İNSANLIK AŞKINA SÖYLEYİN!

Ünlü Fransız Kraliçe’nin sözü yüzyıllar geçmesine karşın yeri geldiğinde anımsanır!

“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!”

Fransa Kraliçesi Marie Antoinette, Fransız Devrimi sonrasında giyotinle idam edilmişti!

Halkın yoksulluktan sarayın kapısına dayandığı, özellikle kadınların çoğunlukta olduğu, hükümetin değişmesi yönünde istemlerin olduğu bir eylemde, Kraliçesi Antoinette emrinde bulunanlara “kadınların ne istediğini” öğrenmelerini ister. Eylemdeki kadınların “ekmek istiyoruz” isteklerini duyunca da, o ünlü tümceyi kullandığı söylenir:

“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!”

Dönemin düşünce insanı olan J. J. Rousseau, “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözünün, Kraliçesi Antoinette tarafından değil, çok eskilerden adı bilinmeyen bir prensesin, oyun oynarken, hizmetçilerin ekmeğinin bittiğini öğrenince “ekmek bulamıyorlarsa brioche yesinler” dediğini ileri sürüyor. Brioche, yumurta ile tereyağı içeren bir Fransız ekmeği…

Ancak belleklerde yer eden, Fransa Kraliçesi Marie Antoinette…

***

J. J. Rousseau, o dönemde neden bunu doğrulamaya çalışmış, ya da “pasta”/ “brioche” ayrımını yaparken mutlaka bir düşündüğü vardı!

Ekmeği olmayan, ekmek alamayan kadınlara “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” demenin ne denli yanlış, ne denli görgüsüzce, ne denli insan olmadan uzak bir durum olduğunu anlatmaya çalışıyordu, kim bilir!

“Kraliçesi Marie Antoinette, böyle bir şey söylemedi” diyordu!

“Ekmek almıyorlarsa, açlık yaşıyorlarsa, doymuyorlarsa pasta yesinler!”

Söylese ne olurdu, ya da söylemesi neyi eksiltecekti ki?

J. J. Rousseau göre olmazdı, bir kraliçe bile olsa bu sözü söylemezdi, ekmek alacak gücü olmayana pasta yemesini salık veremezdi, bu söz “alay” konusuydu…

***

İkiyüzkırk yıl geçmiş aradan…

İnsanların yaşadıkları sorunlar değişmedi! Hep doyumsuzlar var, hep doymak bilmeyen “iktidarlar” var, hep hırslarıyla insanlığı çiğneyenler var, hep yaşananları görmeyenler var, hep insanların yaşamlarıyla/ acılarıyla alay edenler var, hep “iktidarla” oyun birliği içinde olanlar var, var, var…

Önceki gün yandaş bir gazetenin attığı “Bu haberi okumadan markete girmeyin, çıkarken üzülmeyin” manşete geçmeden önce, Kraliçesi Antoinette’nin söylediği bile bilinmeyen sözün acısız bulduğumu belirteyim!

Ülkenin yarısından çoğuna geçinmeleri için “hak” görülen açlık sınırı altındaki “asgari ücreti” savunanları, yeterli bulanları, emekçiyi enflasyonun altında ezdirmediklerini söyleyenleri, söyleyenlere arka çıkanları, yapılan zammı daha yılın ilk ayında alanları, bu ülkede ekmek alamayan yok diyenleri, işsizler iş beğenmiyorlar diyenleri nereye koyulabilirseniz koyun!

Yandaş medyada bunlarla el ele/ kol kola…

***

Yandaş bir gazetenin attığı “Bu haberi okumadan markete girmeyin, çıkarken üzülmeyin” manşeti, olanları yadsıyan, gözlerini kuman, kulaklarını tıkayan bir anlayışın varlığını gösteriyor!

Bir de “sen bilmen, ben bilirim” anlayışının…

Gazetesinin tüketiciye markete giderken önerdikleri şunlar:

• Alışverişe tek başına ve tok karnına çıkın. Çocuklar olmasın.

• Büyük araba doldurmaya teşvik eder. Sepetten şaşmayın.

• Sebze, meyve, süt, et alın. Abur cuburdan kaçının.

• Cazip kokular yoldan çıkarmasın, evde hiçbiri kalmaz.

• Ürünlere dokunmayın. Sahiplik duygusu, almaya zorlar.

• İkramları geri çevirin, dilinize değdiği an tuzağa düşersiniz.

• Islak yeşillik taze görünür, kolay satılır ama çabuk çürür.

• Pahalı ürün göz hizasındadır, yukarıya ve aşağıya bakın.

• Gurme reyonunda zemin titrer. Yavaşlar, daha çok alırsınız.

• Kasiyer indirimli ürün teklif eder, rafta da fiyat aynıdır.

***

Gazeteye göre, markete çocuklarınızı götürmeyeceksiniz, abur/ cubur alımlardan uzak duracaksınız, sepet taşıyacaksınız, kokusu olan ürünlerden uzak duracaksınız, ürünleri uzaktan izleyip alacaksınız/ dokunmayacaksınız, ikramları geri çevireceksiniz, ıslak sebzelerden uzak duracaksınız, ya aşağı/ ya da yukarı bakacaksınız, gurme reyonlarına uğramayacaksınız, kasiyerin indirimli ürün önerisini geri çevireceksiniz…

Nerede yaşadıklarını, neler gördüklerini, hangi sesleri duyduklarını sormak istiyorum!

Dar gelirli, emekçi, emekli yurttaşın bu denilenleri ne duyacak kulakları var, ne de görecekleri gözleri…

İnsanlar sokaklarda bağırıyor, esnaflar kapalı işyeri kapılarında durumlarını anlatıyor, emekçi eve ekmek gücünün kalmadığını haykırıyor…

Yandaş gazete markete gitmeden önce ne yapılması, markete kiminle gidilmesi, markette hangi bölümlere varılması, markette hangi ürünlerden alınması gerektiği konusunda "önerilerde" bulunuyor!

Sizin gözleriniz görmüyor mu, kulaklarınız duymuyor mu, beyniniz olanları anlamıyor mu, yüreğiniz bunları söylemeye yetmiyor mu?

Unutun Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’nin sözlerini;

İnsanlık aşkına söyleyin!

Önceki ve Sonraki Yazılar