"DAĞIT" DİYE GÖNDERİLEN SOĞAN, PATATES...

Soğan ile patateste oynanan oyunu çözebilene aşk olsun!

Daha geçtiğimiz yıl pazardan “tane tane” alınırken/ yarı çürükleri bile alıcı bulurken, bu yıl depolarda çürümeye terk dilen ürünlerin ne kadar olduğunun, üreticiye ne denli zarar verdiğinin hesabı yapılmıyor!

Üreticinin sürdüğü tarlası, yaptığı bakımı, verdiği emeği, harcaması, borçlanması karşısında bu denli umarsız kalınmasının karşılığı ne olur diye düşünen olmuşsa da, sevindirici yaklaşımları görmek/ duymak nedense hep gecikmiştir!

Üreticinin serzenişleri, çürümüş ürünü yanında çığlığı, üretici oluşuna kızışı ile ilgilenmesi gereken birimler suskunluğunu korumayı sürdürür!

Sanki başka ödevleri varmış gibi…

Gerçi susmasalar, konuşsalar bile yurttaşı hep yarı yolda bırakışlarına, verdikleri sözleri yerine getiremeyişlerine, yaşananları unutuşlarına kaç kez tanık olmadık ki?

Örneğin Bakan Pakdemirli’nin yedi ay önce Kozan’da yaşanan yangın nedeniyle, bahçeleri yananlara verdiği sözü bundan yirmi gün öncesine değin yerine getirmediğini biliyorum.

***

Patatesle ilgili karar cumhurbaşkanlığından geldi.

Karara göre, çürümeye terk edilen patatesle soğanlardan bir miktar alınarak gereksinen yurttaşlara dağıtılacağı duyuruldu.

Karara göre, birmilyon ikiyüzellibin ton patates, üçyüzbün ton soğan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) üzerinden satın alınıp yurttaşa dağıtılacak…

CHP milletvekili Ömer Fethi Gürer’in açıklaması da şöyle:

“Ülkemizin 71 ilinde patates yetişiyor.2020 yılında ürün rekoltesi 5 milyon 200 bin ton civarında gerçekleşti ve 1999 yılı dikkate alındığında patates rekoltesi artmadı. Pandemi sürecinde ise lokanta, otel gibi yerlerin kapanması ve Ortadoğu ülkelerine dış satımın gerçekleşmemesi ürünün elde kalmasında etkili oldu.”

Depolarda çürümekle yüzyüze kalanların tamamı alınıyor muydu, ya da alınamayan varsa “onların” çürümeye bırakılması ne anlama geliyordu şimdilik belirsiz…

Şu gerçek ki bir bölümü alınacaktı, bu gerçek…

***

Belirtilen miktarda patates, soğan alımına başlandı. Depolardan tırlara dolduruldu. Niğde’den, Nevşehir’den yurdun dört-bir yanına dağıtılmak üzere gönderildi.

Örneğin İstanbul Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek’in, yüzaltmışdört bin eve yardım yapılmasının planlandığını belirttiği öğrenildi.

Adalar, Ataşehir, Kartal, Maltepe, Pendik, Sancaktepe, Sultanbeyli, Şile, Tuzla ve Ümraniye'ye ulaştırıldı.

Gereksinen her eve on kilo kuru soğan ile yirmi kilo patates verildi…

Buraya dek her şey güzel!

Üreticinin satılmayan ürününün bir bölümü alınıyor, üreticinin bir bölümünün rahatlaması sağlanıyor, alım gücü olmayan yurttaşlara dağıtılıyor…

Aslında üreticinin elinde çürümeye terk edilen tüm ürünün “ederinde” alınmasını, daha çok yurttaşa dağıtılmasını, daha çok üreticinin sıkıntısının çözülmesini isterdim.

“Büyük/ güçlü” olmanın boyutu bu!

***

Aslında “işin” en düşündürücü yanı Şanlıurfa Hilvan’da yaşanıyor…

Üretici çürütmediğine, alım gücü olmayan yaşadıklarına pişman edilmeye çalışılıyor sanki…

Yer Hilvan. Tarım Bakanlığı'na bağlı Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından üreticiden alınan patates ile soğanlar kente getiriliyor.

Kaymakam, diğer görevliler yerlerini almış. Dağıtımdan yararlanacak olanlar yerlerinde…

Yaşlı bir kadın sırası geldiğinde patates çuvalını alıyor, yanında Hilvan Kaymakamı, çuvalın bir ucundan tutarken fotoğrafçısına sesleniyor, bir yandan da yaşlı kadına kameraya dönmesini/ pos vermesini istiyor.

Yalnız bu değil…

İstanbul Vali Yardımcısı, patates dağıtımı sırasında çekilen bu fotoğrafını sosyal medyadan paylaşıyor!

Özellikle “iktidarı” övücü konuşmayı da savsaklamıyorlar; ne de olsa koltuktalar!

***

“Alan el, veren el” konusunu birkaç kez yazdım; en son da, “görürsem yine yazacağım, söz” demiştim!

Belediyelerde yaşananlardan daha çirkin/ daha da ele- yüze gelmeyecek biçimde…

Patates- soğan dağıtımında ortaya çıkan/ yaşananı, üstelik bunun şova dönüşme biçimi anlatılır gibi değil!

Üreticinin günlerdir ağıt yaktığı ürünün bir bölümü kentinize dağıtılmak için gönderilecek, bunu kimsenin “yüzüne vurmadan” yerine getirmek yerine kameraya yansımasını isteyeceksiniz…

Bilindiği gibi oruç ayındayız.

İnsanın birçok kötülükten, kirden, pastan arınması gereği olduğu anlatılır bu günlerin…

Bu öyle maske takarak corono virüsten, eli dirseklere dek bol köpüklü sabunla yıkayarak pisden, birbuçuk- iki metre “sosyal aralık” bırakılarak salgından uzak durmaya benzemez!

Kötülükten, kirden, pastan uzak olunduğunca, karşındakini kullanmamaya da çaba harcayacaksın/ üzmemeye odaklanacaksın!

Duygudaşlığı (empati) bırakmayacaksın…

“Dağıt” diye gönderilen soğandan, patatesten çıkar ummayacaksın, şov yapmayacaksın!

Anlatabiliyor muyum bilmiyorum ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar