talebin sahibi hükümetin tepelerinde her istediğinin yapılmasını bekleyen bir muktedir. Hasan Dede bizde kadın erkek ayrımı olmaz diyerek, kadınların da olmadığı bir sema gösterisini yapmayacağını söylemiş. ,

Hasan Dede'ye saldırının arkasında bu neden de var. Laik bir devletin vatandaşları olarak yöneticilerden beklentimiz; inançlarımıza karışmasınlar, bir inancın yanında veya karşısında olmasınlar tüm vatandaşları kapsayacak biçimde davransınlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar